Abdu’l-Kays heyeti yanına geldiğinde Hz. Peygamber, “Hoş geldiniz, Allah sizi utandırmasın ve pişman etmesin”(Buhari, Müslim) demişti. Kuşkusuz kişinin, misafirlerini iltifat ederek ve güzel sözlerle karşılaması onları memnun eder ve kaynaşmayı sağlar. Misafir geldiği zaman, onu nasıl ağırlanacağını, en iyi şekilde ağırlamaya gayret etmek gerekir. Bununla, onun için mükellef sofralar hazırlamayı kast etmiyorum. Bu konuda efendimizin sünneti, orta ve dengeli bir yol tutmak olmuştur. İsrafa kaçmadan ikramda bulunmak zaten dinin istediği bir iştir. “Misafire ikram etmek vaciptir” denilmiştir. Nebi, “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin”(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi) demiştir. Necaşi’nin gönderdiği heyete Peygamber bizzat hizmet ediyor ve “Onlar arkadaşlarımıza ikramda bulundular. Ben de onlara ikramda bulunmak istiyorum”(Beyhaki) diyordu. Burada açıklamaya çalıştığımız husus, misafirini, güzel bir ortamda, güzel söz ve davranışlarla ağırlamak, kıble yönünün, temizlik ve abdest ihtiyaçlarını giderebileceği yerleri gösterip rahat edebilmelerini sağlamaktır. Misafire abdestten sonra veya yemekten önce ve sonra ellerini yıkadıktan sonra kurulaması için ailenin kullandığı havlu değil de, tertemiz bir havlu verilmelidir. Bunun dışında kullanacağı her şey temiz olması gerekir ki, misafir de önemsendiğini bilsin. Kullanması için güzel koku, taranıp süslenmesi için ayna ortamı bulunmalı. Banyoya girmeden önce misafir ve yabancının görmesinin uygun olmayacağı aileye ait eşyalarınızı ortadan kaldırılmasına dikkat edilmeli. Evinizde bulunduğu veya dinlendiği sırada misafirinin rahatı için elden geldiğince itina göstermek gerekir. Yapılabildiği ölçüde onun çocukların ve evin gürültüsünden uzak kalmasını sağlamak adaptandır. Gözünün ulaşabileceği yerlerde evin hanımına ve kızlarına eşyalarını kaldırmak gerekir. Bu olması gereken asalet ve ihtişamın gereğidir. Böyle yapmak misafir için de en iyi olanıdır. Onun için kendini sıkıntıya sokmadan, yapmacık olmadan gereği kadar tertipli olmak ve tam bir sevecenlik ve içtenlikle hizmete devam etmek lazım. Aradaki arkadaşlık ve dostluğun derinliğine dayanarak, misafire karşı bu hususlarda gevşek ve aldırmaz bir tavır takınmaktan sakınmak gerekmektedir. İlk örnek nesil Müslüman nesiller, birbirlerini ziyarete gittiklerinde giyim kuşamlarına dikkat eder, taranıp süslenir ve temizliklerine dikkat ederlerdi. Bundan dolayı misafir de arkadaşına veya yakınına misafir olduğunda, tahammül edilebilir, zahmetsiz ve rahatsızlık vermeyen biri olması gerekir. Ev sahibinin şartlarını, durumunu ve iş vakitlerini gözeterek hareket etmesi adaptandır. Mümkün olduğunca misafirlik kısa tutulmalıdır. Zira her insanın, birçok meşguliyet ve bağlantısı, görev ve sorumlulukları vardır. Ev sahibine karşı misafir şefkatli olmalı ve işlerini bitirmesinde, görev ve sorumluluklarını yerine getirmesinde kendisine yardımcı olmalıdır. Misafir, bulunduğu misafir evde gözlerini sağ ve solu süzüp durmadan sakınmalıdır. Özellikle de herhangi bir nedenle misafir odasından başka bir odada ağırlamak durumunda kalındığında buna dikkat emesi ve bakışlarını yere indirmelidir. Zira bulunduğu odada görülmesi uygun olmayan birçok şey bulunabilir. Bir de kendisini ilgilendirmeyen konularda fuzuli soru sormaktan kendini alıkoymalıdır. “Kibarlık ve yumuşaklıktan mahrum olan, her türlü hayırdan mahrum olur”(Müslim) hadisi gereğince, gündüz veya gece, içinde uyumakta olduğu bir mekânda bulunan insan onları rahatsız etmemek için azami dikkat göstermesi gerekir. Mikdad, “Biz geceleri Peygamber’e süt ikram ederdik. O gece gelir, uyuyanı uyandırmayacak, uyanık olanın da duyabileceği bir ses tonuyla bize selam verirdi”(Müslim, Tirmizi) demiştir. Hz. Peygamber geceleri namaz için kalktığında kıraatını, uyanık olanın duyabileceği, uyumakta olanı ise uyandırmayacak bir ses tonuyla yapardı. Hz. Peygamber, Allah ve ahiret gününe iman eden kimsenin misafiri bir gün ve bir gece ağırlaması gerektiğini, misafirliğin üç gün olduğunu, misafiri üç günden fazla ağırlamasının ise sadaka yerine geçtiğini söylemiştir.(Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İbn Mace) Normal haller dışında üç günden fazla bir Müslümanın din kardeşinin yanında misafir olarak kalması doğru değildir. Zira misafirini ağırlayacak bir şey bulamayan bir insanın yanında üç günden fazla kalmak onu sıkıntıya sokar. Neşesini ve huzurunu kaçırır. Bu da misafirden kazanacağı sevabın yok olmasına sebep olur. Misafir bu şekilde ev sahibine gereksiz yük olmaktan, onu günaha sokmaktan kaçınmalıdır. Vesselam.