Değerli dostlarım! Toplumu içten içe çökerten ve rahmet kapılarının da kapanmasına sebep olan önemli bir konu hakkında sizinle hasbihal etmek üzere huzurunuzdayım. Detaylı olduğu gibi çok boyutlu da olan bu konuyu bir kelime ile özetlemek mümkün olmamakla birlikte yaygın adıyla “İsraf” kelimesi kullanıldığı için biz de onu kullanacağız. Bu kavram aslında içinde bencillik, üşengeçlik, nankörlük, kıymet bilmezlik ve vicdansızlık gibi erdem dışı birçok duygu ve davranışları da kapsamaktadır. Neden mi? Zira israf eden kişi aslında sadece kendisini düşündüğünden bencilliğe, artan bir nimeti ihtiyacı olana ulaştırma zahmetine girmediğinden üşengeçlik ve tembelliğe, verilen nimetleri paylaşmayı emreden yaratana asi olduğundan nankörlüğe, boşa harcayarak nimeti değerden düşürdüğünden de kıymet bilmezliğe ve son olarak da ihtiyacı olanları yüz üstü bıraktığı için de vicdansızlığa düşmektedir.

Peki, nedir israf ve israfa düşmemenin yolları nelerdir? Bu iki önemli soruya cevap vermek elbet güç olacaktır ama kısaca şöyle söylemek mümkündür: Boşa kullanılan, diğer bir ifadeyle yerinde kullanılmayan ya da gereğinden fazla kullanılan her şey, israftır. İsraf denilince akla ilk gelen ekmeği çöpe atmak ve suyu boşa akıtmak olsa da doğrusu israf bunlardan ibaret değildir elbette. Eğer genel bir tanım yapacak olursak sanırım şöyle bir genelleme yanlış olmayacaktır: İsraf, sahip olunan her türlü imkan ve nimeti, nimetin sahibinin emri dışında kullanmaktır. Buna su ve ekmek dâhil olduğu gibi bize bahşedilen en büyük nimet olan hayat ve soluduğumuz nefes de dahildir. Bu nedenle “vakti boş geçirmek israftır.” dersek yanlış bir şey demiş olmayız. Nefesimizi sadece konuşmuş olmak için gereksiz söylemlerde kullanmak israftır. Sağlığımız yerinde olup üretebiliyorken üretmeden evde veya kahvelerde pineklemek bir israftır. Dedikodu yapıp sözlerimizi gereksiz kullanmak bir israftır. Bizi ilgilendirmeyen hususları takip etmek israftır. Ne dünya ne de ahiret hayatımıza faydası olmayan her türlü aktivite israftır. Saatlerce bir dizi önünde oturmak aslında en büyük sermayemiz olan hayatımıza yönelik en tehlikeli israftır. Oturmadığımız odada ışığı açık bırakmak, boşa akan bir musluğu kapatmamak, yiyebileceğimizden fazlasını önümüze alıp bitirmeden tabakta bırakmak, israftır. Hele de bazen tabakta yemek varken ve ona muhtaç yüzlerce hatta binlerce insanın olduğunu bilmemize rağmen elimizi sildiğimiz peçeteyi yemeğin olduğu tabağa atmak, israf olduğu gibi saygısızlıktır aynı zamanda. Bugün, bir iki lokma alınmış ve kalanı çöplere atılarak heba edilen nimetlere muhtaç o kadar insan var ki sayılarını tahmin etmek bile zordur. Ayrıca bu durumun çöplere attıklarımızı arayacak hale düşmemize sebep olmayacağının bir garantisi var mıdır?

Sandığımız kadar da aslında bitmez tükenmez bir hazineye veya servete sahip değiliz. Unutmayın sadece bir yıl yağmurun yağmaması, hepimizin kıtlık içerisinde kalmasına yeter. Ve yağmur yağmak zorunda da değildir. Eğer Allah isterse yağar. Nitekim hepimizin şahit olduğu gibi bu yıl özellikle su konusunda büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Eğer kaynaklarımız tükenirse veya yüce yaratana karşı asiliğimiz bir gün bize kıtlık olarak dönerse tüm insanlara yetecek suyu bulmaya kimin gücü yeter ki? Nitekim Yüce Allah: (قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ  De ki: “Suyunuz çekilirse, söyleyin bakalım! Size kim bir akarsu getirebilir ki? Mülk suresi, 30.) buyurarak konuya dikkatimizi çekmektedir.

Dostlarım! Toplum olarak israf hastalığına maalesef hepimiz kapılmışız. Kimimiz ömrünü bir kahvede oyun masası etrafında veya adeta hipnotize edilmişçesine tüm sırlarımızı ele geçiren elindeki telefonda heba ederken, kimimiz de gençliğini bir spor oyunu peşinde harcayabilmektedir. Kimimiz servetini kumar faiz vb. gayr-i meşruda harcarken, kimimiz de yersiz harcamalarla geleceğini feda etmektedir. Unutmayın ki hiçbir nimet sonsuz değildir. Bir gün mutlaka tükenecek ve o nimetin kıtlığını biz olmasak da gelecek nesillerimiz yaşayacaktır. O nedenle gelin hep beraber boşa akan suyu, çöpe giden yemeği, heba edilen ömrü, feda olan çocukları, yıkılan yuvaları ve tüketilen geleceği kurtarmak için israfın her türlüsüne dur diyelim. Bu, bizim ve çocuklarımızın yararına olduğu gibi rabbimizin muradına da uygun olandır. Hayırlı işlerle dopdolu geçirilen bir ömür dileğiyle tekrar görüşmek üzere hepinize israfsız günler dilerim. Saygılarımla...