Malum olduğu gibi kâinatın varlığı ve bekası muhabbete ve aşka bağlıdır, muhabbet ve aşk olmasaydı, hiçbir şey olmazdı veya her şey dengesiz olurdu. Evet, Allah’tan gayri herhangi bir nesnenin olmadığı ‘Mana Âlemi’nde aşk ve muhabbet vardı.

Allah (cc), mana âleminde tek mevcuttu, lâkin bilinmezdi, sadece onu tefekkür eden ve bilen meleklerdi, gayrisi yoktu. 

Allah (cc), kendisini bilecek ve ona kulluk/ ibadet yapacak insanı yarattı ve muhabbetini ona bağışladı. İnsan da Allah’ı tanıdı ve kulluk sıfatıyla onu sevdi, ona ibadet yapmağı üstlendi.

Allah, bu İnsan zürriyetini dünyada kendisine halife ilan etti.

Ne yazık ki Allah’ın halifesi insan, mazhar olduğu aşk ve sevgiyi yaşamak ve dozunu almak isterken şeytan devreye girerek onu Allah sevgisinden koparmaya çalışıp Allahın yasakladığı haramları ona (insana) yaptırdı, Allah’a ibadet yapmaktan uzaklaştırdı.

Böylece insan Allah’a olan muhabbetini, aşkını, kulluğunu, ubudiyetini yitirme derekesine saplanıp gaflet vadisine düştü.

CİZRELİ MELE DERKİ:

" من دبر قالو بلا الخ  Arş-kürsü gizli iken, Kalu beladan önce ve bu evren ilahî kudret hazinesinde gizli iken, aşk  ve muhabbet vardı, canlılar yaratıldıktan sonra aşk ve muhabbet onlara verildi, onlar hem Allah’a olan muhabbet ve aşklarını yaşadı, hem de aşk ve muhabbeti kendi aralarında yaşadı ve yaşattı.”

Eğer şeytan, dünya cazibeliği ve nefis bu üç engel, insana musallat olmasaydı, insan da melek gibi dolu aşk ve muhabbetle yaşardı; küfür, zulüm, isyan, öfke, gazap gibi çirkin sıfatlar onda hâsıl olmazdı.

İnsan bu üç düşmanla imtihana tabi tutulurken, bunları yenen insan aslına döndü, muhabbet ve aşk âlemine girdi.

Bu üç düşmanı yenmeyen de şeytanın yanında kaldı, aşk ve muhabbetten mahrum oldu. Açık tabirle şeytan gibi oludu. Allah  من الجنة و الناس  diyerek evrende iki şeytan bulunduğunu, biri cinnî biri de insi olduğunu ifade eder.

Arifler (Allah’ı bilenler) Allah’a ve mahlûkatına olan muhabbet ve aşklarını eksiltmeden yaşadılar, yaşıyorlar; arif olmayanlar da bunun tam tersini yaptılar, sınıfta kaldılar, kalıyorlar. Ne Allah’ı sevdiler ne mahlûku sevdiler. Bunun için arif olan karıncayı ezmez, arif olmayan, tüm mahlûku bir çırpıda kılıcıyla, bombasıyla, nükleeriyle helak eder.

 Tam Ariflerden olmak isterim Allahım!

Hepimizi ariflerden kıl, âmin.

Aşk ve muhabbet bende eksiktir.

Sürünün sonunda ayağım kırıktır

Sınıfta kaldım, notlarım düşüktür

Denizi geçmedim yelkenim çürüktür..

Babnirli M. Abdullah