Haset, (kıskanma) tüm insanlık için en zararlı ve en tehlikeli sıfattır. Haset edenin doyumu yoktur, doyum olmadığı için şükür tarafı zayıftır ve başkasının mutluluğunu istemeyen bir egoizmdir. Allah (cc), kuran-ı kerimde şeytan, sihirbaz ve haset edenin şerrinden korunmamızı tavsiye ederken “hasud” (kıskanç) kişiyi şeytan sırasına koymuştur. Evet, her zaman olduğu gibi bu gün de dünyanın adalet terazisini ters çeviren, insanları doyamaz hale getiren, hatta süper güç olma arzusunu filizlendiren ve dünyamızı şer, kıskanma ve “her şey bana olsun” arzusunu canlandıran ve bu hırsıyla egoizmi pekiştiren yegâne şey hasedtir. Ünlü düşünür Hz. Mevlana derki:  “Ne saadettir o kişiye ki, yoldaşı hasud değildir”. (Hz. Mevlâna)

Hased bunca tehlikeli bir sıfat olduğu için kişi kendini hasetten tecrit etmeli hasatçı insanlarla ilişki kurmamalı, ilişkisi varsa kesmeli, ondan istinkâf etmelidir. Evet, hasut, Allah’ın layık gördüğü kişiye mal, ilim, makam, evlat vermesini istemez. Hatta Allah’ın istediği insana mal, ilim, makam, evlat vermesine itiraz eder. Şeytan, Âdem’e haset ettiği için Allah’ın dergâhından atılmış, ebedi rahmetten mahurum kılınmıştır.

Nebi Yusuf’un kardeşleri ona hased ettikleri için Babaları olan Nebi Yakup’un Yusuf’a olan sevgisini istemediler. Hatta babalarının bu sevgide sapık olduğunu ifade ettiler. 

Hükema derler ki: Hasut, haset ettiği kişiye zarar verdiği gibi kendi nefsine de üç zarar verir: 1. yaptığı hasatla büyük günaha girer, 2. Allah’ın layık gördüğü kişiye verdiği nimete itiraz eder ve haddini aşar,  edepsiz olur 3. kendi bedenine, kalbine stres,  elem, üzüntü ve keder verir.

 Şeyh Sadi Şirazi der ki: “kıskanç bir gelin kayın annesini öldürmek için doktordan zehir istiyor. Doktor ona bir şurup verip kayın annesinin yemeklerine bir sene boyu her gün katmasını ve bu zaman içinde kayın anneye saygı, hürmet etmeyi de tavsiye ediyor. Gelin hem şurubu yemeklere katar, hem de hürmet saygıda kusur etmez. Kayın anne de gelinden bu hürmeti görünce O da anne şefkatiyle geline bakmaya başlar. Gelin, kayın anneden gördüğü şefkati düşünerek doktora gidip şu ricada bulunur. Bana verdiğin ilacın tesirini giderecek bir ilaç ver ki kayın anneme deva olsun, verdiğim zehirin tesiri gitsin. Doktor Ona der ki. Ben sana zehir değil, vitamin vermiştim. Esasen senin ve kayın annenin kalbinde haset zehiri vardı, siz o zehiri silip birbirinize müspet davrandığınızda haset virüsünüz bitmiş, yerine sevgi saygı girmiştir…”

Bu kıssadan anlaşılıyor ki hased insanın ruhunda bir zehir ve virüs gibi işler, insanın bedenini tahrip ettiği gibi iç âlemini, ruhunu, kalbini de tahrip eder, imanını de tehlikeye sokar. Babnirli mele