?>

İSLAM HUKUKUNDA SAVAŞ ESİRLERİ

Medeni Yiğit

1 hafta önce

 

İslam dininde huzur ve güveni tesis etmek ve Allah’ın dininin önündeki engelleri kaldırmak için savaş bir diğer ifadeyle cihat farz kılınmıştır. Ancak İslam dininde savaş rastgele yapılan, içinde sömürü ve zulüm barındıran bir eylem değildir. Nasıl ki namazın bir fıkhı varsa aynı şekilde cihadın da bir fıkhı vardır. İşte bu yazımızda, savaşın bir neticesi olarak ele geçirilen savaş esirlerinin İslam fıkhında ki durumunu ele alacağız.
Savaş esirleri konusunda peygamber efendimizin tutumu gayet insani ve merhamet doluydu. Bilindiği gibi Müslümanlar ile müşrikler arasında ilk önemli savaş Bedir gazvesidir. Ganimet ve esirlerle ilgili hükümler bu savaşta teşri kılınmıştır.
İslam hukukçuları esirlerle ilgili görüşlerini genel olarak Bedir savaşında esirlere uygulanan muameleye dayandırmışlardır. Hukukçuların esirlerle ilgili olarak ortaya koydukları öldürme, karşılıksız bırakma, fidye ile salıverme alternatifleri gibi hükümler hep bu savaş sırasında gerçekleşmiştir. Bedir esirlerine uygulanan muamele maddeler halinde şöyle belirtilebilir:
 Fidye ile salıverme Karşılıksız salıverme Mübadele yoluyla salıverme Öldürme
İslam hukukçuların büyük çoğunluğuna göre muharip erkekler dışında kalan kadın, çocuk, yaşlı, yatalak ve ama (gözleri görmeyen) kimselerle din adamları ve savaşla ilgileri bulunmayan diğer insanlarla bilfiil savaşmadıkça öldürülmezler.
Düşman askeri esir alındıktan sonra onunla ilgili hüküm devlet başkanına ait olduğundan esir alan kimse tarafından öldürülmezler. Ancak esir boyun eğmez, kaçmağa veya savaşa teşebbüs ederse öldürülmesi caizdir.
Esirlerin gıda ihtiyaçları gibi giyimlerin de devlet tarafından karşılanması gerekir. Huneyn gazvesi esirleri Ci’rane mevkiine getirildiğinde Hz. Peygamber Büsr b. Süfyan el- Huzai’ye gidip elbise almasını emretmiş, o da elbise satın alıp getirerek bütün esirlere giydirmişti. Bedir savaşında da Hz. Peygamber’in amcası Abbas esir alınmıştı. Üzerinde elbise bulunmadığından kendisine bir gömlek arandı ve uzun boylu oluşu sebebiyle ancak Abdullah b. Übey’in gömleği giydirilebildi. (İbn Sa’d Tabakat)
Hz. peygamber esir alınan annelerle henüz ergenlik çağına gelmemiş çocuklarının birbirinden ayrı düşürülmesini yasaklamıştır. Ebu Eyyub el-Ensari, Hz. Peygamber’in “Kim bir anne ile çocuğunu ayırırsa Allah da kıyamet günü onunla sevdiğini ayırsın” ( Tirmizi) dediğini nakleder. Şafii mezhebine göre aynı gerekçe ile buzluğa ermeden çocukları annelerinden ayırmak haram, buluğdan sonra ise mekruh olduğu yönündedir.
Düşman askeri esir alınmadan önce Müslüman olursa, hayatı yanında hürriyetini de garanti altına almış olur. Öldürülmesi veya köleleştirilmesi caiz değildir.
Dört mezhebe göre, esir alınan bir kadınla ganimet paylaşılmadan önce cinsi münasebette bulunmak haramdır. İmam Malik ve Ebu sevr’e göre bu fiil zina olduğu için recim cezası gerektirir.
(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur... (Muhammed 4) bu ayete göre Düşmanla karşılaşınca öldürülür, esir alınınca da öldürme, köleleştirme, karşılıksız ve fidyeyle serbest bırakmak caizdir; günün şartlarına en uygunu hangisi ise o uygulanır.
Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre devlet başkanı esirleri öldürme, köle statüsüne geçirip gazilere paylaştırma, karşılıksız salıverme veya fidye karşılığında bırakma ve Müslüman esirlerle takas konusunda serbesttir
YAZARIN DİĞER YAZILARI