Hedef Türkiye olduğu için Türkiye’nin İdlib’de işi vardı. Soruyorum bu soruyu soranlara Amerika’nın, Rusya’nın ve İran’ın ne işi var İdlib’de? İdlib Türkiye’nin sınır komşusu ve yanı başında olup bitenlere bigâne kalması düşünülemez. Tarih ders almak için okutulur, tekrar etmesi için değil. Osmanlının sonunu getiren sebeplerden bir tanesi ekonomik sebepler ve balkanlardan gelen göç dalgalarıydı. Oynanan oyun aynıdır Türkiye’nin başına örülen. Bugün milyonlarca Suriyeli’nin Türkiye’de ve çadır kentlerde oluşunun Türkiye’ye maliyeti ve ekonomisine vurduğu darbe ne kadardır; bu hesaba katılarak mı Türkiye’nin ne işi var İdlib’de deniliyor, yoksa siyasi hesaplar mıdır? Biz Amerika ve Rusya’ya kafa tutamayız gibi basit gerekçeler ve sonunun zillet olacağı sloganlardan vazgeçin artık. Komutan soruyor askere; evladım düşman sana gelse ne yaparsın? Asker soruyor; komutanım, ben düşmana gidersem düşman ne yapacak? Buyurun Türkiye emperyalist düşmanları vurdu düşman ne yapacak?
İsrailin Ortadoğuda konumu ne ise bugün sınırımızda gerçekleştirilmek istenilen terör devletinin konumu da o olacaktır. Kürdistan ve Kürtler kimsenin umurunda değildir bu böyle biline. Daha dündü Mesut Berzaninin başına bela edilen yine bu Marksist ve Leninist gruplar değil miydi? Çünkü yetmiş su ile yıkanmışsa da berzani ailesi Müslüman bir aile olup, dertleri ümmetçi bir yaklaşım değil, Kürt miletidir. Emperyalistlerin yerli uşakları olan bu örgütlerle Berzani tedip edildi. Şimdi kafese kapatılan bir arslan gibi, ne yapacağını bilmeyen bir konumdadır.
Herkeste şöyle bir algı var; İsrail ortadoğuda büyük İsrail develetini gerçekleştirmek istiyor ve Yahudiler emperyalist devletlerin ekonomisini ayakta tutuyor olduğundan emperyalist devletler onu destekliyorlar sanır. Hâlbuki İsrail devletinin kuruluşunun sebebi emperyalist güçlerin isteği üzerine olmuştur. Yahudileri katleden onlar peki ne oldu da şimdi destekliyorlar, bu hiç hesaba katıldı mı? Yahudilerin büyük İsrail hayallerini bildikleri için onu Filistin’e yerleştirdiler Yahudi büyük İsrail devletini hayal ederken, onlar da ortadoğuda bir ileri karakol görevini yükletip ve ortadoğunun petrollerini sömürüyorlar. Irak’ın, petrolleri, Küveyt’in petrolleri ve şimdi de Suriye’nin petrolleri bu emperyalist devlere akmaktadır.
Türkiye kendine düşeni yapmıştır. Gerek Soçi ve gerekse Astana mutabakatlarında yapmış olduğu antlaşmaya uyulmasını istiyor ve diplomatik kanallarının tümünü kullanıyor. Ancak bir gece ansızın ocağına düşen İran ve Rusya destekli rejim güçlerinin attığı bomba ile 33 askerini kaybedip ve bir o kadarı da yaralanınca artık düğmeye bastı. Böylece emperyalist güçlerle savaşı başlamış oldu. Tamamen yerli mühimmatlarla gerçekleştirdiği taarruzuyla destan yazdı ve dünyaya da gözdağı verdi. Allah sonunu hayır etsin inşallah. Bunu anlamayan muhalefet delileri, işi sulandırmak istemektedir. Bu kadar kötü niyetli ve devlet ve milletinin düşmanı ve maneviyatından ve örfünden uzak olan bir muhalefet düşman başına!
Başkan Erdoğan'ın gerçekleştirdiği konuşmalarda sık sık dile getirdiği "Şehitler tepesi boş kalmayacak" sözü, muhafazakâr çevrelerce sevilen şair Arif Nihat Asya'nın "Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor" isimli şiirine gönderme yapıyor. Böylece düşmanlara biz dinimiz için, toprağımız için, bayrağımız için ve milletimiz için devamlı şehid olmaya hazırız tehdidinde bulunuyorken; bazı siyasi, salyalı ağızlar bunu siyasi malzeme yaparak, bizim Millet İttifakı iktidarımızda “Şehitler tepesi boş kalacaktır” cürretinde bulunuyor. Millet İttifakı dediğin ittifakın içinde şehitliğin ne anlama geldiğini bilen müttefikler bulunmasına rağmen! Bu müttefiklerin amacı sadece Erdoğan düşmanlığı ve iktidar olmak için değil, devirmek için bu salyalı ağızlara tahammüllerini anlamakta güçlük çekiyoruz. Millet ittifakı iktidarında, terörle mücadele edilmeyecek mi? Milletimizi tehdit eden tehlikelere eyvallah mı denilecek? Düşman kapıya dayandığı zaman başımızı mı eğeceğiz? Böyle bir izzetsizlik ve şerefsizliği kabul edeceğiz denilecekse söyleyecek sözümüz yoktur ve sizi de aynı safta kabul ederiz! Malum kim kiminle ise o da onun gibidir ve onunla haşr de olacaktır. Buyurun öbür dünyada Millet İttifakı liderinizle Allah’ın huzuruna çıkınız. O zaman ne cevap vereceksiniz!
1090’lı yıllarda haçlılar İslam memleketlerine girdiği zaman, üç yıl içinde Bağdat’taki Hilafet makamı sekiz kez el değiştirmiş ve böylece düşman yerini sağlamlaştırıyordu. Sizin durumunuzun bundan ne farkı vardır? Bütün emperyelist güçler üstümüze geliyor, Türkiye yok edilmeye veya Afganistan, Mısır, Irak, Libya, Yemen ve Suriyenin akıbetine mahkûm etmek istiyorlar. Siz hala siyasi hesaplar peşindesiniz! Komutanı derste Temel’e soruyor, evladım, bir ayı karşına çıkarsa ne yapacaksın? Temel; komutanım tüfeğimle alnının ortasından vururum. Komutan; farzet ki mermin yoktur o zaman ne yapacaksın? Temel; kasaturamla karnını deşerim. Komutan; farzet ki kasaturan yoktur. Temel; yerden taş alır alnından vururum. Komutan; farzet ki taş da yoktur. Temel; bir ağaca tırmanırım. Komutan; farzet ki ağaç da yoktur. Temel; komutanım siz ayıdan yana mısınız, yoksa benden yana mısınız? Demiştir. Soruyorum sizler emperyalistlerden yana mısınız? Şair; “Ya ilahi bize tevfikini gönder… / doğru yol hangisidir, millete göster… / Boğuyor âlem-i İslamı bir azgın fitne” Mevlana, “Güzel günler sana gelmez. / Sen onlara yürüyeceksin” diyordu. Şükür ki, 05.03.2020 tarihinde Rusya ile mutabakat sağlandı. Aslanlar gibi savaşıldı fakat sulhtan da kaçınılmadı. Allah’ın Müslümanlardan istediği bu değil midir? “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et, çünkü O işitendir, bilendir.”(8/61) Vesselam.