Şehzadeler diyarının bağrından kopan genç insan Bülent Arınç, hukuk fakültesini kazanmış ve o günden bu güne kendi deyimiyle; ‘Erbakan komutandı biz de askerdik’ Erbakan’ın başlattığı davanın neferi olmuştu. Arınç’ı çok genç yaşta tanıma fırsatı bulanlardan birisi olarak kadife (okşayıcı) sesiyle, güzel diksiyonuyla takır takır konuşan ender hatiplerden birisi olduğuna ve devamlı ön saflarda mücadele ettiğine Nebi’nin “Her hak sahibine hakkını veriniz”(Ahmed) sözlerinin verdiği mesuliyet gereği Bülent Arınç’ı bu şekilde biliriz ve Allah huzurunda şahitlik ederiz. 

      Hz. Peygamber’in gizli tutulmasını istediği Mekke’nin fethi planını sefere çıkmadan, Hatip b. Beltaa, Mekke ehline Peygamber’in kendilerine harp hazırlığı yaptığına dair bir mektup yazdı ve Mekke’ye ulaştırmak için bir kadına verdi. Mektuptan haberdar olan Peygamber’in görevlendirdikleri tarafından kadını yakalayıp mektubu getirdiler. Hz. Ömer, ‘Ey Allah’ın Rasulü bırakda bu münafığın kellesini gövdesinden ayırayım’ dedi. Fakat Peygamber Ömer’e ‘o Bedir ehlindendir’ demişti. Peygamber Hatib’e, seni buna iten nedir? değince Hatib: “Benim hakkımda erken karar vermeyin dedikten sonra; ben Kureyşliler arasına sonradan katılmış ve onlarla anlaşmalı biri idim, seninle bulunan diğer muhacirlerin ise akrabalıkları vardı ve bu sayede kendi aile fertlerini koruyabiliyorlardı. Ben de madem onlar arasında böyle bir neseb akrabalığım yok bari o vesile ile akrabalarımı koruyacakları şekilde onlara bir iyilik yapmak istedim… Dinimden döndüğüm için de yapmadım dedi.”(Buhari,Müslim) Bu olay üzerine, “Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları… Veliler edinmeyin”(Mümtehine:1) ayeti nazil oldu.”(Buhari,Müslim) 

      Allah Hatib’in içinde bulunduğu topluluğa “Ey iman edenler” diye hitap ederek Hatib’in de iman edenlerin safında olduğunu inananlarla Hatib’ın düşmanının bir olduğunu, yaptığı işin vahametine rağmen İslam dairesinden çıkmadığını beyan ediyor. Allah, “İyilikler kötülükleri giderir.(Hud:114) Size yasak edilen günahlardan kaçınırsanız, küçük günahalarınızı örteriz.”(Nisa:31) Peygamber, “Bir günahın peşinden bir iyilik yap, onu imha etsin”(Tirmizi) demiştir. Hatib’in işlediği suçun zahirine göre günümüzde en büyük ihanet olarak görülür. Ancak ortada ailesi ve akrabaları bulununca, Peygamberin muvafakatiyle bunu maslahat hükmüne koyarak affetmişlerdir. Hatib’ın imanının gücünü bir düşünün! Hatib’e güzel mazisi ona şefaat etmiş hatasını kapatmıştır.  

      Bülent ağabey, İyi niyetinizden zerrece şüphemiz olmadı. Yaptığınız hata öyle ‘benim yufka yürekliliğime denk geldi’ gibi bir mazeretle geçiştirilecek bir hata değildir. Bundan dolayı Hatip b. Beltaa’nın mazisi onun af sebebi olması hasebiyle mazinizi gözeterek Allah’tan affını isteriz. Centilmenlik göstererek istifa etmeniz de takdire şayan olduğunu söylemek isterim. Sizin gibi siyasetle ilgilenen insanların hata yapması sıfır olaması gerekir, çünkü siyasette hata yapmak çok pahalıya mal olduğu gibi siyasette isabette bir o kadar faydalıdır. Siyasetçi olayları ince elleyim sık dokuduktan sonra karar vermelidir. 

      Belki seviyenizi avam tabakası kaldırmayabilir. O zaman Nebi’nin, “insanların aklının alabileceği şekilde onlarla konuşunuz”(Deylemi) mesaj dolu hadisini ve Hz. Ali’nin, “her dediğin doğru olsun fakat her doğruyu her yerde söylemeyiniz” sözlerini ve kelami kibare göre “her ortamın bir konuşması vardır” özdeyişlerini hatırlatmak isterim. Hz. Ömer Ziyad’ı Irak valiliğinden azletme sebebi, “Aklının fazla olan kısmını ve dahanı halka yüklemeni istemiyorum” idi. Konuştuklarınız doğru da olsa bütün sermeyeleri yalan olanlar, batıla alet ediyorlar. Sizden rıcamız susunuz ve konuşmayınız, çünkü zarar veriyorsunuz, telafisi olmuyor.  

      Amcama, terzi bir ceket dikmişti de kolları kısa gelmişti. Amcam ona bu ne deyince terzi; ‘insanlar Kur’an okuduğu zaman da hata işlerler.’ Amcam da Kur’an’ı yanlış okuyanlar geri döner doğrulturlar, ama sen hata yapma! Zira sen ceketi bozuyorsun sonra da telafisi çok zor oluyor demişti. Hz. Ali “Dinimizi yırtarak dünyamıza yama yapıyoruz, öyle olunca de ne dinimiz kalıyor ne de diktiğimiz”(İn Haldun)  “Her bilenin üstünde bir bilen vardır.”(Yusuf:76) İnanınız tek bilen siz değilsiniz ağabeyim! Harun Reşit, Asmai’ye, “Ey Abdülmelik, sen bizden daha bilgilisin, biz de senden daha akıllıyız” sözlerini hatırlatmak isterim.  

      Geçtiğimiz günlerde bir TV kanalında çıktığınız programda Demirtaş’ın size imzalayarak gönderdiği kitabını herkese tavsiye ettikten sonra da “Devran kitabını okudum. Belki Demirtaş hakkında fikriniz değişmeyecek ama Kürtlerin neler yaşadığını anlayacaksınız, Kürtler konusunda fikriniz değişebilir” dediniz. Belki kendinize göre 6.7.8 Ekim olaylarının baş müsebbibi ve 52 evladımızın öldürülmesine sebep olanın kitabını okuyup tesirinde de kalmış olabilirsiniz, çünkü kadim Kürt milletinin tarihini bilmiyorsunuz. Kürlerin tarihi PKK ile başlamıyor! Sayın büyüğüm… 

      Kürtlerle Türklerin bir sorunun olduğunu size kim söyledi? Kız alıp kız verdiği, birlikte ağlayıp birlikte güldüğü, komşuluk yaptığı, yolculuk yaptığı, aynı toprağın üstünde birlikte yaşadığı, acı günde tatlı günde birlikte olduğu, şehit olan evlatlarına birlikte ağladığı Türklerin Kürtler hakkındaki fikri asla değişmeyecektir. Çünkü Müslümanlar bir ümmettir, bu ümmeti tefrikaya sürüklemek için PKK bir taşaron örgüt olarak emperyalistler tarafından vazifelendirilmiş ve kanun boşluğundan istifade ederek parlamentoya HDP olarak yerleştirilmiştir. 

      Kürtlerin 12-13 yaşındaki erkek ya da kız çocukları zorla dağa kaçırılıyor. Kız çocuklarına tecavüz ediliyor. Ellerine silahlar veriliyor, zorla terörist yapılıyor. Delikanlılar, askerlik adı altında zorla PKK’ya alınıyor. Bunu çoğunluğunu HDP’lilerin oluşturduğu PKK’nın şehir yapılanması yapıyor. Doğuda binlerce ailenin bir çocuğu asker bir çocuğu terörist oluyor. PKK tarafından, sık sık kepenk kapatma eylemleri yapıldı. Bu eylemlerin iki-üç gün sürdüğü oldu. Kepenk kapatma eylemine katılmayanların, dükkânları yakıldı, eyleme katılmayanlar öldürüldü. Esnaftan silah zoruyla haraç alındı. Halk mahkemeleri kuruldu. HDP’li yöneticilerin de içinde bulunduğu halk mahkemelerinde onlardan olmayanlar hakkında idam kararları verildi, elektrik direklerine, ağızlarına para tıkılarak asıldı. Köy minibüsleri tarandı. Minibüslerdeki kadın erkek, çoluk çocuk, yaşlı genç, hamile kadınlar, ana kucağındaki bebekler, hiçbir ayırım gözetilmeden araçtaki tüm Kürtler katledildiler. Kürt köyleri basıldı. Kürtler köy meydanına toplandı. PKK tarafından topluca katledildiler. PKK tarafından köylerde evlere zorla girildi. Gariban Kürt köylüsünün rızkına el konuldu. İki kadim milleti birbirine bağlayacak, meselerini diyogla çözecek, ‘siyasi hayatıma mal olsa da çözüm sürecinden vazgeçmeyeceğim’ diyen Başkan Erdoğan’ın çağrısına karşılık üç senelik sürede; doğuyu cephaneliğe çeviren ve hendeklerle savaş hazırlığı yapanlardan mı medet umuluyor? Demirtaş’ın kitabında bunlar da yazılıyor mu? İbn Haldunun deyimiyle, “Terör, beşeri helak eder, devleti bozar” sözleriyle okuyucuların insafına bırakıyorum. Vesselam.