Değerli dostlarım! Etkisini tüm dünyaya her boyutuyla hissettiren ve alışageldiğimiz birçok yaşam şeklimizi değiştiren, insanlık tarihinin bilinen en derin ve etkin salgını olan corona virüsü tüm hızıyla bizi kuşatmaya devam ediyor. Bu gidişle salgının insanlık tarihinde büyük bir hatırası olacağı aşikardır. Gerek toplumsal gerekse de bireysel olarak hepimizi ekonomik ve psikolojik açıdan etkilemiştir. Artık maalesef her gün ölüm haberlerini sadece rakamsal değerlerle ifade eder hale geldik. Ayrıca birbirimize bulaştırır veya birbirimizden kaparız korkusuyla tamamen uzaklaştık ve yalnızlaştık.

Evet, zaten 21. yüzyılın teknolojik bağımlılığıyla yalnızlaşan ve sözde sosyal medya yüzünden asosyalleşen gençlerimiz ve çocuklarımız, bu salgın nedeniyle daha da yalnızlaştı ve asosyalleşti. Salgının bize yönelik etkisi elbette sadece bununla sınırlı değildir. Ekonomik olarak da -toplumun elit kesimleri hariç- her tabakandan yeni işsizler ve yeni açlık düzeyinde yaşayan katmanlar ortaya çıktı.

İnsanlık olarak maruz kaldığımız ve beraberinde açlık, fakirlik, sefalet ve işsizlik gibi toplumları içten içe çökerten hastalıkları doğuran, bireyleri bunalıma sokan bu facia karşısında nerdeyse ayakta kalanımız yok. Peki, bu facia ortamında toplum olarak hele de inançlı ve “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” prensibine sahip bir Peygamberin ümmeti olarak neler yapabiliriz? Veya popüler deyimiyle krizi fırsata nasıl çevirebiliriz?

Değerli dindaşlarım? Bugün fiziki olmasa da ekonomik ve ruhsal yıkıma sebep olan dehşetli bir depremle karşı karşıyayız. Kimimiz enkaz altında ölmüş, kimimiz ise kendisine uzanacak bir ele muhtaç halde inim inim inlemektedir. İslam toplumu olarak böyle bir manzara karşısında takınmamız gereken insani ve İslamî duruş, bu depremden ve yıkımdan mal kaçırmak değil, yıkılanlara el uzatmaktır. Belki böylece Allah’ın rızasına ulaşmış ve kaybettiğimiz insanlığımızı bir nebze kurtararak krizi fırsata çevirmiş oluruz. Peki, bu nasıl olacak dediğinizi duyar gibiyim. Müsaadenizle şöyle örneklendireyim.

Bugün her ay kira ödemek zorunda olduğu halde kısıtlamalar nedeniyle müşteri ağırlayamayan cafe, kıraathane gibi yerler işleten, yolcu taşımacılığı yapan turizmci ve servisçi esnaflarımız, özel okulda büyük bir sermaye yatırdığı halde öğrenci alamayan eğitim camiamız ve eğitim kurumlarında büyük bedellerle ihalesini kazanıp işletemeyen kantinci esnafımız vardır. Diğer yandan gündelik yevmiye ile çalışan işçilerimiz vardır. Bu insanlar kazanamadıkları gibi ödemek zorunda oldukları vergileri, kiraları ve zorunlu harcamaları bulunmaktadır. Onlar için evde oturmak zorunda olmak demek aslında varsa birikimlerini tüketmek, yoksa da geleceklerini feda etmek demektir. Unutmayalım bunların da bakmakla yükümlü olduğu ekmek gözetleyen masum çocuklar ve çaresiz kadınlar vardır. Ve unutmayın bu çaresiz, fakir ve zorda kalmışların el açmaya veya başkasından dilenmeye engel olan çok ulvi bir onur ve gururları vardır. Belki de açlık ve yokluktan karnına taş bağlayacak durumdayken dahi tüm yokluğu sineye çekip “nasılsın durumun nasıldır?” gibi sorulara “iyidir elhamdülillah” diyecek kadar onurlu ve şahsiyetlidir bunlar. Ama varlıklı bir Müslümanın zeki ve halden anlayan olması gerekir. Asıl civanmertlik istenmeden verebilmektir. Asıl cömertlik etrafında iffetinden dolayı zengin ve ihtiyacı yokmuş gibi görünen muhtaçları görebilmektir. Onlar istemeden onurlarını ve kişiliklerini zedelemeden verebilmektir. Şu ayetler ne güzel de özetliyor bu durumu:

يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ اَغْنِيَٓاءَ مِنَ التَّعَفُّفِۚ تَعْرِفُهُمْ بِس۪يمٰيهُمْۚ لَا يَسْـَٔلُونَ النَّاسَ اِلْحَافًاۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ۟

İffetlerinden (ve dilenmeye tenezzül etmediklerinden) dolayı, bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden (mahrumiyet ve mahcubiyet belirtilerinden) tanırsın. (Bunlar iffetlerinden dolayı) Yüzsüzlük ederek insanlardan istemekten utanmaktadır. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Bakara: 2/273)

İşte tam da bu ortamda Müslüman olarak bu salgın ve yokluğu insaniyet ve İslamiyet adına fırsata çevirip Allah’ın rızasını kazanmaya aracı kılabilecekken varlıklı ve mülk sahibi insanlar birbirini tetikleyen zamları bahane ederek fedakârlık, insanlık ve Müslümanlıkla bağdaşmayacak şekilde kira ve fiyat artırımına gitmektedirler. Ya da elindeki sermayeyi belki yükselir de oradan biraz kazanırım gibi insaf ve öngörüden yoksun şekilde döviz veya temel ihtiyaç malzemesini stoklayanlarımız vardır maalesef.

Ey Müslümanlar! Gün enkaz altında kalanların mallarını talan etme, ya da sadece kendini düşünüp başkasının ateşinde sefasını sürme günü değildir. Bilakis gün, enkazda kalanlara el uzatmak, “kimse yok mu?” diye feryat edenlere karşılık “sesimi duyan var mı?” diye tüm benliğimizle haykırma günüdür. Unutmayın mahşerde en muhtaç olduğumuz anda imdadımıza yetişecek olan da bu dünyada imdadına yetiştiğimiz bir çaresizin eli olacaktır.

Krizi fırsata çevirenlerden olmamız dileğiyle saygılarımı sunarım.