İnsan her zaman hatt-ı istiva denilen doğru yoldan sapan, Allahın emirlerini ihlal eden, şeytana, nefse uyup her çeşit hatalara aday bir varlıktır. Bundan dolayı Allah’ın terbiyesinde yetişen peygamberler hariç her insan hata yapmaya meyillidir. Merhamet sahibi Allah (cc) bu hatalı insanları dünya ve ahirette cezalandırmak istemediği için işlediği bütün hata ve günahlara af kapısını açık bırakmaktadır ki hatalı insan tövbe etsin hataları af edilsin, dünyada ve ahirette cezaya maruz kalmasın. Allah’ın merhamet ve lütfü sayasında bu af kapısı sekerat zamanına kadar açıktır, ciddi bir hamleyle hatasından tövbe edenin af edilmesi nasca sapıttır. Fakat tövbe ile af edilen hatalar Allah hakkı, Allah’a karşı yapılan hatalardır.  Kul hakkı ise tövbeyle af edilmemektedir, ancak Kul hakkı boynunda olan kişinin bu hakkını fiilen telafi etmesi, ödemesi lazımdır. Mesela sen bir insanı haksız yere öldürmüşsen, velisinden af talep edeceksin, bir insana zulüm etmişsen malını yemişsen hakkında iftira yapmışsan ondan af talep edeceksin. Hatta bir tokat vurmuşsan af dileyeceksin.  Zulüm ettiğin bu kul, seni af ettiği takdirde kurtulursun ve illa dünyada korona virüs gibi ahrette cehennem ve benzeri cezalarla tecziye edileceksin.

Peygamberin vefatına işaret eden NASIR süresi nazil olunca Peygamber (sav)  kendi vefatının yaklaştığını anlamış ve şöyle bir tebliğ yapmıştır: “Kimin bende hakkı varsa hakkını benden alsın, kıyamete kalmasın.”  Ukkaş adında bir sahabe dedi ki ya Resulullah,  sen bir zaman bindiğin deveyi sürerken deveye vurduğun değnek bana da dokundu ve beni incitti, ben hakkımı istiyorum.  Resulullah (sav) bahis ettiği değneği hane-i saadetten istemiş ve adama verip sana dokunan değnek bu ise onunla bana vur demiş. Adam değnek budur ve lakın sen sırtıma dokunduğun zaman sırtım çıplaktı demiş. Resululluh (sav) kendi mübarek sırtını adama açmış, çıplak yere vurmasını istemiş. Adam çıplak sırtına bakınca resulün sırtındaki Nübüvvet mührünü görmüş ve zaten ben bunu görmek istedim diyerek onu öpmekle yetinip hakkından vaz geçmiştir.

Gelin hepimiz devlet adamları, diğer lider, halk, erkek kadın yaşlı genç işlemekte olduğumuz Allah hakkından tövbe edelim  ve kul hakkını eda  edelim ki hem dünyada yaygın virüs, zelzele, kasırga, fırtına gibi yaygın musibetlerden korunalım, hem de ahretin ebedi cezasından halas bulalım.

Her fert kendi hatasını bilir, ondan temizlenmek için tövbeyle dönüş yapmaya muktedirdir. Virüse karşı hakiki tedbir budur, maske, sosyal mesafe, hijyen, topluluklardan korunma gibi sağlığa vesile olan tedbirler, tövbenin teferruatıdır. Ancak,  önce hatalardan tövbe ile temizlenmek akabinde diğer tedbirleri tatbik etmek bizi halas edecektir. Tövbesiz tedbirler abdestsiz namaz kılmak gibidir.

Halasın çaresi tövbedir kardeş!

İlahi lütfüne mazhar ol birader

Vebalın ağırsa affa mazhardır

Yeter ki Nasuhî tövbe et birader. Babnirli M. Abdullah