Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Allah sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.”
Müslüman olarak bir görevimiz de yaptığımız işi, mesleği, görevi, ameli sağlam ve iyi yapmaktır.
Müslüman olarak öncelikle bize verilen işi, görevi, vazifeyi tam ve eksiksiz yaparsak hem insanlar bizden razı olur; bize hayır duada bulunurlar hem de Allah bizden razı olur, hoşnut olur.
Herhangi bir şey üretmek, ortaya koymak için yapılan çalışmalar iş olarak değerlendirilir. Günlük hayatta karşılaştığımız her insanın bir işi vardır. Biriyle tanıştığımızda sorduğumuz sorulardan biri de o kişinin ne iş yaptığıdır. Öğretmen, doktor, manav, bakkal, terzi, berber, fırıncı, kasap, şoför, polis, bekçi, memur, işçi, çiftçi gibi iş ve mesleklerle karşılaşırız. Her mesleğin kendine göre kural ve kaideleri vardır. İş hayatındaki bu kuralların bir kısmı yasalarla, bir kısmı da örfe ve inanca dayanır. Bütün bu kurallar da iş ahlakını oluşturur.
Doktor, göreve başlamadan yemin eder. Görevi boyunca bu yemini unutmadan, bu yeminin gerektirdiklerini yerine getirerek çalışmalıdır. Her hastasına; eş, dost, akrabasını nasıl muayene edecekse öyle bakmalıdır. Vicdan ve merhamet duygularıyla kuşanmalıdır. Öğretmen; dersine zamanında girmeli, ders işlerken kendi çocuğuna ders anlatıyormuş gibi dersi işlemelidir. Kendi çocuğunun öğretmeninin nasıl olmasını istiyorsa o da öyle olmalıdır. “Ne yaparsam derslerde daha çok verimli olurum?” sorusuyla sürekli kendini yenilemelidir. Manav; en güzel, en taze meyve ve sebzeyi müşterisiyle buluşturmanın çabası içinde olmalıdır. Her müşteriyi kendi ailesinden biri olarak görmeli, ölçerken tam ölçmelidir. Memur; mesai saatlerine uymalı, kendisine verilen görevi tam ve eksiksiz yapmaya çalışmalı, kendini sürekli güncel tutmalıdır. Öğrenci; okulunda devamlı olmalı, derslerini aksatmamalıdır. Okulda sadece kendini derslerine vermeli, konuları en iyi şekilde anlamaya çalışmalıdır. Öğrenme yolunda karşılaşacağı her türlü zorluk ve sıkıntıya göğüs germeli, azminden ve sabrından taviz vermemelidir. Fırıncı; en güzel ekmeği pişirmenin, arıcı en kaliteli balı üretmenin, müteahhit en sağlam ve kaliteli evi yapmanın, çiftçi en doğal ürünü yetiştirmenin, terzi en güzel elbiseyi dikmenin, çaycı en nefis çayı yapmanın çabası ve gayreti içinde olmalıdır.
Douglas MALLOCH ne güzel anlatmış:
Dağ tepesinde bir çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol.
Fakat oradaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir ot parçası ol, bir yola neşe ver.
Bir misk çiçeği olmazsan bir saz ol.
Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz.
Dünyada hepimiz için bir şey var.
Yapılacak büyük işler, küçük işler var.
Yapacağınız iş, size en yakın olan iştir.
Cadde olamazsan patika ol.
Güneş olamazsan yıldız ol.
Kazanmak yahut kaybetmek ölçü ile değildir.
Sen her neysen, onun en iyisi olmalısın.
Allah’ın bizden hoşnut ve razı olmasının bir şartı da ibadetlerimizi tam ve eksiksiz yapmamızdır.
Allah ile olan ilişkimizde çalışkan ve samimi olmalı; ibadetlerimizi yerinde, zamanında ve tam yapmalıyız.
Dinin direği olan namazımızı hiçbir şekilde aksatmamalıyız. Namazımızı vaktinde ve büyük bir özen göstererek, Allah’ın huzurundaymışız gibi kılmalıyız. Ramazan ayını dolu dolu geçirmeli, orucu sadece yemeyi ve içmeyi terk etmek olarak görmemeli; elimizi, ayaklarımızı, dilimizi, gözlerimizi, kulaklarımızı, kalbimizi arındırmak için de çalışmalıyız. Maddi imkanımız olduğunda hacca gitmeli, haccın her şartını bilinçli bir şekilde yerine getirmeli, haccı hayatımızda bir dönüm noktası ve yenilenme olarak görmeliyiz. Allah’ı zikir etme ibadetini sadece belirli günlerle ve namaz sonrasıyla sınırlamamalı; hayatımızın her anına yaymalıyız. Yaptığı her işe besmeleyle başlayan, sürekli Allah’a hamd eden, şükreden kullar olmalıyız. Allah’ın kendisine dünya malından verdiği Müslüman; yılda bir defa malının kırkta birini ihtiyacı olanlara zekat olarak vermelidir. Malının zekatını eksiksiz ve gösterişe girmeden dağıtmalıdır. Nasıl ki oruç insanı maddi ve manevi olarak arındırıyorsa zekat da zenginin malını temizler, arındırır.
Allah Kuran’da bize şöyle sesleniyor: “İman edip iyi işler yapanlara gelince elbette biz işi iyi yapanların ecrini zayi etmeyiz.” (18;30)
Allah’a içten bir teslimiyet, samimi bir kalple iman eden; iyi, güzel, faydalı işler yapan; ibadetlerini eksiksiz yapmaya çalışan kimsenin kazandığı sevaplar da kaybolmayacak, ona karşılığı eksiksiz olarak verilecektir.
Müslümanın; yaptığı işi, görevi, ibadetleri tam ve eksiksiz yapması ona iki defa kazandıracaktır. Birincisi kendisini yoktan var eden, yeryüzündeki bütün nimetleri kendisinin hizmetine veren Rabb’ini memnun edecek ve O’nun rızasını kazanacaktır. İkincisi yorulmanın, hastalığın, sıkıntının olmadığı, her türlü nimetin her an hazır olduğu sonsuz cenneti kazanacaktır.