Hz.Peygamber Evs kabilesinin topraklarındaki Kuba’ya ulaştığında, bir mescid inşa etti. Medine’ye ulaşır ulaşmaz yaptığı ilk iş mescit inşa etmek oldu. Bu mescidde Peygamber’in ikamet edeceği kısımları vardı. Mescidin bir kısmı eğitime tahsis edilmişti. Buraya, kürsü ya da platform anlamına gelen, “suffe” deniliyordu. Suffe gündüzleri okul, geceleri de gidecek yerleri olmayan öğrenciler için yurt görevi görüyordu. Burası İslam’ın ilk yatılı üniversitesiydi. Yurt masrafları hem devlet, hem de özel kişiler tarafından karşılanıyordu. Ensar’dan herkes mahsul topladığında bir salkım hurma bağışlıyor, bu hurmalar, suffede yüksekçe bir yere asılıyor, hurma olgunlaşıp yere düştüğünde suffede kalan fakir öğrenciler tarafından yeniliyordu. Muaz b. Cebel bu üniversitenin yurt müdürüydü.(İbn Sa’d) “Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşmayan… Yoksullara veriniz”(Bakara: 273) ayetindeki yoksullardan maksadın Suffe ehli ve günümüzdeki üniversite öğrencileridir denilebilir.
Bütün Arabistan Yarımadası’nda okuma-yazma bilen nisbeten son derece düşüklüğüne rağmen, rahatlıkla inançlarının gereklerini yapabilme imkânı bulduğu ilk anda, hicretinin henüz ilk aylarında Peygamber’in mescidin tabii bir medrese olması yanında mescid’e bitişik müstakil bir okul binası (suffe) inşa ettirmesi gerçekten heyecan vericidir. Kaynaklarımızın ittifakla belirttikleri gibi Suffa, bekâr ve fakir Müslümanların sadece barınacakları bir yer olarak kalmamış, bilakis Kur’an ve yazı ile diğer ilimlerin talim edildiği yatılı-gündüzlü bir mektep, hatta bir üniversite mahiyetini arzetmiştir. Suffe’nin öğretmenlerinden Ubade b. Samit, “Suffe ehline Kur’an ve yazı yazmayı öğrettim”(Ebu Davud, İbn mace) dediği rivayet edilmiştir. Yazı mutahassısı Abdullah b. Said b. As’ı Peygamber hikmet öğretmeni olarak tayin etmişti.(Hamidullah, İslam’ın Doğuşu)
Rivayetlere göre, gündüzlerle beraber Suffa’da talebe adedi 400’e kadar çıkıyordu.(Hamidullah, a.g.e.) Bundan dolayı kısa bir müddet sonra orası ihtiyacı karşılayamaz hale gelince Peygamber, izdihamı önlemek üzere Medine’nin muhtelif mahallalerinde ilkokul yahut hazırlık okulları diyebileceğimiz birçok okul açtı. Aynı şekilde, başkentin güney cihetinde kurulu, Kuba camiinde de bir okulun mevcudiyetinden bahsedilmektedir ki Peygamber buraya sık sık gelir ve öğretime nazaret ederdi. Hz. Peygamber’in merkez edindiği Mescid’un-Nebevi’den ayrı, bizzat onun sağlığında olmak üzere, ayrı küçük camilerden bahsedilmektedir. Gerçekten bütün bu camiler, aynı zamanda okul olarak hizmet görmekteydi; Peygamber Müslümanlara, en yakın camide öğrenim için bulunmalarını emrederek “Bazı kavimlere ne oluyor da komşularından öğrenmiyor, fıkıh bilgisini almıyorlar.”(Askalani, El-İsabe)
Suffe’de iki çeşit öğrenci vardı. Gündüz öğrenim gören öğrenciler ve barınacak yer olmadığı için orada kalmak zorunda olanlar, bunların sayıları değişiyordu. “Kısmen Peygamber’in hanesinden ve sahabelerin ailelerinden gelen umumi hediyelerle geçiniyorlardı.”(İbn Sa’d) Suffe’deki seksen yatılı öğrencinin Sa’d b. Ubade tarafından akşam yemeğine davet edildiğini görmekteyiz. Bu da bize yatılı öğrencilerin sayısı, beslenmeleri ve barınmaları hakkında fikir vermektedir. Hz. Peygamber onlara devlet hazinesinden de yardım sağlıyordu. Ama bu öğrenciler hiçbir şekilde asalak değillerdi, ilim tahsilinin yanı sıra çalışıyorlardı da. Maksatları para toplamaktansa hem çalışıp hem de öğrenim görmekti. Bir defasında, Suffe’den bir öğrenci vefat etti. Cenazesinin yıkandığında üzerinde iki altın bulundu. Hz. Peygamber bu duruma kızdı, çünkü bu kadar çok parası olan bir kişinin sadaka hak kazanmadığını düşünüyordu.(Hamidullah, a.g.e)
Suffe’de İslam’ın birincil yönlerini içine alan eğitimde farklı branşlar farklı öğretmenlerce veriliyordu. Bazıları öğrencilere okuma-yazma öğretmekle görevliydi. Okuma-yazmayı öğrenenlerden diğerlerine, o zamana dek nazil olmuş Kur’an ayetlerini öğretmeleri isteniyordu. Bazıları fıkıh problemleri, sünneti, namaz ve diğer ibadetler konusunda yetiştiriliyordu. Zaman zaman Medine’ye gelen yeni mühtedilere yeni dinleri hakkında bilgi verilmesi için de özel düzenlemeler yapılıyordu. Hz. Peygamber üzerindeki ağır yüke rağmen kendisi de ders veriyordu. O suffe’de ne zaman ders verme fırsatı bulsa birçok meşgul insan da o derslere katılırdı. “Bir gün Peygamber mescide geldi. Orada iki grup insan gördü. Birisi tesbih çekmekle, diğeri de ilim tahsiliyle meşguldü Peygamber iki grubun da güzel işler yapmakta olduğunu, fakat ilim tahsil eden grubun daha hayırlı olduğunu söyleyip ikinci gruba katıldı.”(İbn Mace)
Suffe’nin kurulmasından kısa bir süre sonra başka okullar da kuruldu. Belazuri, Peygamber’in döneminde Medine’de dokuz mescid bulunduğunu belirtmektedir. Hz. Peygamber insanların kendi mahalli camilerinde kendi komşularından ilim öğrenmelerini, öğrencilerin sayısının çok fazla artmasından dolayı merkezi camiye gelmemelerini emretti. Diğer türlü bu durum herkesin eğitimini kötü yönde etkileyecekti, öğretmen yetersizliği nedeniyle çocuklar ilim tahsili şansından mahrum kalacaktı. Ulaşım ve haberleşme de başka bir problemdi. Hz. Peygamber Medine dışında İslam’ı kabul edenlerin sayısının arttığı yerlere de öğretmenler gönderirdi ve onlardan yeni dini öğretmelerini istedi. Böylece tam bir okuma-yazma seferberliği başlatmış oluyordu. Başka ne olabilirdi ki? Almış olduğu ilk emir oku değil miydi? Bir taraftan, ilim öğrenmenin önemi vurgulanıyordu, diğer taraftan ise ilim tahsili için saikler temin ediliyordu. İlim tahsilini kolaylaştıracak idari düzenlemeler yapılıyordu. Bedir gazvesinde birçok müşrik esir alınmış, Peygamber okuma-yazma bilen esirlerden fidye taleb etmemiş, onun yerine on Müslüman çocuğa okuma-yazma öğretmelerini istemişti.(İbn Sa’d)
İslam’ın gayesi bütün beşeriyete kültürlü ve yararlı bir nesil oluşturmak, bu cemiyetin İslam’a devamlı bağlı kalmasını sağlamak, bu şekilde dünya ve ahiret saadetini temin etme çaba ve gayreti içerisinde olmaktı. Bir toplumda uygulanan eğitim ve öğretimin, o toplumun kaderini tayinde, istikbalini ortaya koymada ne derece müessir olduğu, bilinen bir gerçektir. Anarşi ve terör telkin eden bir eğitim ve öğretim, terörist bir nesil yetiştirecek, toplumu anarşinin kucağına atacaktır; benimsediği bir fikir ve doktirini beyinlere zerkeden bir maarif ve terbiye, ektiğini biçecektir. Müslümanlar, İslami esaslara bağlı bir toplum yetiştirmek için eğitim ve öğretime gereken değeri vererek bunu sağlayacak her türlü imkân, vasıta ve metodlara başvurmak mecburiyetindedir; İslam’ın temel metodlarından birisi, eğitim ve öğretim yoluyla neticeye ulaşmaktır. Elbette eğitim ve öğretime verilen değer, semeresini gösterecek, arzulanan bir ümmet ortaya çıkacaktır. Vesselam.