Müslümanlar henüz tarihi gerileyiş ve bozulma sürecini aşmada başarılı olmadılar. Onlar hala basit konuları tartışıyor ve birbirleriyle çarpışıyorlar eğer her ülkede müslümanlar birleşseydi ve dünya üzerindeki müslümanlar birbirleriyle kenetlenseydi bugün yeryüzünün en kuvvetli ümmeti olurlardı. Ümmet oluşturulmadıkça muarızlara karşı mücadele kazanılmaz. Ümmet oluşturmak için her müslümanın vatandaşı olduğu ulus devletini aşmak zorundadır. Müslümanlar her şeyden önce müslüman olmanın ne demek olduğunu düşünmelidirler. Bütün müslümanlar iman sahibi olduklarını söylerler. Ancak gerçek iman amelle beraber vardır. Eğer amel yoksa imanlarında bir şey eksik demektir. “İman edip salih amel işleyenler”in kurtuluşa ereceği muhakkaktır. Bundan dolayı müslümanlar imanlarının parametrelerini yeniden gözden geçirmelidirler. İman yalnızca namaz, oruç, hac ve zekât değildir, iman ümmetin, İslami devletin, kültürün ve medeniyetin oluşturulmasıdır.
Ümmetin tek bir vücut olmasıyla sağlanacak faydalar saymakla bitmez. Genel kitle ile irtibatı kesmemek ve sürekli yardımlaşmak hasım/güç odaklarını zayıflatır. Zira ancak birleşik güçler düşman kuvvetler karşısında direnebilir ve var olma hakkını elde edebilir. Oysa parçalanmış, düzensiz, oraya buraya serpilmiş güçler herhangi bir düşman birliği tarafından kolay yutulan hazır lokma gibidir. Hâlbuki güçlerin birleşmesiyle daha kuvvetli olunur ve zafer ümidi artar. Sonuçta anlıyoruz ki yüksek niteliklere sahip bir güç kendi benzeri başka bir güçle birleştiğinde kendilerinden kat kat fazla iki topluluğa eşit hale gelir.
Toplumsal birlik kendi içinde dayanışma etkenlerini de oluşturur ve müthiş kuvvetli tek bir yumruğa dönüşür. Kuma bulanmış çöl yollarında seyahat eden herkesin şahit olduğu bir manzaradır: Yüksekliği bazen dağlarla mukayese edilebilecek koca koca kum tepeleri oluşur. Ama güçlü bir rüzgâr esiverip bu tepelerin uçlarını hafif hafif kesmeye, ufaltmaya başlayınca ortalıkta bir şey kalmadığı ve kumların sağa sola açıldığı gözlemlenir. Zira kum taneleri arasında ne dayanışma ne de yapışma vardır. Oradan oraya buradan şuraya sürüklenip dururlar.
Fakat bir de o sert, çetin dağlara yalçın kayalara bir bakın. Rüzgâr ne denli şiddetli eserse essin onları yıkamaz ve parçalayamaz. Çünkü zerreler birbirlerine sımsıkı yapışıktır, zaman su gibi akıp mevsimler değiştiğinde bu kayaları hafifçe yontup çıplaklaştırmaktan gayrı bir etkide bulunmaz. Dağ yine güçlü, sert, sağlam dağdır. “Allah yolunda hepsi birbirine kenetlenmiş, yekpare/tek parça ve muhkem bir bina gibi, saf bağlayarak mücadele edenleri sever.”(Saff:4) “Bir mü’min diğer bir mü’min için birbirine kaynaşmış binaya benzerler.” Rasululllah bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirdi ve mü’minlerin birbirlerine nasıl kenetlendiklerini gösterdi.”(Buhari,Müslim) Bundan dolayı birey ve guruplar arasında kenetlenme ve dayanışmanın bulunmadığı milletler, ümmetler ne kadar kocaman bir gövdeye sahip olsalar da tıpkı eriyen kum tanelerini andırırlar.
Bir araya gelmenin bir faydası da ahlakın güzelleşmesi, fazilet ve güzelliklerin öğretilmesidir. Ayrıca diğerlerinin ilmen ya da amelen ulaştığı güzel neticelerin yararlı meyveleri beraberce tadılır. Toplanmak, kişiyi amele ve aktiviteye sev keder. Çoğu zaman gizli kalmış yetenek ve enerjilerin ortaya çıkmasına, tezahür etmesine sebep olur. Oysa tek kalıp inzivaya çekilme ve kendisini soyutlama, bu tür bir hayat tarzını benimsemiş fert ve gurupları her şeyden çekinmeye, yabaniliğe, gıybete sev keder ve ahlak düşkünlüğü baş gösterebilir.
Toplumsallığın bir faydası da tek bir ferdin ya da küçük gurupların başaramayacağı büyük insani vazifelerin yerine getirilmesinde pay sahibi olmaktır. İnsanlık tarihindeki büyük ve çarpıcı olaylar ancak toplumsal beraberlikle gerçekleşmiştir. Ferdi çalışmalar ya da buna yakın çabalar çoğu zaman zayıf kalır ve boşa giden enerjiler şeklinde tecelli edebilir. Tek kalmak ve bireycilik kendisi ile beraber başka bir çirkin tutkuyu da besler, büyütür. Bu bütün insanların övgüsünü kendi benliğinde toplayabilmek amacıyla diğerlerinin çalışmalarını baltalama ve çamur atma hırsıdır. Bu çirkin ve aşağılık huy sonunda o ferdin çalışmalarını da etkiler ve meyvelerini devşirmekten alıkoyar. Ardından sosyal çabaların doğurduğu tüm güzel neticelerden mahrum olur. “İnsanların arasında yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mü’min, insanların arasında yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen mü’minden daha hayırlıdır.”(Tirmizi,İbn Mace) Yalnızlık, sosyal hayatın terki en büyük sefalettir, ormanın ortasındaki kömürcü bile en azından köpeğinin dostluğuna sahiptir. Tek başına yaşayan insan olduğu gibi kalırken, toplum içinde ki insan ise gelişme gösterebilir.
Daha büyük siyasi birliktelikler oluşturmanın yolu önce bölgesel devletlerin içindeki siyasi özgürlükleri gerçekleştirmekle mümkündür ve hiç şüphe yok ki siyasi meşruiyet probleminin çözülmesi hem mantıksal hem de pratik açıdan devletlerarasındaki birlik meselesini halletmeden önce yapılması gereken bir şeydir. İslam dini, Müslümanların tek bir devlet olmasını değil tek bir ümmet olmasını farz kılmıştır, dolayısıyla ümmet devletin eş anlamlısı değildir. Müslümanlardan asıl istenen şey, siyasi iradelerini ve yardımlaşma-dayanışma güçlerini birleştirmektir. Eğer Müslümanlar halklara yönelik herhangi bir baskı ve zorlama uygulamaksızın söz konusu şekilde birliği oluşturmak mümkün olabilseydi ne ala; fakat siyasi, kültürel ve dilsel farklılıklar sebebiyle eğer bu mümkün olamıyorsa, o zaman bunu kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla telafi ederek farklı bir siyasi birlik oluşturmak vaciptir ve elzemdir.
Birlik düşüncesi “İslam Milletler Topluluğu” diye isimlendirmek yerinde bir karar olacaktır. Bunun İslam’a aykırı olduğunu da düşünmüyorum. Buna göre yardımlaşma ve dayanışma esasına dayalı İslami birlik, federal olmalıdır. Bu düşüncemizi dini, milli ve ırki aitlik birleşebilen bir homojen federe devlet takip edecektir. Böylece doğu halklarının oluşturduğu birlik de küresel toplumla birlikte yürüyebilecektir. “İslami Milletler Topluluğu ”nu oluşturmak için, federatif bir organ olan İslami bir kongrenin öncülüğünde İslam âleminin değişik bölgelerini kitleler halinde bir araya getiren bir tasarı hazırlamak gerekiyor. Vesselam.