Kâinatta görünen- görünmeyen iki nesne mevcuttur.  Biz insanlar görünenleri gözlerimizle kabil eşyayı görüyor, basiretimizle onlara şekil veriyor hafızamızda tutuyoruz ve İki gözün görme özelliğini beyin hafızamızla tasvir ediyor, şekillendirerek tasvir ediyoruz. Bu gözlerle görme nimeti yaratan eliyle  ihsan edilmiş, yalnız insana değil canlıların tümüne verilmiş her biri kendi istidadı nispetinde algılamaya muktedir olmuştur. Bir de gözle görülmeyen fakat evrende görülenden daha aktif nesneler var, onları görme imkânı yoksa da var oluşları kesindir ve onlarsız var olmak ve yaşamak mümkün değildir. Bu kısım varlıklar; melek, cin, ruh, şuur, hayat gibi nesnelerdir. Bunlar görülmese de vardır, hatta onlarsız yaşamak mümkün değildir.  Bunların ispatı gözle görülenlerin ispatinden daha ehvendir. Zira bu evrenin yaşayış biçimi, hareket tarzı bunların tümünü basirete yakınlaştırıyor. Sen bu evrenin işleyişine, seyrine, nizamına, faydasına, zararına yaratılış biçimine baktığın zaman göreceksin ki bunları idare eden bazı gizli güçlerdir. O güçler ruh, hayat, melek, cin, şuur gibi nesnelerdir. Bunlar gözle görülmese de varlıkları kesindir, bütün işleyiş onlarla tahsil edilmektedir, her şeyi idare eden onlardır. Bunların fiziki durumuna değil, fiillerine, icra ettikleri eserlere bakılsa varlıkları belli olacaktır. Şimdi onların bir benzeri virüsler var, bu virüs gözle hatta normal mikroskopla görülmediği halde varlığında ve canlı üzerindeki pozitif- negatif tesirinde şüphe yoktur. Bu iki virüs bize gösteriyor ki hayat da melek de var cin de ruh da şuur da vardır. Bunun için bütün dinler bunların varlığından söz etmektedir ve hepsinin icat ettiği eserler mevcuttur. Mesela tabiat seyri, yağmurun yağışı  gibi Mikail'e, ölüm Azrail'e,  vahi Cebrail'e, süre üfleme İsrafil'e verilmiş. Bu harika fiilleri onların varlığına delalet eder. Keza canlının yaşaması da şuur ve hayatın varlığına delalet eder. Kuran açık ifadeyle “ خلق الموت والحیاتة Allah ölümü de hayatı da yaratır” buyurmaktadır. Demek hayat ve şuur görülmese de varlıklarında şüphe yoktur.   Bir ateist öğretmen öğrencileri kendi gibi yetiştirmek için şöyle bir plan tertiplemiştir: Eline kalem almış, çocuklara “bu elimdeki kalem var mı?” diye sormuş, çocuklar “var” diye cevap verince şöyle demiş: Demek gözlerimizle gördüğümüz kalem var. Peki, “Allah var mı? Varsa görülmesi gerekir ama görülmediğine göre yoktur” demiş. Öğrencilerden biri şu şekilde cevap vermiş: “Arkadaşlar, bizim öğretmenin aklı var mı?” Öğrenciler “var” deyince “peki aklını görüyor musunuz? Hayır, görmüyoruz öyle ise öğretmen delidir, çünkü aklı yoktur” demiş.

Evladı dinsizleştiren sıçandır.

Ambara girip hap kemirendir

Dinsiz yetişen nesiller âmâdır.

Okulu âmâya verme! Vebaldir.

Hakka namzet ol