İnsanlar ekmekle doyar ve kelimelerle konuşur, emekle büyür ve kavramlarla düşünür, sevgiyle ve duygularla yaşar. Seçtiğimiz kelimeleri, kullandığımız kavramları ve duygularımızı özenle seçmeliyiz ki; konuşmalarımız, düşüncelerimiz ve duygularımız, sağlam bir zemin üzerinde geleceğimizin inşasında temel taşlar fonksiyonunu icra etsin ve hayal dünyamızı bu temel parametreler üzerine kurulsun.
Geleceğe dair bir hayalimiz olmalı, bir rüyamız olmalı. Hayali olmayanının, rüyası olmayanın geleceği olmaz. Güzel insanlar, güzel rüyalar görür. Derdi, ideali, davası ve iddiası olanlar; güzel rüyalar görür. “Güzel rüya nübüvvetten bir cüzdür. Rahmani rüyalarımız yoksa kâbus, kaos, karabasanlardan kurtulamayız.”
Hz. Yusuf’un (as) rahmani rüyası, onu Mısırın sultanı yaptı.
Hz Musa Aleyhisselam’ın güzel rüyası, köleleştirilmiş bir kavmin özgürlüğünü gerçekleştirdi.
Peygamber efendimizin rahmani rüyası, Mekke’nin kapılarının ardına kadar açılmasını ve dünya tarihinde emsali görülmemiş bir kansız fethin gerçekleşmesini sağladı.
Hz. Ömer’in (ra) güzel rüyası, Kudüs’ün fethini beraberinde getirdi.
Selahaddin’i Eyyubi’yi Mısıra Sultan ve Kudüs’e fatih yapan, o güzel rüyaydı.
Fatih Sultan Mehmet’in o güzel rüyası, Konstantinopolis’i, İstanbul yaptı.
Tarık bin Ziyad’ın rüyası, İspanya’yı Endülüs’e dönüştürdü.
Gaflet içinde olanlar, rüya göremez.
Derin uykudan uyanmalıyız ve uyandırmalıyız.
Rüyalarımız, geleceğimizi inşada bizlere katma değer katmalı.
Rüya görmeyen, böyle bir derdi olmayan ve derin uykuda olanları uyandırmalı ve uyarmalıyız.
Malcolm X; “Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter.” diyerek, sorumluluk bilincine sahip, şuurlu, iddia sahibi, nitelikli ve dava adamı olanların toplumu uyandırmada, biçimlendirmede ve bilinçlendirmedeki fonksiyonuna dikkat çekmektedir.
Martin Luther King; “Evet, bir hayalim var! Gün gelecek, özgürlüğümüzün önünde birer engel olan bütün vadiler yükselecek, bütün dağlar eğilecek, engebeli yerler hizaya gelecek ve Tanrı’nın yüce şanı yeryüzüne inecek ve bütün canlılar bunu hep birlikte göreceğiz.” diyerek geleceğin inşasında, ortaya koyacağımız tutum ve davranışlarla, insanlığın fıtratına aykırı her türlü ırkçılığın, bağnazlığın, kibir ve gururun tepetaklak yerle yeksan olacağını öngörmekte ve insanlığın yepyeni bir ufka taşınacağını müjdelemektedir. Bütün canlıların bu özgürlüğü yaşamasının en doğal hakkı olduğunu öngörmüş ve bu hakkın gerçekleşmesi yolunda bir mücadele verilmesi gerektiğini haykırmıştır.
İçinde yaşadığımız bu sıkıntılı çağda, bu “haz ve hız” çağında, insanlık yaratılış misyonuna, fıtratına dönerse, huzur bulur. Zulmün, zorbalığın hüküm ferma olduğu bu çağda, bir merhamet devrimine ihtiyaç var. İçimizdeki çocuğu büyütmeliyiz. Çocuk; safiyettir, çocuk merhamettir, çocuk nezahettir, çocuk fıtrattır, çocuk nezakettir ve adalettir. Neslimizin ıslahı, arzımızın imarı ve geleceğimizin inşası, güzel rüyaları görmeye bağlıdır. Küresel kötülüğü, küresel iyiliğe dönüştürmenin yolu güzel ve derin rüyaları görmeye ve bu rüyaları hayata geçirmenin yol ve yöntemlerini araştırmaya ve hayata geçirmeye bağlıdır. Bir bilge; “Köklere inmeseniz, göklere yükselemezsiniz” diyerek, yukarılara çıkmanın ve asil rüyalar görmenin temel şartının, köklerimize sımsıkı sarılma ve kendimize güvenmenin gereğine vurgu yapmaktadır.
Rüyalar, bedel gerektirir. Bu bedeli ödemeye hazır yiğitler yetiştirmek gerekmektedir.
Adanmış, arınmış kişiliklilerin rüyaları bereketli olur ve sonuç getirir.