Olgun bir okuyucu çok kez başkasının yazdıklarında yazarın düşünmediği güzellikler bulur, okuduklarına zengin anlamlar ve renkler kazandırır. Hz. Peygamber veda günü, “Şu anda hazır olan hazır olmayana haber versin belki kendisine nakledilen işitenden daha iyi anlar” demişti. Başkalarının bilgisiyle bilgin olabilmek bile, ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz. Başladığın bir kitabı bitirmeden başka bir kitaba başlama. Yarıda kalan bir iş başlanmamış demektir. Bir kitabı okumaya başladığın zaman ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, dikkatle oku ve kendini kitaba ver, kendini yazara teslim etmeden eleştirel bir gözle oku. Kitap üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Güçlüğü yenmekten doğan manevi zevk, eşsiz bir zevktir. Sıra ile her konuyu iyice ve eksiksizce anlayıp öğrenmeden öbür konuya geçme, Konular üzerinde bir kör gibi yürü, attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma. Dinlenme bahanesiyle asla okumayı terk etme, okumayan içi işlemeyen demir gibi, pas tutar. Verimli zamanını sakın okuma üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, bu gün şu kadar saat okudum deme, öğrendiğine bak.
Ne karşı çıkmak, ne tartışmalarda şiddetli bir şeyle iddia edebilmek, ne öne sürülen her şeyi kabul etmek, ne yazarın sözcükleri üzerine yemin etmek, ne de en nihayetinde konuşmalarda kendinle övünebilmek için kitap okumalısın; aksine, bilgini pekiştirmek, derinleştirmek ve yargını belli bir derecede kullanabilmek için okumalısın. Tadımlık kitaplar vardır; kimi kitapların da tekrar tekrar okunarak yutulması gerekir. Oysa çok az kitap vardır ki, ağızda çiğnemek de aynıdır onları, hazmetmek de. Bazı kitaplar vardır, kısım kısım göz atılır; bazı kitaplar vardır baştan aşağı okunur, sayfaları bir çırpıda çevrilirken; çok az kitap vardır ki, sayfaları dikkatle çevrilir ve her sayfasına özenle göz atılır.
Okumaya aşırı zaman ayırmak bir tür uyuşukluktur; bunlardan süs için yararlanmak ise sadece düşkünlüktür. “Az da olsa devamlı olanını”(Buhari)tercih edin. Unutmayalım ki, yanlış yönde ne kadar hızlı gidilirse, felakete o kadar çabuk ulaşılır, oysaki doğru yönde olduktan sonra daha yavaş yol alınması bile umut, geniş görüşlülük ve sabır verir. Ebu Derda “Allah’a ibadet etmeyi kendiniz için belaya dönüştürmeyiniz. Zira sizler bir kısım amelleri kendi nefsinize zorunlu hale getirirsiniz. Ancak nefsiniz onları yerine getirmez” demiştir. Çalışma için sadece düzenli olmak değil süreklilik de çok önemlidir. Keramet uzun soluklu sabırsa gizlidir. Bütün büyük işler uzun sabrın neticesinde gelmiştir. Newton yerçekimi kanununu sürekli düşündüğü için bulmuştur. Lacordaire, ‘eğer vazgeçmezsek zamanla neler yapabileceğimizi tahayyül bile edemeyiz’ demiştir.
Kaplumbağanın hızlı ama metot olarak dağınık olan tavşanı geçtiği gibi yavaş ama güçlü bir ilerleyişimiz olması lazım. Yani her işi zamanında yapmalı; acele etmeden, heyecan yapmadan. Günde birkaç saat sarf edilen çabayı alışkanlık haline getirmekle nerelere ulaşabileceğinizi tahmin bile edemezsiniz. Medeni toplumlarla tembel toplumları ayıran, anlık çalışmalar değil düzenli ve sürekli çalışmaların toplamında harcanan gayret çok daha değerli olmasıdır. Az da olsa düzenli ama sürekli olan çalışma, uzun molalar içeren yüksek gayretlerin toplamından daha güçlüdür ve daha değerlidir. Önünde sonsuz bir zaman bulunacak olan bir karıncanın bir tepeyi dümdüz edeceği bile mümkündür.
Hiç mola vermeden çalışmak da tercih edilmemiştir; beynimi parlatacağım diye ne kadar aşırı çalışırsanız, o kadar köreltirsiniz. Tüm tembel öğrenciler, sınavların yaklaşmasıyla kırbaçlanmış gibi çalışırlar. Eksik olan aylarca ve yıllarca az ama düzenli çalışmadır. Zihinsel çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve düzenli olarak, bir kaç saat bile yeterlidir. İbni Sina, ‘Kitabuşşifa’sını, her gün sabah namazından sonra, Bağdat’taki bir caminin büyük bir kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar çalışarak meydana getirmiştir. Spencer, eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene, bin iki yüz sayfalık eser veren Emile Zola’ya bu başarının sırrını sormuşlar. Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demişti. Okumadan vaz geçme! Damlaya damlaya göl olur. Aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler. Sakin ve dayanıklı ol. Mermerin delinmesi damlalara karşı dayanıksızlığı değildir, damlaların sürekliliğidir.
Goethe, Faust eserini oluşturmak için tam otuz yıl boyunca yanında dolaştırır. Bu süre boyunca tohum toprak altında olgunlaşmakta, büyümekte, gitgide derine inip kök salmakta, diplerde ihtiyacı olan şaheseri oluşturan can suyunu arayıp bulmaktadır. Laboratuvarda üretilen muhteşem kristal misali suyun içindeki milyonlarca molekülün yavaşça ve düzenli bir şekilde toplanmasını beklemek gerek. Erdemin en belirgin göstergesi sürekli olmasıdır. Daima huzurlu ve sakindir. Erdem ulaşılmaz Kafdağı’nın tepesinde değildir. Yaklaşan tutar, tıpkı verimli güzel kırlardaki çiçekler gibidir… Ulaşan için yol çiçekli, gölgeliktir. Yüce erdemden uzak olanlar içinse ulaşılamaz, korkutucu, tehlikeli yollardan geçilen, kayalıkların arkasında bir yerdeymiş gibi bir resim çizilidir.
Yol al, fakat acele etme. Sindire sindire oku ve öğren. Okumanda herhangi bir kanaati ve noktayı küçümseyerek ihmal etme, küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu hesaba kat. Her gün bir eserden yüksek sesle beş on sayfa oku, bu sayede konuşma ve söz söyleme yeteneğin gelişir. Öğrendiklerinle başkasına karşı ukalalık yapma, mütevazı ol. Okuduklarını ve öğrendiklerini arkadaşlarınla ezberden görüş ve tartış, bu şekilde hem zekân işler ve öğrendiklerin hazmedilir ve hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini açıklıkla ifade etme yeteneğini kazanırsın. Sözlerin kısa ve anlamlı olsun. Okumada kendini yokla senin değerli saatlerin hangileri ise, bunları hiçbir eğlenceye feda edip kaçırma. Okuduklarını not alırsan ileride yazacağın bir yazı veya bir kitap için, bu notlar senin için zengin bir malzeme hazinesi olur. Vesselam.