?>

OKUTUYORUZ AMA NEREYE KADAR?

Hasan Canyiğit

2 yıl önce

OKUTUYORUZ AMA NEREYE KADAR?

Türkiye’de okumak, yani üniversite ve daha da en iyisini okumak akabinde istediği yere varamamak gerçekliği var. Sayın Batman Gazetesi okurları, bu haftaki köşemi değerli üniversiteli gençlerimize ayırmak istedim. Gençlerimiz, yarınlarımız, umudumuz… Onlar bizim geleceğimiz, yani geleceğin siyasetçisi, hakimi, savcısı, doktoru, avukatı, mühendisi, din adamı ve memleketi idare edecek kişileri…
Üniversite öğrencileri öğrenimleri süresince kısa ve uzun vadeli beklentileri bakımından zihinlerini meşgul eden farklı sorularla karşılaşmaktadırlar. Kısa vadede; genel işsizlik oranının üzerindeki genç işsizlik oranının getirdiği kaygı ve baskı nedeni ile mezuniyet sonrası iş bulabilecek miyim? ve(ya) ne kadar sürede iş bulabileceğim? soruları öğrenciler tarafından sorgulanmaktadır. Uzun vadede ise iş bulma sürecine ilişkin öngörüler dâhilinde şekillenen emeklilik süreci beklentileri hayat planlarına dâhil edilerek üniversite öğrencileri tarafından sorgulanmaktadır.
Değerli Batmanlı hemşerilerim; ülkelerine faydaları olsun diye muhtemelen her evde en az bir hatta iki üniversite okuyan gencimiz vardır.  En önemlisi biz velilerin sırtında, binbir emekle büyüttüğümüz ve halen okuttuğumuz üniversiteye giden veya bitiren çocuklarımız vardır.
Peki, bu çocuklarımızı niye okutturuyoruz? Okuyup sırtımızda kambur haline gelen yükü almaları için mi, yoksa “okuyup adam olsun. Okuyup kendine güzel bir yuva kursun bizlere muhtaç olmadan kendi ayakları üstünde dursun” diye mi?
Üniversite eğitimi iş yaşamına geçişte gençler için önemli bir belirleyici niteliğindedir. Bu bağlamda literatür incelendiğinde, üniversite öğrencilerinin mezuniyet sonrası iş bulma beklentilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeydeki araştırmaların sayısının giderek arttığı gözlenmektedir. Buna karşın üniversite öğrencilerinin mezuniyet sonrası iş bulacakları süreye ilişkin beklentileri bağlamında emeklilik öngörüleri üzerindeki alan araştırmalarının sınırlı sayıda olduğu görülmektedir. Konunun ulusal literatürde teorik ve ampirik boyutu ile derinlemesine ele alınmadığı gözlenmekle beraber, uluslararası literatürde bu konuya benzer ve(ya) konuya ışık tutabilecek düzeyde sınırlı sayıda (da olsa) araştırma yapıldığı gözlenmiştir.
Şimdi Türkiye genelinde bakarsak üniversiteyi okuyup ardından mezun olan ve iş bekleyen yaklaşık 1,5 milyon üniversiteli gencimiz var. Yine Türkiye genelinde İŞKUR’a kayıtlı 800 bin civarı üniversiteli gencimiz var. Tabi bunlar resmi olmayan kayıtlar sadece tahmini rakamlardır. Gelelim esas konumuza sayın veliler biz ne umutlarla çocuklarımızı okutturuyoruz bırakın o başta saydığım doktor, hakim, savcı  veya mühendis, özel sektörde bile 4 yıllık ve 2 yıllık üniversiteli gençlerimiz iş buladığı bir dönemde yaşıyoruz. Üniversitelilerin çoğu ya evde ya da kahve köşelerinde vakit öldürüyor, kimin parasıyla tabii ki halen baba parasıyla. Şimdi arkadaş piyasadaki sistemi anlamıyorum. Kalifiye eleman olarak veya teknik eleman olarak başka yerde çalışmışsan küçük bir ümidin var çalışmak için o da askeri ücretin çok altında seni işveren sömürerek çalıştırıyor. Nasıl olacak bu işler anlamıyorum. Ben şuna şahit oldum bir iş yerinde bir eleman lazım oldu ve o iş yerine ben çalışırım hayaliyle bir üniversiteli genç o iş yerinin kapısını çaldı. Kapıyı bir personel açtı ve işverene yönlendirildi işveren üniversiteli gence “sen şu işi yapabilir misin?” dedi. Üniversiteli genç biraz düşünerek titreyen o dudaklarının arasından şöyle bir kelime çıktı, “bilmiyorum, ama biraz zaman tanırsanız yaparım” dedi. İşveren tek kelimeyle “kusura bakma bize işi bilen adam lazım bilmeyen değil” dedi. Ben işverene sorarım; sen doğuştan mı o işi öğrendin. Allah bilir sende ne zorluklarla çalışıp o seviyeye geldin, belki zamanında hamallık bile yapmışsındır, “el insaf-vicdan” başka bir şey demiyorum.
Ben esnaf ve değerli iş adamlarımıza şunu demek istiyorum. Lütfen bu üniversiteli gençlerimize kapılarınızı açın, kimse doğar doğmaz profesör olmadı. Bir fabrikatör, bir mağazacı, bir marketçi ve buna benzer iş yerleri sahipleri kolay o yere gelmediniz. Kendinizi o işsiz gençlerimizin yerine koyun öyle düşünün.
Bir de kelepir fiyata işçi çalıştıran bazı vicdansızlar var. Geçenlerde bir yerde otururken yanıma 37 yaşlarında bir vatandaş geldi. Bana “abi sen Gazeteci misin?” dedi. ben de “evet” dedim. “Bana 5 dakika vaktin var mı” diye sorunca bende merakla kendisine zaman ayırdım.
Bana yaşadığı zorlukları anlattı. İnanın şaşırıp kaldım. Bu vatandaş bir inşaata çalışıyor ve tam 14 saat çalışmak zorunda kalıyor. Ona sordum “ayıptır sorması 14 saat çalıştığına göre dolgun maaş alıyorsun” diye bana bir rakam söyledi ki, yerimde dondum kaldım. Adam aylık 3-4 bin Lira alıyor. Ve bu adam hem kira ödüyor hem kendiyle birlikte tam 5 nüfusa bakıyor. Yani öyle zorluk içinde mecburiyetten çalışan insanlarda var. Ben bu yazıyı yazarken inanın kimseyi kötülemek yada incitmek değil amacım tek bir amacım var ne hayallerle okuttuğumuz bu çocuklarımıza iyi bir gelecek vaat etmek. Ama gözümle sistem nasıl çalışıyor, gördüğüm için kahroluyorum yazık gençlerimize işsizlikte ya evde yada kahve köşelerinde vakit öldürüyorlar. Sağlıcakla kalın.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI