?>

YARDIMLAŞMA VE GÜZELLİK AYI: ŞEHR-İ RAMAZAN

Ahmet Sandal

1 gün önce

Bu sene Ramazan-ı Şerif hafta tatiline denk geldi. İlk iki orucumuzu evde ailemiz ile birlikte açtık. Bu Ramazan Ayı içerisinde Mesaiye gittiğimiz ilk gün Ramazan orucumuzu bir başka yerde açalım diye düşündüm.
Bir Azerbaycan Türkü bir Kardeşimizin, Azerbeycanlı bir Gardaşımızın Beştepe'deki işyerinin yanındaki mutfak-lokanta benzeri bir alanda Ramazan boyunca her gün özellikle gariban halka ve herkese de açık bir iftar sofrası kurduğunu işittik ve üçüncü orucumuzu orada açalım dedik. İftar için biraz da erken gitmiştik.
Orda o iftar saati yaklaşırken ve bizler iftarı beklerken gerçekten çok duygulandım ve “Müslüman olmanın gurur, sevinç ve heyecanını bir kez daha o iftarı beklerken yaşadım.”
Niye mi gurur, sevinç ve heyecan yaşadım? Anlatayım.
Yardımlaşma, hayırseverlik ve cömertlik, zaten her Ramazan-ı Şerif’te gökten bereketli yağmur yağar gibi üzerimize yağar. Ramazan Ayında Müslümanlar olarak, her zamanki günlerden ve normal aylardan daha fazla cömertlik duygularına ve yardımseverlik hasletlerine kavuşuruz. Bunu bilen bilir.
Ramazan Ayı sanki bir ılık meltem misali bir rüzgar ve hepimizi üzerinden esiyor ve o esişte bizleri şefkatli, cömert, yardımsever ve sevecen kılıyor. Maşallah bu gerçekten hasret duyduğumuz bir durum. Biz bu duruma, bu ahvale Ramazan Ayında kavuşuyoruz.
İnsan bu vaziyeti müşahede ettiğinde “keşke her ay Ramazan Ayı olsa” diyesi geliyor.
Evet, tekrar o akşamki iftar sofrasına dönelim. Müşahedelerimizi anlatmaya devam edelim.
Evet, biz o akşam 7 kişi olarak o iftar sofrasına iştirak etmiştik. Benim davet ettiğim kişiler arasında misafir olan, bekar olan, Devlet memuru olan ve gariban olanlar vardı. Zaten o akşam iftar sofrasında bekar, evli, memur, memur olmayan, gariban olan, zengin olan, adeta her kesimden insan mevcuttu.
Ben o akşam iftar vaktine kadar iftara iştirak edenleri izlemeye başladım.
O sırada resmi görevde olan (seyyar görevliler) üzerlerindeki kıyafetten kısaca ATT dedikleri, acil sağlık personeli oldukları anlaşılan birkaç kişi iftar için içeri girdi. Ardından hallerinden öğrenci oldukları belli olan kişiler içeri girdi. Bir müddet sonra gariban kıyafetli bir yaşlı adam içeri girdi. İçeri giren bulduğu bir boş masadaki sandalyeye oturuyordu.
Tabi o anda hayırsever Azerbaycan Türkü kardeşimiz hep ayakta idi. İftar için içeriye girenleri gülümseyen gözlerle ve em samimi bir sima ile karşılıyordu. İftar için içeri girenleri uygun boş masalara yerleştiriyordu.
Ben vakit iftara yaklaşırken bu manzarayı iftiharla izliyor ve içimden “inşallah biz de vakti-zamanı geldiğinde böyle iftar sofraları açarak, herkese açık iftar sofraları kurarız” diye düşündüm. Allah bize de bu şekildeki bir hayrı nasip eylesin. Amin.
İftar vakti yaklaştıkça tüm masalar dolmaya başladı. Sanırım en son o civarda oturduğunu tahmin ettiğim yaşlı bir hanımefendi de içeri girdi. Hayırsever iş insanı, o yaşlı kadına da bir uygun masa bulup onun da sofraya oturmasını sağladı.
Sofra maşallah Halil İbrahim Sofrası gibiydi.
Bilir misiniz Halil İbrahim Sofrasını?
Halil İbrahim Peygamber (Allah’ın selamı O’nun üzerine olsun ebeden) tevhid mücadelesi ile, “Hanif olması” ile, Allah’a teslimiyeti ile, azmi, sebatı ve kararlılığı ile, zekası ile öne çıkan ve bu özellikleri ile bilinen bir Kutlu Peygamber’dir. Bunların yanında bir de cömertliği, misafirperverliği ve sofrası ile bilinir Hazreti İbrahim.
O Mübarek Peygamberin misafirsiz sofraya oturmadığı dilden dile söylenir. İşte ondan dolayı Hazreti İbrahim Sofrası meşhur bir deyimdir.
Serde şairlik var ya! Biz de “Hazreti İbrahim Sofrası” diyerek bir nida eyledik bu yazıda.

HAZRETİ İBRAHİM SOFRASI

Ya İbrahim, ya gönlü açık, sofrası açık insan.
Senin cömertliğin bizlere de olsun bir nişan.
Ya İbrahim, Allah sana dedi “Ey Dostum, Ey Halil’im.”
Yaşadıkça, ömrüm oldukça, seni söyler bu dilim.
Ya İbrahim, mahzundun, olmazsa misafir sofranda.
Allah seni övüyor Kutsal Kitabımız Kur’an’da.
Ya İbrahim, sen hiç boyun eğmedin Nemrut’a.
Sen düşmandın ezelden ebede zalime, her put’a.
Ya İbrahim, sen son Peygamberin, Resul’ün ecdadı.
En zirvede durur, bu iki Peygamberin hatırası, adı.
Tüm insanlığa açıktır Hazreti İbrahim’in sofrası.
Tüm insanlığa açıktır Torunu ol Resul’ün sofrası.
Evet, bir Ramazan Ayı içerisinde Hazreti İbrahim Sofrası gibi herkese açık iftar sofrası tertip eyleyen bir iş insanın örnek ve güzel davranışı bağlamında bunları yazdım.
İnşallah iyilikler ve yardımseverlikler yaygınlaşsın.
Herkes iyilik ve takvada birbiriyle yarışsın.
Yüce Rabbimiz bu hususta Maide Suresi 2. ayette şöyle buyurmaktadır: “Ey İman Edenler! İyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın cezası çetindir.”
Evet, herkes birbirine iyilik ve yardımlaşmada örnek olsun ve durumu uygun olan, imkanı olan herkes hayır yapsın, örnek davranış sergilesin. Vesselam.
Bu vesile ile Azerbaycan Türkü Gardaşıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Allah hayrını kabul eylesin
YAZARIN DİĞER YAZILARI