Esefle deriz ki günümüzde Müslüman liderler Hıristiyan ve Yahudi liderlere teslim olmuşlar, âdete onları derdest etmişler. Neden?  Çünkü bu gün Müslümanların gayri Müslimlerin istilasına maruz olmalarının açık sebepleri vardır. Ana Sebebini Hülagü ile Kadinhan kıssasından öğrenebiliriz. Şöyle:   Hülagü Han, Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Cengiz Han'ın torunu, İlhanlı Devleti'nin kurucusudur.  Bu Hülagü, 1258 tarihinde İslam ülkesi Bağdat'a çıkarma yapar. İlk etapta Abbasi halifesi Mutasım'ı bir keçeye sardırıp Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürür. Ve halife Mutesim’i bu feci şekilde öldürdükten sonra istibdadını tamim ederek şehirde katliamlara başlar, şehri yağmalatır. Kadın, âlim, yaşlı, çocuk, hamile demeden, bazı kaynaklara göre 200 bin, bazı kaynaklara göre de 400 bin Müslümanı katil eder. Cami, hastane, saray ne varsa hepsini yok eder, kütüphaneleri ve tarihi eserleri yakar, yıkar. Milyonlarca dinî ve ilmî eserlerin büyük bir kısmını Dicle Nehri'ne attırır. Bir gün, şehrin dışında kurduğu çadır karargâhında, Bağdadın en büyük âlimi ile görüşmek istediğini bildirir. Bu haber, âlimler arasında korku ve endişeye sebep olur. Kimse bu davete icabet etmek istemez, her âlim sükût etmeği tercih eder.  Bu haber, Bağdadın genç âlimlerinden KAYIHAN’A  da ulaşır. Kadıhan, ufak tefek tıfıl bir gençtir. Daha sakalı bile çıkmamıştır. Amma zekâ, ilim, cesaret ve imanla doludur. Böylesine bir daveti kabul ettiğini söyler ve bir deve, bir keçi, bir de bir horoz tedarik edilmesini ister. Kadıhan, bu üç hayvanlarla birlikte çadıra varır. Hayvanları çadırın dışında bırakarak içeriye girer ve kendini tanıtır.

Hülagü, göndermek için seni mi buldular? Gönderecek başka bir âlim bulamadılar mı? Diye sorar.

Kadıhan, gayet sakin bir şekilde ’Görüşmek için iri yarı, boylu boslu birini istiyorsan, bir deve getirdim.

Sakallı birisi ile görüşmek istiyorsan, bir keçi getirdim.

Eğer gür sesli birisiyle görüşmek istiyorsan horoz getirdim. Üçünü de çadırın önüne bıraktım. Onlarla görüşebilirsin’ der.

Hülagü, karşısındakinin sıradan biri olmadığını anlar ve ‘Söyle bakalım, beni buraya getiren sebep nedir’ diye sorar.

Kadıhan gayet sakin bir şekilde; ’Seni buraya bizim hatalı davranış ve amellerimiz getirdi. Allah, “izzet ve şeref Allah’a, resulüne ve müminleredir” diyerek bize verdiği şeref ve nimetlerin kıymetini bilemedik, onları koruyamadık. Bize tavsiye edilen birlik beraberliği unutup parçalandık, makam, mevki, mal, mülk peşine düştük. Zevk, şehvet ve sefaya daldık, her şeyde kendimizi terk ettik, sizi taklit ettik ve iyi lider seçmedik,  parçalandık. Cenab-ı Hak da bize verdiği nimetleri bizden almak için seni başımıza musallat etti” der.

Hülagü, ikinci sorusunu sorar.

“Peki, beni buradan kim gönderebilir?”

Cevap çok manidardır.

“O da bize bağlı. Benliğimize dönüp kısa zamanda toparlanıp, bize verilen izzet ve nimetin kıymetini bilir, zevk ve sefadan, israftan, benlikten, zulümden, birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek ve hepimiz Ömer gibi bir liderin etrafında toplanırsak işte o zaman sen buralarda duramazsın”

Uyanık okuyucu, dikkat et, Hülagü ile Kadihan kıssasının aynısı bu gün İslam coğrafyasında canlıdır. Evet,  Irak’ı işgal edip camileri yıkan, dini eserleri imha eden ve en son Saddam’ı feci şekilde katil ettiren ve Libya’yı aynı tahribatla bitiren ve en son Kaddafi’yi katil ettiren ABD başkanı Bush, Hülagü’den eksik değildi. Ve şimdi Ortadoğu’yu kepçesine alan Suriye’yi parçalayan ve Kudüs’ü İsrail’e kaptıran ve Arap liderleri kendi emri altına alan ABD başkanı Trump,  Bush’tan eksik değildir. Yarın hükme başlayacak ABD yeni başkanı Joe Biden onlardan hiç eksik olmayacaktır. Onların yaveri Fransa başkanı Macron hiç eksik değildir. Bunlar her platformda birbirini desteklemekte, Müslümanlara karşı ittihat sağlamakta İslami ve Müslüman’ı haritadan silmekte kararlılar.

Böyle devam ederse ve Müslüman âlimler Kadihan gibi olmazsa, liderlerimiz de istilaya karşı sükût eder haçlı liderlere teslim olursa, zengin hazinelerimizi onlara peşkeş ederse, onlar ve ya onların halefleri Mekke – Medine’yi de bizden alıp muhalifimize teslim edecekler. Ve kralları da Hülagü gibi atların ayakları altına değil, ya tankların altına aldırır, katil ettirir ve ya başlarındaki AGEL ipini boyunlarına dolayıp Saddam gibi devirirler ve öldürürler.

Hayır,  İnşallah böyle bir felaket başımıza gelmez, olsa Kâbe’yi yıkmak isteyen Ebrehe’ye Ebabil kuşları musallat olduğu gibi manevi bir güç bu müstevlilere de musallat olacak, Mekke- Medine onların tasallutuna terk edilmeyecektir.

Peygamber (s) buyurur ki galibiyet ve mağlubiyet iki kişiye bağlıdır. Biri âlim, biri de amir. Eğer bu ikisi dürüst ise millet mutlu ve galip olur eğer bu ikisi dürüst değilse millet mutsuz ve mağlup olur.

Binaen aleyh, eğer Müslüman âlimler (medrese ve mektep âlimleri) Kadihan gibi olsa ve Müslüman liderler de Sasani ve Bizans fatihi Ömer gibi veya Kudüs fatihi Salahaddin gibi veya İstanbul fatihi Muhammet Fatih gibi olsa şimdi İslam âleminde aşikâr haçlı istilalar bertaraf edilecek, Müslüman liderler birleşecek, İslam coğrafyası bağımsızlığına kavuşacaktır. Hakka namzet ol