Özgürlük bir ihtiyaçtır ve bu güdü insanın yaratılışında mevcuttur. Hiçbir insan küçük yaşlardan itibaren davranışlarının engellenmesini istemez. Üç beş aylık bebek bile kolları ve bacakları sıkı tutulduğu zaman yüzü kızarır, ağlar ve kurtulmak için bütün gücünü sarf eder. Çocuk doğduğu günden beri “kendi başına olma” eğilimindir ve 18 yaşını bitirdiği zamanlarda da evden uzak yaşama şartlarını hazırlamaya başlaması güdümündedir. Ötüp şakıyarak ölümü arzuladığı küçük bir kafesteki kuşun hali ve ötmesi, zevkten değil, fakat sadece hiddettendir. Kapısında tasmasıyla yıllarca bağlı bir köpek bulunduran kişiye, köpek adeta şunu söyler; Sen benim efendim değilsin, benim şu kısa hayatımı cehenneme çeviren şeytanımsın. Evrensel bir yasa uyarınca, her bir kişinin başkasının özgürlüğüyle birlikte yaşama özgür iradesini sağlayan her eylem ya da ahlaki kural adildir.

İslam, özgürlük ve hürriyeti insan hayatının anlamını gerçekleştiren şey olarak görmektedir. Onda gerçek hayat vardır. Epiktetos, “Eğer insan yaptığı her şeyin kendi kararı olduğuna inanırsa özgür, mutlu, asil ruhlu ve tanrı inancına sahip olacaktır… Mutsuz birini görürseniz mutsuzluğunun sebebinin yine kendisi olduğunu hatırlatın. Zira tanrı herkesi mutluluğu anlayabilecek şekilde yarattı” diyordu. Dini, ırkı ve rengi ne olursa olsun, İslam tüm insanların şerefli ve üstün olduğuna kanidir.(İsra:70) İslam’a göre, insanlar, inandıkları gibi yaşamalı, düşündüklerini özgürce ifade edebilmelidirler. Zira insan özgür yaratılmıştır ve bizler de birbirimizin özgürlük haklarına sahip çıkmak durumundayız.

Kişi doğruluğuna inanmadığı şeye inanmaya zorlanamaz. İslam’ın çağrısı fikirleri ve inançları düşünmeye dikkat çeken bir çağrıdır. Düşünce ve iknaa dayanmayan bir inancın değeri yoktur. Düşünce hürriyeti kapsamında ele alınan konulardan biri inanç hürriyeti konusudur.  İslam hukuku, insanın inanç özgürlüğünü kabul eden ilk hukuktur. İslam bütün insanlar için fikir ve inanç hürriyetini getirmekle yetinmemiş, bilakis bu hakka saygı göstermeyen saldırgan ve zorbalara karşı mücadele ederek bu hakkı teminat altına almıştır. Saygı ancak özgürlüğün bulunduğu yerde vardır; sevgi özgürlüğün çocuğudur; hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır. İşte bu, İslam’da özgürlüğün ulaştığı nokta ve kazandığı konumdur!.. Özgürlük “zorunlu bir insani görev”dir. O olmaksızın insan olarak insan hayatının gerçekleşmesinin asla mümkün olamayacağı ilahi bir vecibedir.

İslamiyet’e göre özgürlük, öyle insanların kullanıp kullanmamakta serbest olduğu veya kanun koyucunun istediği zaman verip, istediği zaman alabileceği siyasi bir hak değildir. Özgürlük, Müslümana, kabul ettiği din ve rehber tanıdığı ahlak tarafından verilmiş bir vazifedir. Çünkü bütün Müslümanlar, doğruyu bilmeye mecburdurlar. Bu sebeple, her Müslüman, elinden geldiği kadar özgür olmak vazifesiyle mükelleftir. İnsan yaratılışında özgürdür ve bu özgürlük onun tabii haklarından biridir. Özgürlük, insanın varlık olarak yaşaması için zaruridir. İnsanları diğer varlıklardan ayıran etken özgürlüktür. İnsanlık ve özgürlük İslam’da aynı şeydir. Özgürlük, “gelişme ve saadet” demektir. Allah insanları yoktan yarattı ancak onları, kendini tanıyıp tanımamaları konusunda bile serbest bıraktı. İnsana, Allah, itaat etmemek gibi ‘korkunç hürriyeti’ dahi verdi. İnsanın kendisine Allah tarafından sunulan lütfu bile geri çevirme özgürlüğüne sahiptir. Allah insanları özgür yapmıştır; öyle yapıldıklarından insanlar iyi ve kötü arasındaki kararı kendi iradeleriyle verebilirler.

İnsanın özgürlüğünü, hakkını ya da hür iradesini kullanması her zaman onun hakkıdır. Özgürlük insanın sahip olduğu bir yeti, yaratılışında mevcut olan bir fıtrattır. Sıfatı ne olursa olsun hiç kimse onu, bu yetisini kullanmaktan men ya da mahrum edemez. Her ferdin özgürlük hakkı, hayat hakkı gibidir. İnsan ne kadar hayat hakkına sahipse o kadar özgürlük hakkına da sahiptir. Özgürlük hakkına tecavüz eden saldırgan, hayat hakkına tecavüz etmiş gibidir. Özgürlük verilmez, alınır. Allah, ancak insanlar özgür olarak yaşasınlar, hayat ve özgürlükleri için gerekli tedbirleri nasıl alacaklarını öğrensinler, hatta bu hayat ve özgürlüklerini en yararlı biçimde kullansınlar diye peygamberler gönderip kanunlar koymuştur. İslam, insanların sadece Allah’a kul ve köle olduklarını, başka hiçbir kimseye, hatta Allah’ın peygamberlerine bile köle olmamalarını öğretmiştir. “Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır”(Araf:157) buyurmuştur.

İslam’da özgürlük demek, gelişimin önünde duran engellerin ortadan kalkmış olması demektir! Özgür inananlar gelişim ve kemalin önündeki her türlü engelle savaşan, asla boyun eğmeyen kimselerdir. İnsanların fikirleri ve ifadeleri üzerinde baskı yapmak ve insanları düşüncelerini açıklamaktan alıkoyarak, onları caydırmak, onların kişiliğine kastetmekle eşdeğerdir. ‘Ahlakın en alçağı, baskı yapmaktır.’ Bir hâkimiyet, bir despotluk, bir baskı karşısında, hürriyetin her şeyden önce zorbalığa boyun eğmeyi inkâr ve ret olması gerekir. Bir şeyi inkâr etmek için, diğer bir şeyin doğruluğuna inanmak lazımdır, insan inkâr edebilmek için bile, inanabilmelidir.

Fikir ve inanç hürriyeti, tüm öteki özgürlüklerden önce gelir. İnancı ve fikri olmayan bir insan, hayvanlardan farklı bir yaratık olmayacaktır. Hayvanların özgür olmamaları, boyunduruk altında yaşamaları, fikir ve düşünce nimetlerinden yoksun olmalarındandır. “Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler, kulakları vardır, onlarla işitmezler, işte onlar hayvanlar gibidir.”(Araf:179) İnsan ise, irade ve düşünce sahibidir. İnsanın bu irade ve düşünceleri, ancak tam bir özgürlük çatısı altında gerçekleşir ve ancak böyle bir özgürlüğün atmosferinde yeşerebilir. İnsan özgür yaratılmamış; aksine özgür olmak için yaratılmıştır. Özgürlük, insanın Allah’ın halifesi olma görevini yerine getirmesi için kendisine verilen ve onu diğerlerinden ayıran bir yetidir. İnsana, öğrenme eğilimi verildiği gibi özgür olma eğilimi de verilmiştir. İnsan çabalayarak ve öğrenerek bilgiyi ve özgürlüğünü kazanır. Özgürlük, hayvani bir hareket değil, kulluk yolunda var gücüyle çalışmaktır; zulüm ve kötülüklere savaş açmaktır. Vesselam.