Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeşler olun!”
Haset; bir başkasına ait olan maddi veya manevi değerleri kıskanıp onların elinden çıkmasını istemektir.
Her insan dünyaya nasibiyle gelir. Kişinin hayatı boyunca elde edeceği mal, makam, para, ilim Allah tarafından takdir edilmiştir. Kimsenin bunu değiştirmeye ne gücü ne de yetkisi vardır. Haset eden kimse Allah’ın takdirine karşı çıkar, Allah’a isyan eder.
Hasette kibirlenme vardır. Şeytan, insana haset ettiği için cennetten kovulmuştur. Şeytan “Ben ateşten, insan ise toraktan geliyor. Ben ondan daha üstünüm.” diyerek kibirlenmiştir.
Hasette kin vardır. Hz. Adem’in çocuklarından Kabil; kardeşi Habil’e haset etmiş, ona kin tutmuş ve onu öldürmüştür.
Hasette Allah’ın takdirine itiraz vardır. Hz. Yakup’un çocukları; kardeşleri Yusuf’u kıskanmışlar ve hiç acımadan onu bir kuyuya atmışlardır.
Peygamberimiz başka bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.”
Haset; kalbi bir hastalıktır. Hasedin kalpte bulunması iman zayıflığı göstergesidir.
Haset eden kişi sürekli başkalarının elindeki imkanları düşünür, onlardan konuşur. Gece rüyalarına girer, uykuları kaçar. “Başkasının var benim niye yok?” düşüncesi zihnini kemirir. Onu üzüntüye, strese sürükler. Mülkün tek sahibinin Allah olduğunu, onu dilediğine verebileceğini unutur. Sürekli başkalarının malından, parasından bahseder. Yüzü hiç gülmez, her zaman mutsuzdur.
Peygamberimiz yine: “Hasetten sakının. Çünkü ateşin odunu yakıp tükettiği gibi haset de iyi amelleri yakar, bitirir.” buyurur.
Haset sadece kişiyi yıpratmıyor, aynı zamanda kişinin iyi amellerini de ateşin odunu yaktığı gibi yok ediyor. Allah’a ibadet eden diğer taraftan da haset eden bir kişiyi düşünün. Başkalarına haset ettiği bütün iyi amelleri yok olup gidiyor. Ne kadar büyük bir hayal kırıklığı, ne kadar büyük bir talihsizlik! Siz iyi amellerinizin olduğunu hesap ediyorsunuz. Kıyamet günü bir de bakıyorsunuz ki iyi amel adına hiçbir şeyiniz yok.
Haset eden kimse zalimdir. Müslüman kardeşinin başına bir felaket geldiğinde sevinir. Müslüman kardeşinin sahip olduğu her şeyin elinden çıkmasını ve kendisinin olmasını ister.
Hasetçi; bencildir. Sadece kendini düşünür. Komşusunun arabası kendisinin olsun ister. Arkadaşının evi kendisinin olsun ister. Akrabasının bütün malı kendisinin olsun ister.
Hasetçi; kötüdür, başkalarının kötülüğünü ister. Başkalarının kötülüğünü isterken asıl kötülüğü kendisine yaptığını unutur.
Haset eden kimse şükretmeyi de bilmez. Allah’ın kendisine verdiği bütün maddi ve manevi nimetleri unutur. Elinde olmayan nimetleri ister. Evi vardır, gözü başkasının villasındadır. İşi vardır, gözü başkasının makamımdadır. Toprağı vardır, gözü başkasının tarlasındadır. Parası vardır, gözü başkasının malındadır.
Hasetçi insan aklını kullanamayan kimsedir. Çünkü vaktini ve zihnini başkalarına ait olan şeylerle meşgul eder. Hem vaktini boşa harcar hem de üzüntü ve kederden kurtulamaz. Hele Allah’ın rızık taksimini beğenmemek daha büyük akılsızlık değil midir? “Allah’ım başkasından al, bana ver.” demek Allah’ın işine karışmak değil midir?
Haset ile gıpta(imrenme) etmeyi birbiriyle karıştırmamak gerekir. Gıpta; başkasında olan bir şeyin kendisinde de olmasını istemektir. Haset ise başkasına ait olanın elinden gitmesini istemektir. Gıpta etmede başkasının elinde bulunana sevinme vardır, hasette ise üzülme ve kıskanma vardır. Gıpta etmede başkasının elinde bulunan şeyin daha da artması temenni edilir, hasette ise başkasının elindeki şeyin yok olması temenni edilir. Gıpta etmede zihin iyilik üzere çalışır, hasette ise zihin kötülük üzere çalışır.
Haset bir ahlak zaafıdır. İlacı ilk olarak sağlam bir imandır. İkincisi şeytanın vesveselerine aldanmamaktır. Çünkü kalbi hastalıkların çoğunluğu şeytanın kalbe hükmetmesiyle başlar. Şeytan, insanın kalbine kötülük tohumları yerleştirir. Üçüncüsü dilimizi ve kalbimizi tevbe, istiğfar ve zikir ile meşgul etmektir. Allah ile kuşanmış bir kalpte haset fitnesi kendine yer bulamaz. Dördüncüsü faydalı ilim sahibi olmaktır. “Rızkı artıran da azaltan da Allah’tır. Dilediğine verir, dilediğinden kısar. Biz ne yaparsak yapalım bu dünyada elde edeceklerimiz Allah’ın bize nasip olarak sunduklarıdır. Ne daha fazlası ne de daha azı elimize geçmez.” Bilinciyle hareket etmektir. Beşincisi salih ameller için çalışmaktır. Vaktini ve zihnini salih amel işlemek için kullanan Müslüman kalbi hastalıklardan uzak kalır. Altıncısı hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmaktır.
Rabb’im bizleri haset hastalığından ve bütün hasetçilerin şerrinden korusun.