Yaratanı (Allah’ı) inkâr edenlere deriz ki: siz münkirler, (ateistler) Allahın size verdiği akıl nimetini ters işletiyorsunuz. Yaratanı size bedihi şekilde gösteren kâinatın uyumu ve dengesi var; siz aklınızı ikisine işletin,  onlara dikkat edin ve yaratanı görün.  Eğer kâinat fertlerin seyrine dikkatle bakarsanız uyum ve dengenin içinde yaratanı göreceksiniz. Evet,  su, hava, toprak, atmosfer, canlı, cansız, her varlık bir uyum ve denge içerisinde seyir ediyor. Güneş,  dengeli şekilde dünyayı aydınlatıyor, yaşatıyor, bulutlar güneşe uyum sağlıyor, yağmuru getiriyor, güneş ve bulutlarla birlikte işleyen toprağın her avucundan değişik nebatat ve hayat numuneleri fışkırıyor. Gece- gündüz, tüm mevsimleri dengeli şekilde getirir bir birini düzenli şekilde takip eder, uyum sağlar, aksilik yapmaz. İlkbahar çiçekleri çıkarma, sonbahar yaprakları dökme ve kışın kar beyazına bürünme hareketi var. Bu düzenli uyum ve denge hiçbir zaman değişmemekte ve bozulmamaktadır.

Dikkat et, hiçbir sanat sanısız olamaz; sen tenha bir yerde bir bina görsen mimarını ararsın, bir elbise görsen terziyi ararsın, bir araba görsen mühendisi ararsın. Keza bir ekin görsen çiftçiyi ararsın, tedavi edilen hastayı görsen tabibi ararsın, bir müzik sesi işitsen müzisyeni ararsın, bir kaside sedasını duysan terennüm eden şairi ararsın.

Öyle ise bu muazzam dengeli kâinatı gördüğünde yaratanı aramalı, bulmalı ve ona boyun eğip kulluğunu ispat etmeli ve tevhit akidesini yenilemeli, tesadüfe mecal vermemelisin.  

Kendi yaratılışına da bak, senin iç- dış organların uyumyu ve dengeli işleyişi yaratanı gösterir, tüm organların arasındaki uyum yaratanı irae ettirir, bu teraziyi kendi bünyende ara, bul.

Bu gün dünyada takriben 8 milyar İnsana bak, ne kadar hikmetli bir ustalıkla yaratılmıştır: Hepsinin parmak izi farklı, avuç izi farklı, Kanı, (DNA) farklı, ses tonu farklı, görme, duygu, işitme, beyin hücreleri, tatma, düşünme, havas-ı hamse denilen beş duyu, hepsi farklıdır. Ve bunların her biri kendi sahasında işleyişini dengeli şekilde sürmektedir.

Tüm canlıların kanını (DNA) düşünsen içinde yaratanı görürsün. Tabip, kan tahlili neticesi teşhisini koyar, demek her kan yapısı farklıdır ve içindeki hücreler, moleküller farklıdır ve bir cihetten çok muammadır. Zira kanın içindeki bazı hücreler, moleküller henüz tespit edilmemiştir. Rivayet ediliyor ki Hz. Yusuf’a âşık olan Züleyha, koluna neşter yaptırmış, kolundan akan kan yere düşünce “Yusuf Yusuf” diye yazılmış,  Hallaç-ı Mansur öldürülüp azası kesilince yere düşen kandan “Allah Allah” lafızları yazılmış. Demek Züleyha’nın kanı içinde Yusuf gizliydi, Hallacın kanı içinde Allah lafz-ı celili gizliydi.

Hulasa her mahlûk, tek yaratıcıyı (Allah’ı) gösteren birer şahittir. Bu kadar muazzam sanatları bu küçücük heykelciğe derc edip dengeleyen yaratıcı birdir ve her şey onun nezaretinde ve tasarrufundadır.

Şimdi Korona virüse dikkat et, bütün dünyayı taciz eden, tabir caiz ise dünyayı yan yatıran bu küçücük cisme bak, kaç kez mikroskopla büyütülüp ancak görülen bu canlının yaratanını düşün, bul. Ve harika kudretini gör ve bil ki Deizm’in iddia ettiği muattallık, lakaytlık tek tanrıya (Allah’a) layık değildir, belki yarattığı evrenin en küçük ferdiyle alakadardır.

Madam o her şeyi yaratmıştır, her şeyde yaratma mührü vardır. O, her zaman onunla alakadardır, hem dünya hem ahiret onun tasarrufunda ve idaresindedir. Sen Allah’ı mahlûk gibi düşünme! O, hiçbir mahlûk gibi değildir. Resulullah’a, Allah nasıldır diye sormuşlar.  O, “NURANİYEN ARAHU” kâinatı kuşatan bir nur şeklinde görüyorum” diye cevap vermiştir. Hakka namzet ol.