SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

BATMAN’IN KALDIRIM HİKAYELERİ

Son Güncelleme :

2019-12-20 10:38:43

Sevgili dostlar 

Şu meşhur Diyarbakır caddesinin dili olsa neler anlatacak neler…

İnsanların yaşamını, yaşananlar…

Hemen hemen her gün geçtiğimiz Diyarbakır Caddesinin kaldırımlarında her gün bir sürü trajedi yaşanıyor ne var ki bazıları fark ediliyor bazıları ise hiç fark edilmeden yanımızda yaşamayız kayıp gidiyor.

Ben işte bir aydır bu hemen yanıbaşımızdan kayıp giden yaşamları takip ediyorum yani madalyonun diğer yüzü gördüğümüz, görünmezler…

Kim bunlar bir bakalım.

65 yaş üstü erkeklerden söz edelim evvela, kimi çiftçi, kimi emekli, kimi hiç biri değil sadece yaşlı.

Kaldırımda bir o yana bir bu yana yürüyorlar, bazen yorulup oturuyorlar çevrelerine bakınarak tabi her yeri süzüyorlar, uzaktan bakıldığında da belli, konuşmaya ihtiyaçları var belki oradan geçen birimin selamına gözleri tanıdık simalar arıyor fakat maalesef herkes yanlarından akıp geçip gidiyor bu insanlar o kadar gözüme çarptı ki sizde dikkat ederseniz göreceksiniz bu insanlar yalnız ve arkadaşsız çoğu başka bir il ilçe ya da köyden gelmiş etrafta tanıdık yok.

Kahve kültürleri yok, evden çıkmış ama nereye belli değil sadece zamanın geçmesini bekliyor, camilerden fazla uzaklaşmadan tabi ezan sesi işittiler mi hop camiye sonra tekrar dışarı.

Ben bu insanların çoğunun hep aynı kişiler olduğunu fark ettim, bir gün oturan bir amcaya “merhaba” dedim baktı “merhaba” dedi.

Ne yaptığını sorduğumda oturduğunu ve etrafı izlediğini söyledi.

Ben de onun hep aynı şekilde genelde yalnız başına oturduğunu söyledim.

Bana şöyle baktı beni bir görevli sandı, ben tabi hemen lafı ağzımdan aldım yok dedim görevli değilim normal vatandaş bende emekliyim dedim öylemi iyi dedi ben dedi köyde hayvancılık yapıyordum çocuklar şehire taşıyalım istedi ben de her şeyi sattım geldim ev aldık yerleştik Batman'a çocukların her biri bir iş buldu ben boşta kaldım evde yapacak bir şey yok bende akşama kadar dolaşıyorum cami ye gidiyorum sonra eve...

Üzülüyorum zira bu amca  aslında hayvancılıkta bir uzman üretici ama çocuklar onu istemediği bir yaşama sokmuş ve bırakmış oysa taş yerinde ağır köy kent kasaba ne fark eder hayat mutlu olabildikten sonra.

Mutlu olduğun yer neresi ise cennetin de orasıdır.

Amcadan izin istiyorum ve yürümeye devam ediyorum bir boyacı amca var, izliyorum boyacılıkla alakası yok ama gayret gösteriyor yaklaşıyorum ayakkabımı boyatacağımız söyleyip boyacı terliğini rica ediyorum. Başlıyoruz sohbete yaş kaç falan derken 50 diyor, şaşırıyorum adamda ne saç kalmış ne sakal ne de diş şaşırdım doğrusu, amcaya sen pek boyacıya benzemiyorsun bakıyor tebessüm ediyor evet abi diyor, ben çiftçilik yapıyordum köyde boyacılığı mecbur kaldığım için yapıyorum çalmıyorum çırpmıyorum ben de.

Bir süre dinledim ve hayırılı temennilerden sonra “ne güzel çiftçiydin köy ortamında ne işin var Batman da” önce konuşmuyor susuyor sonra uzun hikaye abi diyor anlat  diyorum dinlerim başlıyor anlatmaya

“Bizim toprağımız vardı, ekip biçiyorduk sonra terör çıktı karşımıza köyümüzü boşalttık önce İzmir’e gittik yakınlarımız vardı bir sürü işte çalıştık hamallık bile yaptım, belim sakatlandı kızları evlendirdik çocukları evlendirdik sonra orda hem işsiz kaldım hem sıkıldım aldım hanımı geldim Batman'a belim sakat boyacılık yapabildiğim tek iş geçinip gidiyoruz…”

Ben de köydeki arazilerin, bağ bahçenin akıbetini sordum, cevap “biz gittikten sonra muhtar bizi aradı arsa ve evleri sattık parasını da, işte yedik diyelim çocuklara iş evlendirelim derken bitti…” Tabi ayakkabının da boyası bitmişti ücretini uzatım “kalsın” dedi, kibarca “olur mu hiç dedim?” al kardeşim helalı hoş olsun ve kalkıp uzaklaştım bir hayvan yetiştiricisine birde çiftçiye denk gelmiştim.

Atatürk ne demişti? 

“Köylü şehirlinin efendisidir”

Ama bu iki köylü kardeşimiz efendiliği çocuklarını düşünerek bir yana bırakmış şehirli olmuş ve ne yazık ki şehir bu değerli insanları adeta yutmuş parçalamış bir kaldırıma atmış.

Üzülmemek elde değil, köylerimiz de, köylülerimizde aslında çok değerli.

Buğdayımızı, arpamızı, sebzemizi, yoğurdumuzu, peynirimizi, keçimizi koyunumuzu davarımızı yetiştiren insanlar bunlar yaşama sebebimiz aslında. 

Kaldırım üstünde yaşanan öyle canlı  hikayeler var ki aklınız durur kimini gelini evden kovmuş kimini oğlu kovmuş, kiminin hiç kimsesi yok bank ta öylece oturuyor…

Sevgili dostlar 

Bu anlattıklarım sadece bir kaç konusu hikayesi olan insanlar etrafınıza iyice bakmalıyız bazen öyle yalnız insanları göreceksiniz ki ağa da olsanız paşa da olsanız bir çoğumuzun akıbeti aynı olacak yalnız kalacağız.

Paranız olsa dahi beli bir yaştan sonra yalnızlık kaçınılmaz olacak.

Bir gün eğer sizinde gözünüze  böyle insanlar çarparsa “merhaba” demekten kaçınmayın sohbet edin, hayatın içine bir günlük olsa dahi katın ki bu gün ona yarın size de birileri gelsin “merhaba” diyebilsin ..

Bu günlükte benden bu kadar sevgi ile kalın sevgili dostlar…

 

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

DİĞER YAZILARI