Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor:” Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.”
Hayatta bir işe girmek, bir görevi elde etmek için bazı şartları, özellikleri taşımamız gerekir.
Polis olmak isterseniz boy ve kilonuzun belirli ölçülerde olması gerekir. Sunucu veya spiker olacaksanız konuşmanızın açık, anlaşılır, net, akıcı olması gerekir. Uluslararası bir şirkette mühendis olmak isterseniz iyi derecede yabancı dil bilmeniz gerekir. Ehliyet almak isterseniz on sekiz yaşına girmeniz gerekir.
Allah; biz insanları denemek, imtihan etmek için dünyaya göndermiştir. Her insan doğar, belli bir süre yaşar, sonra da ölür. Bu dünyada yapıp ettikleri amel defterine kaydedilir. Kıyamet günü amelleri mizana (tartıya) konulur. Ona göre ceza veya mükafat verilir. Tam bu noktada Allah bize bir ipucu, bilgi veriyor: Kıyamet günü mizanda dış görünüşe, suretlere, mala, paraya bakılmayacak. İnsanların kalplerine ve amellerine bakılacak.
Allah, yarattığı her insana bir şekil ve suret verir. Kimini esmer, beyaz, kumral; kimini uzun, kısa; kimini de zayıf veya şişman bir surette yaratır. Allah güzelliği ve yakışıklılığı taksim ederken her insan kendi nasibini almıştır. Allah yeryüzündeki malı dağıtırken de her insan kendi nasibini alır; ne bir eksik ne bir fazla. Dünyanın en güzeli, en yakışıklısı biz olsak bunun Allah katında tek başına bir değeri yoktur. Yaşadığımız şehrin en zengin, en varlıklı insanı biz olsak bunun da Allah’ın yanında bir ederi, değeri yoktur. Kıyamet günü güzelliğimiz, yakışıklılığımız, malımız, paramızın çokluğu, makamımızın derecesi bize fayda sağlamayacaktır. Peki, bize fayda sağlayacak olan şey nedir? Kıyamet günü Allah’ın bakacağı, değer vereceği ve bize fayda sağlayacak olanlar kalbimiz ve amellerimizdir.
Kalp; duygularımızın, hislerimizin merkezidir. Kalp, imanın yeşerdiği mekandır. Kalp; olumlu olumsuz içimizdeki bütün düşünce, fikir ve niyetlerin yeridir.
Allah, kalplerimize bakar; çünkü kalp düşünce ve niyetlerimizin çıkış noktasıdır. Bir iş yaparken Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle o işe başlamalıyız. Niyetimiz halis (içten, samimi) değilse yaptığımız amelin de bir değeri olmaz. Zekatımızı dağıtırken amacımız gösteriş yapmaksa, iyilik yaparken amacımız toplumda saygınlık kazanmaksa, hacca gitme amacımız itibar elde etmekse niyetimiz halis olmadığı için yaptığımız ibadetler de boşa gider.
Peygamberimiz başka bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Ameller niyetlere göredir.”
Niyet halis ise, saf ise, sadece Allah’ın rızasını kazanmaksa yaptığımız ibadetler kabul olur. Niyet halis değilse; niyet insanların rızasını, memnuniyetini kazanmaksa yaptığımız ibadetler de kabul olmaz.
Namaz kılan, oruç tutan bir dostumuza, arkadaşımıza “Allah namazını, orucunu kabul etsin.” Şeklinde dilekte bulunuruz. Eğer dostumuzun, arkadaşımızın niyeti halis ise Allah onun namazını, orucunu kabul eder. Aksi halde kıldığı namaz da tuttuğu oruç da boşa gider. Gerçek niyetimizi, içimizden geçenleri insanlardan gizleyebiliriz; ama bize şah damarımızdan daha yakın olan (50;16), kalplerde olanı bilen (67;13) Allah’tan gizleyemeyiz.
İyi niyet tek başına yeterli midir?
“Ben iyi niyetli bir insanım. Gönlüm iyi ve güzel şeylerden yana.” demek yeterli değildir. İyi, saf, halis niyetimizi yine iyi, güzel, faydalı olan salih amellerle birleştirmeliyiz.
Salih amel; Allah’a ibadet ve insanların yararına yapılan iyi, faydalı işlerdir, eylemlerdir. Yerden insanlara zarar verecek bir şeyi kaldırmak, tebessüm etmek, sadaka vermek, insanların arasını bulmak, hastayı ziyaret etmek, namaz kılmak, güzel söz söylemek, yaşlıya yardım etmek, oruç tutmak, dua etmek, Allah’ı anmak… Bunların hepsi salih amel kapsamına girer.
İman, iyi niyet, halis niyet tek başına yetersiz kalır. Bu inancın, iyi niyetin, halis niyetin salih amellerle desteklenmesi gerekir. İman ve halis niyet ruhtur. Salih ameller ise bu ruhun etle, kemikle buluşmasıdır. Bunlar birbirinden ayrı ve bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla Allah da kıyamet günü bunları birlikte değerlendirecektir.
Dünyaya bir defa geldik, bir daha da gelmeyeceğiz.
Madem dünyada bir defa yaşama hakkımız var; o halde bu hakkımızı Allah yolunda yaşayarak kullanalım.
Kalbimiz, yüreğimiz sadece Allah için atsın.
İbadetlerimiz sadece Allah için olsun.
Niyeti halis, yüreği Allah için çarpan, ibadetlerinde duyarlı Müslümanlar olmamız dileğiyle…