Hz. Peygamber, İslam toplumunun içindeki sevginin oluşması ve husumetlerin ortadan kaldırılması için hediyeleşmenin önemini birçok yerde zikretmiştir; “El sıkışın, kalbinizde kini giderir, hediyeleşin, sevişirsiniz ve içinizdeki düşmanlık gider.”(Malik, Muvatta) Verilen bir hediye saygın, makbul ve sevecen bir ilişkinin temellerini atmada etkin bir rol oynadığı muhakkaktır. Hz. Peygamber, insanların birbirleriyle ilgilerini kesmemesi ve irtibatlarının kopmaması için hediyeleşmeyi emreder, hediyenin, alan kişiyi sağır ve kör ettiği muhakkaktır. Yani hediye sayesinde, hediye verenin kötü sözlerini duymaz, kötü işlerini görmez olur. Sevgiyi, hediye ile bildirmek, dili ile bildirmekten daha kolay ve daha önemlidir. “Mümin, mümini seviyorsa, ona onu sevdiğini söylesin.”(Buhari, Edebul-Müfred) Muaz b. Cebel, “Bir din kardeşini seversen onunla tartışma, ona hakaret etme ve onu başkasına sorma. Sorduğun kimse onun düşmanı olup onda bulunmayan bir şeyi sana söyleyebilir. Bu sebeple seninle din kardeşinin arası açılabilir”(Buhari, Edebul-Müfred) demiştir. Bir arkadaşa, (Seni seviyorum) demek zor olabilir veya yanlış anlaşılabilir. Birine hediye vermek seni seviyorum demenin bir başka versiyonudur.

Hz. Peygamber, insanlar arasında kardeşlik bağlarının kuvvetlenmesi amacıyla hediye vermeyi emrederdi.(Beyhaki, el-Adab) “Birbirilerinize hediye verirseniz birbirilerinizi seversiniz”(Buhari, Edebul-Müfred) ve “Hediye kalpteki kini temizler”(Ahmed, Tirmizi) demiştir. “Müslümanlar, Rasulullah zamanında aralarındaki bağı güçlendirmek için birbirleriyle hediyeleşirlerdi. “Bütün insanlar, Müslüman olsaydı açlık olmaksızın mutlaka birbirleriyle hediyeleşirdi (aralarında yoksullar kalmazdı).”(Heysemi, Mecma) “Hediyeyi geri çevirmeyin.”(Ahmed, Ebu Yale) Şa’bi güzel ahlak hakkında, “Karşılıksız ihsanda bulunmak, hediye vermek ve insanlara karşı neşeli olmaktır.”(İbn Ebi Dünya) Hasan Basri ise “Cömert olmak, hediye vermek ve (mümin kardeşine) hoşgörülü davranmaktır.”(İbn Ebi Dünya) Hz. Aişe; “Hacet kapısının anahtarı hediyedir.” Rasulullah ; “İhtiyaç anında hediye, ne güzel bir şeydir”(Heysemi, Mecma) demişlerdir.

Hz. Peygamber hediyenin azı ve çoğu konusunda bazı ölçüleri de zikretmiştir. Şüphesiz ki, bu güzel hareketin, toplumun sosyal yapısına katkısını hesaba katarak. “Ey Müslüman kadınlar! Komşunuza bir koyun paçası bile olsa (hediye vermeyi) önemsiz sanmayın.”(Buhari) Hediye edeceğiniz şeyi değersiz görerek komşularınıza hediye vermemezlik etmeyin ve elinizden ne geliyorsa, az demeksizin hediyeleşin. Az, yoktan daha iyidir. Hadisteki bu yasağın hediye alan komşuya yönelik olması da mümkündür. Bu durumda anlam şöyle olur: “Size verilen hediyeyi, az bile olsa küçük görmeyin.”  Çünkü Hz. Peygamber, “Paça yemeye bile davet edilsem giderim; paça da hediye edilse kabul ederim” (Buhari, Beyhaki) buyurmuştur.

Hz. Aişe demiştir ki: “Hiçbir sadakayı küçük görmeyiniz. Tane kadarcık bir sadaka kıyamet gününde dağlar kadar sevap ile tartılır.” Bizzat o, bir fakire bir üzüm tanesi vermişti. Bunu küçümseyen fakir almak istemeyince ona; “Sen, Allah’ın: “Kim zerre kadar hayır yaparsa onun sevabını görecek.”(Zilzal:7) Ayetini okumuyor musun? Bu üzüm tanesinde kaç adet zerre vardır?”(Malik, Muvatta) Fakir bunun üzerine tövbe ve istiğfar etmiştir. Burada hediye veren kişinin elinden ne geliyorsa onu verip değersizdir, diye vermemezlik etmemesi için mesaj olduğu kadar, hediyeyi alacak kişinin de hediyenin azlığı veya çokluğuna bakmadan kabul etmesi mesajı vardır. Ancak hediyeyi verecek kişinin pek değersiz şeyleri hediye adı altında sunmaları da pek tasvip edilmez. Bu da kişinin maddi varlığına taalluk eden durumdur. Bazı İslam büyükleri verilen hediyenin mali durumun iyi olması şartıyla makul olmasına da bakmışlardır. Rabi’ bin Haysem: “Amel defterim Allah’a karşı okunduğu zaman, Allah rızası için yaptığım hayırların (hediyelerin) içinde kıymetsiz şeyler bulunmasından utanırım” derdi. 

Hz. Aişe; “Peygamber hediyeyi kabul eder ve ona karşılık bir şey verirdi.”(Buhari, Ebu Davud, Tirmizi) Burada hediyeleşmenin tek taraflı olmadığını, hediye alanın gücü varsa onun da hediyeye hediyeyle mukabele vermesi sevgiyi pekiştirir. Erıch Fromm’mun dediği gibi; “Kişi almak için vermez; vermek başlı başına eşi bulunmaz bir sevinçtir onun için. Ama vermekle karşısındakinde de bir şeyler uyandırmaktan kendini alamaz; gerçekten verdiği zaman, bunun karşılığında kendisine verileni almamazlık edemez. Vermek, karşıdaki insanı da verici yapmak demektir; böylece her ikisi de ortaklaşa bir şey yaratmanın sevincini paylaşırlar.” Tek taraflı olan hibe, hediyeleşme toplumda beklenti içinde olanların, dilencilerin çoğalmasına ve sürekli verenin de bıkmasına sebep olacaktır. Söz konusu güzel sünnetin devamı için bu tür durumların da hassasiyetle göz önünde bulundurulması gerekmektedir. 

Bu güzel sünnetin devam etmesi için de Hz. Peygamber şu hadisiyle sigorta altına almıştır: “Yaptığı bağıştan dönen kişi, kustuktan sonra kusmuğuna geri dönüp yiyen köpeğe benzer.”(Buhari, Ebu Davud) Bu hassasiyeti bilen ve uygulayan, Fudayl bin İyad diyordu ki: “Senin için makbul olan, kendini iyilik yaptığın kardeşine minnettar bilmendir. Çünkü o senden bir şey aldığı zaman, bilirsin ki eğer o bunu almamış olsaydı, senin için sevap hâsıl olmayacaktı.” Abdü’l-Aziz bin. Umayr;  “Bize göre mallar, iyilik yapmamız için birer emanettir” derdi. İslam dini, toplum arasında münasebet düşmediği halde hediyeleşmeyi te’kiden tavsiye ediyorsa, münasebet düştükçe hediyeleşmek hususunda daha çok tavsiyeyi gerektiriyor. Çünkü bu tür zamanlarda hediyeleşmenin ümmetin birbirine sımsıkı bağlanmasında, toplumun birliğini sağlamada son derece tesiri söz konusudur. Böylece sevgi, kardeşlik tohumları ekilmiş; Müslüman topluluğun eğitilmesinde gönülleri sevince kavuşturan sonuçlar elde edilmiş olur. Vesselam.