Bu mevzuyu ele alıp yazmayı hiç düşünmemiştim. Ancak, “Şerre davetiye çıkaranın, zalimin zulmünden ziyade mazlumun rızası olduğunu” bildiğim için avazım çıktığı kadar bağırıyorum; Erol Mütercimler! “İmam hatipten mezun olmuş olanlar bakın karşımıza ne olarak çıkıyor. Bakın cinsi sapık, sahtekâr, ahlaksız..." demişsiniz. Ahlaksız ahlaksızdır. Bu imam hatipli olmuş başkası olmuş onun savunmasını yapmıyorum. Ancak ben niyetinizin ne olduğunu gayet iyi biliyorum! Siz bakmayın, biz aynı kuru fasulyeye kaşık çalan insanlarız, varsa tadında bir farklılık yöresel tariften gelir. Sizinki sınıfsallıktır. Sizinki bir çığırtkanlıktır. Güne hâkim olmanın yolunun eskiyi kurgulamaktan geçtiğini sanıyorsun. Ama “geçti Bor’un pazarı” gündem oluşturarak 12 Eylülleri 28 Şubatları oluşturamazsınız artık Osmanlı tokadı halk tarafındaki 15 Temmuz’da suratınıza vurulduğu gibi vurulacaktır. Halinizi, genelevi kapatırlar, fahişeler şehrin dört bir yanına dağılırlar. Kendi elleriyle çizdikleri tebeşir dairesine hapsolup daha da çıkamayan biçare masal yaratıklarına benzetiyorum!  

Bir sahtekâr tarikat şeyhinin yapmış olduğu cinsel sapkınlığından yola çıkarak bunu bütün camiaya genelleştirerek sunmak adaletsiz bir yaklaşımdır. Bir sandık Amasya elmasının içinden bir tane çürük çıkması, bütün Amasya elmalarının kalitesiz olduğunu göstermez. Ancak düşmanlık tohumları ekmenin vebali çok büyük olmalı bunu çok iyi biliyorum. Özlemini çektiğiniz ve kaybetmekten korktuğunuz düzen genelevlerini serbest bırakmış ve bu milletin namusu olan evlatlarını para karşılığında peşkeş çekmiştir. Mafya eliyle beyaz kadın ticareti ile günde ne kadar kızın ırzına geçiliyor bu memlekette biliyor musun? Hiç bunlara değinecek yürek varmı sende? Bulmuşsun bir ferdi olayı mal bulmuş mağribi gibi saldırarak dilini kılıç yapıp sağa sola sallıyorsun! Bu insanlar yumuşak başlı ise uysal koyun değildirler, kesilir başları ama çekmeye gelmez boyunları. Yeri gelir 15 Temmuzda çağlayan olup akarlar. 

Şimdi soruyorum, imam hatip mezunları DHKP-C, PKK ve Feto Terör örgütünün yüzde kaçına tekabul ediyor? Ya da Türkiye’de işlenen adi suçların yüzde kaçını imam hatipler işliyor? Bütün bunlar hesaba katılarak bir yazar akademisyenin konuşması gerekmez miydi? Bu böyle benim fikir beyan etme hürriyetim ve özgürlüğümdür, istediğim gibi konuşurum gibi içi boş ve gevezelikten başka değeri olmayan dayanaksız bir iddiadır. Aslında şecaat arzederken sirkatinizi arz ediyorsunuz. Hz. Ali’nin Harici’lere “Siz silahlarınızı halka yönlendiremediğiniz müddetçe istediğinizi söylemede serbestsiniz” sözleri benim için dayanaktır. Fakat dilinizi kılıç yapıp sağa sola sallayarak başkasının hakkına tecavüz etme yetkisine sahip değilsiniz! Hürriyet ve özgürlüğünüz, başkasının hürriyet ve özgürlüğünü kısıtlamaya gittiği yerde biter. 

Siz siz olun, büyük resmi görmeye çalışın. Küfredecek, lanet okuyacak kadar canınızı sıkan olayları, üşenmeden araştırın, didikleyin. Şeytan, üç aşağı beş yukarı bildiğimiz şeytandır. Nitekim yeryüzünde hiç kimse yoktur ki, kendi çapında bir şeytan olmasın. Şeytanın görevini üstlenmek şeytanlıktır. Bütün renkler aynı hızla kirleniyor, birinciliği beyaza verdiler. Bütün insanların nefsi kötülüğe meyyaldır, ancak dindar insanlarda daha çok fark edilir. Elbette ki herkes dikkat etmesi gerekir fakat bazı kesimler daha çok dikkat etmesi gerekir. Bir hata yüzünden camiayı kirli göstermek insafsızlığın alasıdır! İnanınız “çalı üzüm vermez, incir deve dikeninde büyümez.” Sorunlarınızı onları yaratan düşünce tarzınızı kullanarak çözemezsiniz. 

Türkiye’nin gizli güçler tarafından yönlendirildiğini düşünenlerden değilim. Ne her öküzün altında bir buzağı ne de hükümetlerin, sivil toplum kuruluşlarının ya da herkimlerse artık, geleceğimizi etkileyen kararlarının ardından meşum entrikalar ararım. Dünyamızın kaderini, fermasonların, ruhiyatçıların, civzit tarikatlarının, İllimunatti, Bilderberg, hatta mafya gibi örgütlü oluşumların belirleyebileceklerine de inanmam. Devleti dış düşmanlar değil, içerdeki hainler ve ehliyetsizler yıkar. Ancak şerrin kazanma şansı, hayrın kazanma şansı kadardır. Her kışın sonunun bahar olduğunu hep biliriz de, sabrın zemheriye tesir etmediği de var. Biz ocağın tüttüğünden emin olalım, gerisi Allah kerim. İnsanın kime öfkeleneceğini bilmesinden daha büyük erdem olamaz. 

Hiç kimsenin Türkiye’de yaşayan milletlerin gerek teröre ve gerek adi suçlarda belki yüzdelik hesabına bile tabi tutulmayacak kadar ahlaklı olan imam hatip camiasını karalamaya, hakkı ve harcı yoktur. Çeşitli entrikalarla önünü kesmeye ve binlerce vatan evladının geleceğini kararttığınız yetmiyormuş gibi, bugün onları karalayamazsınız. Ama merak etmeyiniz! Bugün memleketi yönetenler, önünü kesmeye muvaffak olamadığınız imam hatiplilerdir, Cumhurbaşkanından başlayın da bakanlar, milletvekilleri ve brokratlar bileklerin hakkıyla yönetmektedirler. 12 Eylül darbesinin başını çeken Kenan Evren bu vatanın 50 evladını ABD’ye peşkeş çekerek; utanmadan sıkılmadan “biz soldan birini idam ediyorduk, sağdan birini idam ediyorduk ki eşit olsunlar” diyordu. İnsan hiç adam öldürmede eşit davrandık diye övünür mü? Eşit dağılımda ve adalette eşit davransaydın be adam! Ama devran değişti ve başında bir imam hatipli memleket sevdalısı bir hükümet kuruldu da darbelere göre şekil alan bir adalet sistemi değil de, bağımsız bir adalet sistemi ile Kenan Evren yargılandı “Genaral kişi” niyetine değil de “er kişi niyetine” Allah’ın huzuruna gitti. Bay Mütercimler! İmam hatipliler, İlim Yayma Cemiyeti ve Diyanet tarafından dava edilmişsiniz, umarım adalet tecelli edecektir. Vesselam.