Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddik (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzab (çok yalancı) diye yazılır.”
Doğruluk; dürüst olma, doğru olana yakışır davranış, düşüncenin gerçekle uyuşması anlamlarına gelir.
İlk önce düşüncelerimiz doğru olmalıdır. “Ben Müslümanım” diyorsak düşüncemiz de İslam’a göre olmalı, İslam’ın dışındaki fikirler, batıl inançlar kalbimizde yer almamalıdır.
İkincisi yaşamımız düşüncemizle çelişmemelidir. Düşüncemiz İslami hayatımız ise İslam dışı olmamalıdır.
Üçüncüsü dürüst olmalıyız. Peki insan kime ve neye karşı dürüst olmalı?
Birincisi Allah’a karşı dürüst olmalıyız. Çünkü bizi yaratan, imtihan eden, hesap gününün sahibi olan varlık Allah’tır. Allah’a karşı dürüst olmak O’nun emir ve yasaklarına uymakla olur.
İkincisi kendimize karşı dürüst olmalıyız. Kalbimiz ile dilimiz birbiriyle uyumlu olmalıdır. Davranışlarımız sözlerimizle çelişmemeli, sözümüzün eri olmalıyız.
Üçüncüsü insanlara karşı dürüst olmalıyız. İnsanlarla olan ilişkilerimizde doğru olmalı, doğruyu konuşmalı, doğru olanı yaşamalıyız. Bize zarar bile verse dürüstlüğümüzden taviz vermemeliyiz.
Allah bize şöyle sesleniyor: “Öyleyse emrolunduğun gibi dosdoğru ol!...” (11;112) “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (9;119) Allah bize doğru sözlü olmalı, dürüst davranmayı emrediyor. O’ndan hakkıyla korkmamızı ve doğru insanlarla arkadaşlık, dostluk kurmamızı istiyor.
Doğru söyleyen ve doğruluk üzere yaşayan bir kimsenin Allah katında değeri çoktur ve Allah’ın yanında ismi doğru sözlü olanların listesine eklenir.
Doğru olan insan kendi hayatında iyiliğin alt yapısını kurmuş kimsedir. Doğruluk aynı zamanda iyilik kapısının anahtarıdır.
İyilik; Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yapılan bütün güzel ve faydalı davranışlardır. Müslüman; iyiliği eliyle, diliyle, bedeniyle, malıyla yapabilir. Komşuya yardım etmek, bir yoksulu giydirmek, bir yetimin başını okşamak, hastaları ziyaret etmek, bir yaşlının ihtiyaçlarını karşılamak, insanlara selam vermek, tebessüm etmek… birer iyiliktir.
Allah bize şöyle sesleniyor: “İşte yaptığınız iyiliklere karşılık size miras verilen cennet budur.” (43;72) Müslümanın bu dünyada yaptığı iyiliklerin karşılığı cennet olacaktır.
Yalan; bir konuda gerçeğe aykırı bilgi vermek veya konuşmak, doğruyu söylememek demektir. Yalan, insanların birbirlerine güven duymalarını engeller. Birilerine yardım etme, iyilikte bulunma duygularını yok eder. Yalan söyleyenin kalbi kararır, melekler ondan uzaklaşır. Peygamberimiz “Yazıklar olsun insanları güldürmek için konuşup yalan söyleyene.” buyuruyor. İnsanları yalan konuşmalarıyla güldüren, bundan zevk alan ve çok iyi bir şey yaptıklarını zanneden kimseler aslında kalbi bir hastalık olan yalan hastalığına yakalanmışlardır.
Yalan söylemek büyük günahlar arasında yer alır. Yalan söyleyen kimse zamanla başka kötülüklere, başka günahlara bulaşır.
Allah bize şöyle sesleniyor: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın…” (33;70,71 )
Allah’tan hakkıyla korkarsak ve doğru sözlü olursak Allah işlerimizi kolaylaştırıp düzeltecek ve günahlarımızı bağışlayacaktır. Yalancılardan olduğumuz taktirde hem hayattaki aksilikler bizi bulacak ve mutluluğu yaşayamayacağız hem de bağışlanma rahmetinden uzak kalacağız.
Yalan, kişiyi kötülük ve günaha bulaştırır; kötülük de cehenneme götürür. Hayatında yalanı alışkanlık haline getiren kimsenin ismi Allah’ın yanında çok yalan söyleyenler listesine yazılır.
Ey doğunun ve batının Rabb’i!