HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı:

“Silah, Çatışma Çıkmaz Sokaktır"

Türkiye’nin siyasi gündeminde yankı uyandıran konulara ilişkin HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı’nın değerlendirmeleri, hem çözüm önerileri hem de ilkeli duruşuyla dikkat çekiyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısına verdiği kapsamlı yanıt, Ramanlı’nın Türkiye’nin siyasi ve toplumsal geleceğine dair derinlikli bir bakış sundu. Kürt meselesine dair çözüm önerileri ise toplumsal barış için yol haritası niteliğindeydi.

Yerel yönetimlerde tartışma yaratan kayyum uygulamaları konusunda da çarpıcı açıklamalarda bulunan Ramanlı, seçilmişlerin yetkilerinin atanmışlara devredilmesinin seçme seçilme özgürlüğüne aykırı olduğunu ifade etti. Halkın iradesine duyulan saygının önemine vurgu yaparken, çözümün isabetli bir yönetim anlayışıyla alınacak kararlarla  mümkün olduğunu dile getirdi.

Yeni anayasa ihtiyacını ise, hem Türkiye’nin mevcut sorunlarının çözümü hem de halkın hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınması açısından değerlendiren Ramanlı, bu konuda da net mesajlar verdi. Tamamıyla sivil, adil ve toplumun her kesimini kapsayan bir anayasanın gerekliliğine dikkat çeken Ramanlı, mevcut anayasanın yetersizliklerini ve yol açtığı sorunları gözler önüne serdi.

Serkan Ramanlı ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi, Bahçeli’nin çıkışından kayyum uygulamalarına, anayasa tartışmalarından Kürt meselesine kadar pek çok önemli konuya dair Ramanlı’nın görüşlerini aktarıyor.

Söyleşi: Melek Barış

---DEVLET BAHÇELİ’NİN ÖCALAN ÇAĞRISINA NASIL YAKLAŞILMALI?

Batman’ın HÜDA PAR Milletvekili Serkan Ramanlı, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısını değerlendirdi. Ramanlı, bu açıklamayı Türkiye'nin siyasi ve toplumsal geleceği açısından ele alırken, Kürt meselesinin çözümüne dair dikkat çekici mesajlar verdi. Ramanlı, sözlerine geçmişteki çözüm sürecine dair tespitleriyle başladı. Sürecin, taraflar arasındaki güven eksikliği nedeniyle başarısız olduğunu vurguladı:

“Samimiyet Eksikliği Yüzünden Akamete Uğradı”

"Önceki çözüm süreci, niyet ve samimiyet eksikliği yüzünden akamete uğradı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise hükümet, 'Kürt meselesi yoktur' söylemine evrildi. Bu durum, meselenin çözümüne yönelik umutları zayıflattı." Ancak Bahçeli’nin açıklamasının farklı bir perspektif sunduğunu belirten Ramanlı, şunları söyledi: "Devlet Bahçeli'nin bu çağrısı oldukça dikkat çekicidir. Daha önce çözüm sürecine 'ihanet' diyerek karşı çıkan bir liderden böyle bir öneri gelmesi herkesi şaşırttı. Bahçeli, Öcalan’ın örgütü silah bırakmaya ikna etmesi hâlinde cezaevinden çıkış yolunun açılabileceğini, hatta mecliste DEM Parti grubuna seslenebileceğini söyledi. Bu, Öcalan’ın bile belki rüyasında göremeyeceği bir teklifti." Ramanlı, bu çıkışın çözüm sürecine dair yeni bir tartışma zemini oluşturabileceğini, ancak dikkatli ve ilkeli bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini vurguladı.

 "Sözün Gücü Öne Çıkmalı"

Ramanlı, Kürt meselesinde silah ve çatışmanın artık çözüm üretmediğini ifade ederek şunları söyledi:

"40 yıllık süreç bize gösterdi ki silah ve şiddetle hiçbir yere varılamaz. Türkiye eski Türkiye değil; artık sivil siyaset ve sözün gücü öne çıkmalı. Kürtlerin talebi eşitlik ve adalettir. Bu talepleri dile getirmek için silah yerine siyaseti kullanmak şart. Kürt meselesini çıkmaz sokaktan çıkarıp düzlüğe, meşru alanlara taşımamız gerekiyor."

---TOPLUMSAL BARIŞ SÜRECİNİ KİM SABOTE EDİYOR?

Bahçeli’nin açıklamasından hemen sonra TUSAŞ’a yapılan saldırıya dikkat çeken Ramanlı, bu tür eylemlerin barış süreçlerini baltaladığını söyledi:

"Bahçeli’nin çıkışından bir gün sonra TUSAŞ’a saldırı oldu. Kökü içeride olanlar barışa evet derken ve bu süreçlere destek olurken kökü dışarıda olanlar bu girişimleri sabote ediyor. Silahların susması en çok Kürtlere fayda sağlayacak bir adımdır. Çünkü çatışmaların en büyük mağduru Kürtlerdir. Barış iklimini baltalayan saldırılar bu hedefe ulaşmayı zorlaştırıyor."

"Kürtler Muhalefetin Mahkûmu mu Olacak?"

DEM Parti ve öncüllerinin sürekli muhalefet pozisyonunda kalmasını eleştiren Ramanlı, bu anlayışın değiştirilmesi gerektiğini belirtti:

"Kürtlerin kaderi muhalefet olmak mı? Kürtler bu ülkenin asli unsurlarıdır. Türklerle birlikte bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olmalıdır. Siyaset sadece muhalefet etmek için değil, iktidarı hedeflemek için yapılır. 2015’te %13 oy almış bir parti, iktidar ortağı olmayı hedeflemeliydi. Ama hep muhalefette kalmayı seçti. Bu, Kürtlerin hakkını savunmak değil, o hakkı çözümden uzak tutmaktır."

"Silahlar Susmalı, Çözüm Masası Kurulmalı"

Kürt meselesinde çözüm önerilerini dile getiren Ramanlı, "Silahla, kanla, gözyaşıyla varılacak bir yer yok. Kürt meselesini çözmek için siyasi diyalog şart. Çatışma yerine çözüm masasını kurmalıyız. Kürtler haklarını talep ederken bu ülkenin yönetiminde de aktif rol almalı. Çıkmaz sokakta kalmak yerine birlikte adalet ve eşitlik temelinde bir yol bulmalıyız. Bu sadece Kürtlerin değil, Türkiye’nin de yararına olacaktır" dedi.

"Devletin Samimiyetine Güven Şart"

Ramanlı, hükümetin ve siyasi aktörlerin barış sürecinde samimiyetlerini göstermelerinin önemine de vurgu yaptı:

"Barış diliyle konuşup çatışma dilini uygulamak süreci baltalıyor. Aktörler toplumsal barışı hedeflerken hem sözleriyle hem de eylemleriyle buna uygun davranmalı. Kürtler başta olmak üzere herkesin faydasına olacak bir çözüm için ortak çaba şart.”

---KAYYUM SİSTEMİ SİZCE NASIL ELE ALINMALI? 

Kayyum uygulamaları, Türkiye’de yerel yönetimlerin işleyişi ve halkın iradesi açısından uzun süredir tartışma konusu. HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, bu uygulamaların hem halkın iradesine hem de yerel yönetimlerin geleceğine etkilerini eleştirdi. Ramanlı, seçilmişlerin yerine atanmışların yetkilendirilmesini doğru bulmadığını belirtti ve kayyum atamalarının seçmen iradesine saygı gösterilmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

"Halkın Seçtiğine Saygı Duymak Zorundayız"

Kayyum uygulamalarıyla ilgili değerlendirmesinde Ramanlı, "Eğer seçme ve seçilme hürriyeti varsa, halkın kendi hür iradesiyle seçtiği yöneticilerin yetkilerini bir çırpıda atanmış bir kişinin eline vermek doğru değildir. Halk, belediye başkanını ve meclisini seçiyor. Eğer halkın iradesine saygı göstermeyeceksek, bu seçimleri neden yapıyoruz? Elbette, seçilmiş bir kişi suç işlemişse bunun hesabı sorulmalı. Ancak suç isnatlarının kesinleşmediği durumlarda bile meclisin tamamını işlevsiz kılmak adil değildir. Kanunen kayyum atamaları geçici bir tedbir olarak tanımlanmış olsa da bu süre uygulamada sürekli uzatılıyor ve çoğu zaman bir sonraki seçime kadar devam ediyor. Bu, halk iradesine doğrudan bir müdahaledir." dedi.

---KAYYUM YÖNETİMLERİNİN HİZMET PERFORMANSI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

“Hizmet Yokluğunu Meşrulaştıramayız”

 “Batman özelinde ve pek çok bölgede kayyumların, DEM Parti yönetimlerinden daha iyi hizmet verdiği herkesin malumdur. Ancak bu, halkın kendi kendini yönetme hakkını tümden elinden alacak bir uygulamanın geçerli bir mazereti olmaya yetmez. Hizmetteki eksiklikleri çözmek için halkın iradesinden taviz veremeyiz. Halkın seçtiği yönetimler sınıfta kalmış olabilir ama çözüm, halkın iradesini tümden yok saymak değildir.

---SUÇ İSNATLARI DURUMUNDA NASIL BİR SÜREÇ İZLENMELİ?

“Hukuk Adil ve Şeffaf İşletilmelidir”

“Bir belediye başkanı yolsuzluk ya da başka bir suçtan yargılanıyorsa, yerine belediye meclisinden bir üye seçilerek görev devam ettirilmelidir. Ancak terörle ilişkilendirilen durumlarda, yalnızca başkan değil, tüm meclis görevden alınıyor. Bu yaklaşım, topluca suç isnadı anlamına gelir ve yanlıştır. Seçilmişlere de elbette masumiyet yüklenemez. Ama başkan hakkında bir suç isnadı varsa, meclisin tamamını suçlu kabul etmek doğru bir mantık değildir.”

---BU KONUDA NASIL BİR ÇÖZÜM ÖNERİYORSUNUZ?

“ Adil ve Hakkaniyetli Bir Yaklaşıma İhtiyaç Var”

 “Önceki dönemlerdeki uygulama çok daha hakkaniyetliydi. Seçilmiş bir başkan suçlu bulunursa, yerine belediyeden seçilmiş bir kişi göreve devam ediyordu. O kişi de suç işlerse, aynı süreç işletiliyordu. Ancak mevcut sistemde, seçilmişlere yönelik toplu bir suçlama yapılarak halk iradesi tümden zedeleniyor. Halkın iradesine dayalı, adil ve hakkaniyetli bir yaklaşım geliştirilmesi gerekiyor.”

---YENİ BİR ANAYASA İHTİYACINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Yeni bir anayasa ihtiyacı, Türkiye'nin geleceği için tartışılmaya devam eden önemli bir konu. HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, bu konuda dikkat çekici açıklamalarda bulunarak, mevcut anayasanın yetersizliklerini ve gelecekte nasıl bir anayasa yapılması gerektiğini vurguladı. Ramanlı, anayasanın sadece bir yasal metin değil, aynı zamanda toplumsal barışı inşa edecek, her bireyi kapsayacak bir yapıya sahip olması gerektiğini ifade etti.

"Yeni Bir Paradigma İle Sıfırdan Yazılmalı"

Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Ancak bu anayasanın gerçekten sivil ve adil olması gerekiyor. Mevcut anayasa üzerinde yapılan değişikliklerle yeni bir anayasa yapılmış olmuyor. Tamamen sıfırdan yazılması şart. Bu yeni anayasa, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan 85-90 milyon insanın farklı siyasi görüşlerini, inançlarını ve kimliklerini kapsamalıdır. Temel hak ve özgürlükleri amasız, fakatsız garanti altına alacak bir metin olmalıdır.

---MEVCUT ANAYASANIN TEMEL SORUNLARI NEDİR?

“Mevcut Anayasa Bir ‘Ama’ Anayasası”

Biz mevcut anayasaya “ama” anayasası diyoruz. Temel hak ve özgürlükler var ama kullanılamıyor. Bir örnek vereyim: Can Atalay meselesi. Anayasa Mahkemesi bile bu noktada anayasanın çelişkili yapısını dile getirdi. Milletvekili dokunulmazlığı var ama istisnalarla sınırlandırılmış. Bu istisnalar ise muğlak ifadeler içeriyor. Hırsızlık gibi suçlarda dokunulmazlık geçerli ama bazı belirsiz suçlamalar nedeniyle bu dokunulmazlık yok sayılabiliyor. Anayasa Mahkemesi, mevcut anayasa ile tabiri caiz ise külüstür bir arabayı 180 km hızla sürmeye çalışıyor. Bu anayasa, temel hak ve özgürlükleri, güvenlik paranoyasıyla bertaraf ediyor. Sorun anayasanın kendisinde; çünkü hem mahkemeler hem de uygulayıcılar bu mevcut metinden kendilerine bir “meşruiyet” alanı bulabiliyor.

---YENİ ANAYASANIN İDEOLOJİK DAYATMALARDAN ARINDIRILMASI MÜMKÜN MÜ?

“İdeolojik Dayatmaya Yer Yok”

Yeni anayasada hiçbir ideoloji dayatılmamalı. Biz dayatmacı bir anlayışa karşıyız. Kimseye inanç ya da yaşam biçimi dayatamazsınız. Bu anlayış anayasanın ruhunda yer almalıdır. İnsanların özgürlükleri, temel hakları ve yaşam biçimleri garanti altına alınmalıdır. Manevi ve kültürel değerler korunmalı ama bu bir dayatmaya dönüşmemelidir.

---YENİ ANAYASA TOPLUMSAL SORUNLARI ÇÖZEBİLİR Mİ?

“Herkese Eşit Olmalı”

Eğer yeni anayasa doğru bir temele oturtulursa, evet. Kürt meselesi, 28 Şubat’ta yaşanan zulümler ve diğer toplumsal sorunlar, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir anayasa ile çözülebilir. İnsanlar kendilerini güvende hissederse ve temel haklardan eşit şekilde faydalanırsa, birçok problem ortadan kalkar. Bu ülkede dindar, Kürt, milliyetçi, Atatürkçü herkes eşit bir şekilde temel haklarını kullanabilmelidir. Temel hak ve özgürlükleri garanti altına alalım. Yeni anayasanın hedefi dayatmacı olmamak ve herkese özgürlük sunmak olmalıdır. Kimseye zulmetmek gibi bir derdimiz yok; kimse de bize zulmetmesin istiyoruz. Bu kadar basit.