Malum olduğu üzere Allah bütün insanları fiziki anlamda müsavi yarattığı gibi batini, hayati anlamda da müsavi kılmıştır.  Lakin insan bu çizgiden inhiraf etmek suretiyle müsavat vasfını üstünlük vasfına çevirmiştir. Evet, tüm insanları parçalayan, tefrika eden bir kısım esbap vardır. Bu esbap sosyal hayatı etkilediği gibi dini, maddi manevi her türlü nesneleri etkilemektedir. Bunların bir kısmını beyan edeceğim: Irkçılık, mezhepçilik, meşrepçilik, soy, aşiret, parti gibi tefrika sebeplerin bizlere büyük zarar verdiği malumdur. Bunlar insanları parçalayan düşünce ve davranışlardır. Hâlbuki Allah (cc) Hucurat süresinde şöyle buyurmaktadır.  "Şüphesiz sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız ona itaatsizlikte en fazla sakınanızdır..."

Allah (cc) bu tebliğiyle gösteriyor ki üstünlük; ırk, mezhep, soy, sop kabile, sülale, aşiret, parti gibi arızi vasıflarla değil,  Allah'ın emir ve yasaklarını ifa etmekle kazanılmaktadır. Hülasa,  soy, ırk, zenginlik meşrep, mezhep, parti gibi ayırımcı vasıflar üstünlüğün sebebi değildir. Bu ayrımcılık İslam dışı felsefelerden tevellüt etmiştir.

Peygamber (sav) Habeşistanlı Bilal, Rumi Suhayb, fars Selman ve Arap Mesut dört sahabenin arasında fark yapmazdı, birini diğerine üstün etmezdi. Evet, bu gün bizim ile Arap ülkelerin arasını açan, Vehhabilik- Sünnilik mezhepsel düşüncelerdir. Bizimle Farisiler İranlılar arasına giren Sünnilik ve Şiiliktir. Hatta ülkemiz dâhil tüm İslam coğrafyasında meşreplerin değişikliği bütün Müslümanların arasına girmiş ve tefrikaya sebebiyet vermiştir.  Ve hatta ABD gibi ülkelerde siyah- beyaz renk vasıfları milleti ikiye bölmüş, müsavat vasfını sıfırlamış, beyazlar siyahları insanlık safhasından silmeye çalışmıştır.

Bu virüsten kurtuluş çaresi kuranın bahis ettiği tefrike sebeplerini tahlil edip aynı anne babadan, Âdem ve Havadan yaratıldığımızı ve ırk, mezhep, soy, renk gibi değişikliklerin üstünlük için değil, sadece birbirimizi tanımak için olduğunu anlayıp bütün insanların arasında eşitlik sıfatını hayata geçirmektir. İnsanlık kuranın bu tebliğine dönmelidir ve illa insanlık bindiği şimdiki gemisini er geç devirecektir.

Kuranın bu tanımıyla hayata yaklaştığımız takdirde insanlık barış, mutluluk içinde yaşayacak, Afrika insanı ile Avrupa insanı farksız olacak, kavgalar frenlenecek. Hatta tefrikaya, şerre sebebiyet veren silahlara hacet kalmayacak, tedavülden çıkacak, silaha ayrılan nakit hayatın diğer dilimlerine harcanacak ve genel huzur berkemal olacaktır. Hakka namzet ol