Sayfalardan esen kitap kokusunun, gül bahçesinde burnumuzu-a meşk eyleyen ıtır kokusu gibi yüreğimizi serinletmesi ne kadar huzur vericidir. Kitaplar ruhumuzun şiir mısralarıdır. Ruhumuza his ve fikir gıdası olan menbadır. Sahifelerin dostluğu ise zaten bulunmaz bir sırdaş ve yarı yolda bırakmayan yoldaştır. Ağlaşırsın, dertleşirsin, anlatırsın, dinlers,in. Sır saklamasını da çok iyi bilir kitaplar. Okuduğun kitabın sayfa kenarlarına düşen gözyaşlarını asla ifşa etmez mesela. Veya heyecanlandıran satırların cezbesiyle ifade ettiğin sözcüklerin kimi işaret ettiğini kim ne bilsin o kitaptan başka.
Ve kitaplar! Toprağın bereketi gibidir. Toprağın tomurcukları filizlendirdiği gibi kitaplar da ruhumuzda fikri tomurcukların dirilişine, filizlenmesine ortam hazırlamaktadır. Medeniyet inşa eden usta ellere estetik ruhu aşılayan şifalı ilaçtır kitaplar. Hatta sağlam mürekkep izleri, küfrün hisar surları dibine yerleştirilen yıkıcı bir dinamit gücündedir. Bir eserin veya satırın, bazen sessiz bazen de gök kubbeyi sarsan bir haykırışla zihinlerde kızıl kıyamet koparan etkileri vardır. Sadırlara işleyen satırlara nakşedilmiş birkaç efsunlu kelime bile bir büyücü ve sihirbazdan daha etkilidir.
Kitap münevverdir, müzeyyendir, mütefekirdir, ulvidir, kuvvettir, kurtuluştur saadettir… Kitap ilimdir, irfandır, hikmettir, güçtür, var olmaktır meydan okumaktır… İşte bu yüzden kitapların dünyası, ebedi saadet kapısında asılı duran kilidi açacak anahtarlardan birisidir. Kitap okumak; ruha ilaç, şuura gıda, davranışlara cila, güzelliklere vesile, olgunlaşmaya hicret, kelama kuvvet ve kaleme mürekkeptir. Ne bereketli bir mahsul verir ekip biçmesini bilene. Ne güzel bir dost olur mürekkep izi sürene. Ne güzel mihman olur kapısını çalmasını bilene. Ne güzel kucak olur sadakatle sarmasını bilene… Kitapla sırdaş olanların en çok sevdiği koku, şüphesiz ki sayfaların kokusudur. Garipsemeyiniz lütfen, bu tadı bilen bilir. Okumak için alınan kitabı şöyle bir koklamak, saatlerdir susuz birisinin suyu yudumlamasına denk lezzetidir. Abartmıyorum bilesiniz, hatta kitap âşıklarının az bile demişsin dediklerini işitir gibiyim.
Şimdi gelelim asıl anlatmak istediğimize! Ruhumuza rahmet olan bu yağmur taneleri neden değerlendirilmez? Yudum yudum içilmesi gereken sayfalar neden yosun tutmakta? Kaleme can olan bu mürekkep membaları neden bulandırılmakta? Kaleme pınar olan bu söz ocakları neden söndürülmekte… Neden? Lütfen kitaplara kıymayınız! Yetim öksüz bırakmayınız. Aç susuz ölüme terk etmeyiniz. Karanlıklarda bırakmayınız. Korkutmayınız, bulandırmayınız, sindirmeyiniz, kirletmeyiniz, susturmayınız, küstürmeyiniz… Onlara ihanet etmeyiniz! Çok sabırlıdırlar, vefasızlık etmeyiniz. Yıllarca sizleri bekleyebilirler, bekletmeyiniz. Asla eli boş göndermezler, çekinmeden uzatınız ellerinizi. Tebessümlerini esirgemezler, selamsız bırakmayınız. İkramda kusur etmezler, utanmayınız. Sevmezseniz hastalanırlar, dokunmazsanız korkarlar, iyi davranmazsanız sinerler, konuşmazsanız küserler, dinlemezseniz ölürler; kütüphanelerde sık sık ziyaret edin, raflardan indirip merhabalaşın, sırrınızı paylaşacağınız dostunuzu seçin, dertleşmek için buluşmalar ayarlayın, konuşmak için bir yerlerde çay içmeye gidin…
Kitaplar canlıdır hissedebilirler. Sizle konuşup dertleşebilirler. Kimisiyle arkadaş olur dolaşırsınız, kimisiyle derttaş olur ağlaşırsınız, kimisiyle sırdaş olur kenetlenirsiniz, kimisiyle de hoca-talebe olur ders işlersiniz… Onlarla dost olmak, sırdaş kalmak ve yolda yoldaş olmak ne güzel… Çok vefalıdırlar, incitmez, kırmaz, tahkir etmez, unutmaz, ayıplamaz… Billur olanı olduğu gibi, damıtılmaya muhtaç olanı da vardır elbette. Ama ilaç olur, derde şifa olurlar. Merhem olur yaralara derman olurlar. Yeter ki bilelim hangi derde hangi sayfanın şifa olacağını. Özellikle sanal dünyanın kanserli hücreleriyle başedebilecek en sağlam panzehir, kitap sayfalarından başkası değildir. Şımarık, edepsiz, görgüsüz, ruhsuz ve şuursuz ortamların tahrip ve tahrif edici etkisinden; sevgi, saygı ve muhabbet pınarlarında fazilet ve erdemden nasiplenmeyi sağlayacak olan yine kitapların dostluğudur. Onun için Cemil Meriç, “İnsanlar kötüydü, kitaplara sığındım” diyordu.
Bir bütün halinde bizleri biz yapan kitabı medeniyet ölçümüz son birkaç yüzyıldır yara almıştır. Çünkü medeniyetimizin galip olması, kitaba yakınlaşmamız ve uzaklaşmamızla yakından alakalıdır. İlim, irfan ve hikmete yakınlaştıkça medeniyetimiz adeta can bulmuş, bütün şübeleriyle estetik hal almıştır. Ama ne zaman ki ilimden, bilgiden, teknikten, hikmet ve marifetten uzaklaştık veya bunları anlayamaz olduk o zaman medeniyetimiz Batı’ya mağlup oldu. Taklitçilik, hodbinlik, şarlatanlık, ezbercilik, geri kalmışlık, Batı’ya hayranlık… Bizleri kuşatır oldu. Nefeslerimizi kesip, seslerimizi kısar oldu… Kitap okumak şahsiyet, haysiyet, hissiyat, fikriyat ve karakter yapısını şekillendirir. Bu bir kimlik kazanma serüvenidir de. Bu yüzden bizler, bugünün, medeniyeti ihya ve inşa eden nesilleri olarak işe kitaptan başlamalıyız. Çünkü medeniyetimizin lif lif öreceğimiz bağlarını sağlamlaştıracak olan mana, ifade, ilke ve değer ölçüsüdür.
Güneşi ceketinin astarı içerisinde kaybetmiş marka Müslümanlarının günahını çekiyoruz. Kim var denilince dibe köşeye saklanan ve bana ne diyen pısırıkların vebalini ödüyoruz. Batı’nın jelâtinli sözlerine kanan para, makam ve kadın şaşkınlarının gafletleri yüzünden bedel ödüyoruz. Bizi yenemeyen dış mihrakların içerimizden kendilerine uşak olarak parselledikleri, kullanılmaya müsait fikir kabadayılığı yapanların tahrip ve tahriflerini onarmaya uğraşıyoruz. Ve daha neler neler… Şairin dediği gibi; “Zirvesine göz koyduğum dağlara bak / Bir de ayağımın takıldığı çitlere bak.” Ne acı bir serzeniş!
Oku emri ile başlayan medeniyetimizi desen desen işleyecek olan kelam ve kalem ordusunun neferleri olan bu milletin evlatlarının, böyle bir duruma muhatap kalan sisli, kirli, paslı ve isli odaklardan kurtulması gerekmektedir. Bizler geçmişle övündüğümüz kadar bu gün de geleceğe bir şeyler bırakmak zorundayız. Çünkü bu, geçmişe vefa, geleceğe emanettir. Unutulmamalıdır ki kitap medeniyetinde dünü, tarih şuuru çerçevesinde çok iyi okuyabilen; bugünü, ilim ve hikmetle ihya eden ve yarınları da alemşumul değerler etrafında temellendirerek inşa eden dava erleri, gelecek nesiller tarafından medeniyetimizin kurucuları olarak hayırla yâd edilecektir. Vesselam.