Rasulullah; Benden sonra yaşayacak olan kimseler, yakında çok ihtilaf görecekler. Binaenaleyh benim sünnetime; doğru yolu bulan, hidayete erdirilmiş halifelerin sünnetine sarılın. Bunlara azı dişlerinizle yapışın. Sonradan çıkarılmış şeylerden sakının(Darimi) buyurmuştur. Müslümanlar aralarında Allah’ın kitabını ve rasulünün sünnetini hakem olarak uygulamadıkları, onu fertler, aileler ve toplum üzerinde, kabileler arasında eşit olarak tatbikata geçirmedikleri sürece dünyada zafer, yardım ve felaha; ahirette de kurtuluşa eremezler. Çünkü Kur’an’deki deliller, Allah’ın şeriatının hakem olarak alınmasını farz kılıyor. Bunun hem idare edenler ve hem de idare edilenler üzerinde uygulanmaya konmasının önemini ve farziyetini ortaya koyuyor. “Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve rasulü’ne arz edin.”(Nisa:59) “Size kitabı (Kur’an’ı ) hak olarak indiren o iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?’(de).”(En’am:114) “Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. İşte bu, rabbim Allah’tır. Yalnız ona tevekkül ettim ve ancak ona yöneliyorum.”(Şura:10) Devlet, ümmet ve fert; ya Kur’an ve sünnet verileri çerçevesinde tevhid öğretisini düzgün, vazih ve ok gibi dosdoğru şekliyle kabul edecek ya da aşama aşama çoğulculuk ve putperestliğe kayacaktır. Bu kansere benzer; nerdeyse kendini hissettirmeden sessizce başlar, sonra çok geçmeden yayılarak şişkinlik gibi bir hal alır ve ümmetin aklını, ruhunu ve kudretlerini parçalayıp yok eder.
Allah kendi kitabını muska yapılıp hastalara ve çocuklara asılması için mi? Mezarlıkta ölüler üzerine okunması ve bu yolla Kur’an okuyucuların halkın servetini batıl bir şekilde yemeleri için mi? Aciz ve sihire uğramış kişiler suyundan içsinler diye üfürükçüler tarafından kaplara (kâğıtlara) yazılması için mi? Caddeleri dolduran tembel asalakların, “taze Yasin diye bağırıp” maddi menfaat karşılığında okumaları için mi? Süs ve bereket maksadıyla poster şeklinde duvarlara veya güzelliklerin korunması amacıyla kız çocuklarının boyunlarına asılması için mi? Allah bu kitabı, cami kapılarında oturarak, birkaç kuruş karşılığında Ayete’l-Kursi, Felak, Nas süreleri ile necat ayetlerini bağırmaları için mi indirdi? Gece kulüplerinde söylenen şarkılar gibi, okuyanların şarkı söylercesine okumaları, dinleyenlerin de nağmelerden coşmaları için mi? Taziye evleri ve taziye çadırlarında okunup, ölü sahiplerini teskin etmek için mi? Yıldız falı, rüya ve istiharelerde başvurulması gereken bir klavuz kitabı olması için mi? Düşünmeksizin ve anlamaksızın, sabah akşam papağanlar gibi tekrarlanması için mi? İlk Müslümanlara dünyanın kapılarını açan bu Kitap, bu gün karanlık bir odada üzerine tozların birikmesi için mi indirildi? “İnmemiştir, hele Kur’an şunu hakkıyla bilin;/ Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için” diyordu şair. Kur’an Allah’ın mesajı dilsel olarak Kur’an’da vücut bulmuş insana mal olmuş, herkesin okumasına amade kılmak, sürekliliğini sağlamak üzere de kitap haline getirilmiştir. Kur’an alternatif İslami sosyal gerçekliğin vucut bulmuş halidir.
Hz. Peygamber kendisine gelen vahyi, bugün Topkapı Sarayında gördüğümüz hat sanatlarıyla yazılmış levhalar gibi hüznü-hat ustalarına yazdırmadı. Bugün Kur’an ayetleri güzel sanatlarda şekiller verilerek kaleme alınmış ki, Kur’an’ı okuyup anlamayacaksınız, sadece uzaktan bakarak o, ne güzel yazılmış, şekiller verilmiş diye hayretler içerisinde sadece seyredeceksiniz. Peygamber tevhidi bina etti. Kabile düzenini yıktı, yerine ümmet bilincini getirdi. Cahiliye toplumunu yıktı ve onun yerine de İslam toplumunu getirdi. İşte Peygamber’in sireti budur. Oysa bunun için önümüze ciltler dolusu kitaplar getiriyorlar. Hâlbuki ihtisar edilerek Peygamber’e gittiği yolda ve samimiyetle ona uyan sahabesine uyulursa, onlara verilen bugün de verilecektir.
Kur’an’ın hâkim olmadığı ve pratiğe geçmediğinin görüldü her yerde, bakmışsınız ki: Kur’an hafızlarına çok önem verilmiş, bu nedenle Kur’an hafızlarına aşırı sevgi gösterildiğini görmekteyiz. Değişik bölgelerde yarışmalar düzenlenir, değerli ödüller verilir. Onlardan birine verilen bu ödüllerin miktarı bazen milyarları bulur. İbn Mes’ud dedi ki: “İçinde büyüğün kuvetten düşeceği, küçüğün yükseleceği, halkın da onu sünnet edinecekleri, sonra değiştirildiğinde, “sünnet değiştirildi!” diyecekleri bir fitne sizi kapladığı zaman haliniz ne olacak? Kendisine: “Bu ne zaman olacaktır? dediler. Şöyle karşılık verdi: “İçinizde Kur’an okuyucular çoğaldığı, güvenilir insanlar azaldığı, fakihleriniz azaldığı ve ahiret ameliyle dünyalık peşinde koşulduğu zaman” cevabını verdi.(Abdurrazak, Darimi) Ebu Hüreyre de şöyle demiştir: “Altı şeyi gördüğünüzde ölümü isteyin, sefihler idereci olduğunda, yargı satın alındığında, kan su gibi aktığında, akraba ziyaretleri kesildiğinde, cesur savaşçılar katledildiğinde ve Kur’an’ı şarkı gibi okuyan bir nesil türediğinde.”(Ebu Nuaym, İbn Sa’d) Kur’ra’lara hitaben söylediği Hz. Ali’nin şu sözü ne kadar da manidardır: “Ey Kur’an’ı hıfzeden kimseler! Kur’an’ın ahkâmıyla amel ediniz. Çünkü şüphesiz gerçek ilim, ilmi ile amel edip bilgisi ameline muvafık olan kimsedir…”(İbn Hacer, Es-Sevaik)
Peygamber’in sünnetine gelince ona verilmesi gereken değerin ve öğrenip de Müslümanlarınkendi hayatlarına tatbik etmeleri gerektiği yerde, sadece göstermelik olarak veladeti münasebetiyle geceler düzenlenmiş mevlit okunup, etkinliklere dönüştürülmüş olduğunu görürsünüz. “Parazit inançları ve ruhsuz törenleri terk etmek gerekir.” Kaldı ki, Kur’an buna hiç değinmemiştir. Demek ki İslami hayatta bunun bir değeri ve önemi yoktur. Zira Mesih’in doğumunda olduğu gibi onun doğumuyla mucize irtibatlandırılmadığı gibi vacip veya mustahap babından da Müslümanlardan istenen bir ibadet veya amel bu veladetle irtibatlandırılmamıştır. Eline kalemi alan, Peygamber hakkında uydurulmuş iftira dolu menkıbeleri doldurarak, içini mevzu hadislerle doldurulmuş ve piyasaya sürülen kitaplar görürsünüz. Peygamber’in, “Kim söylemediğim bir sözü bana atfederse, cehennemdeki yerine hazırlansın”(Mutevatir hadis) demesine rağmen! Peygamber’i sevmek onun veladetini kutlamakla değil, bilakis onun bize bıraktığı mirasa sahip çıkmaktır, bu da Allah’ın kitabı ve onun sünnetidir. Bizden öncekiler, bu uyarıya kulak vererek kitab’a ve rasulün sünnetine sarıldıkları ve onu yaşam sistemi için bir yöntem, gündelik hayatlarında merkeze almak suretiyle yaşamaya çalıştılar Allah da onları muvafak edip, çok kısa zamanda insanlığın lideri ve dünyanın efendisi yaptı. Bundan dolayı bu sünnetin yaşanması Müslümanların birlik ve beraberliğini beraberinde getireceği muhakkaktır. Vesselam.