YAĞMUR
Rahmet, bereket Ve şefkatin sembolü
Değerli dostlarım! Varlığında değerinin farkında olmadığımız ancak yokluğunda çaresizliği iliklerimize kadar hissettiğimiz birçok nimetler vardır. Bunlardan biri de şüphesiz yağmurdur. Yağmur denilince acaba aklımıza ne gelir? Sadece su mu? Ya da ıslanmamak için yağdığında açtığımız şemsiyeler mi? Veya güneşli havayı kapattığı gerekçesiyle bazı kimselerin hoşnutsuzluk duyduğu kara bulutlar mı? Hayır dostlarım! Yağmur sadece bunlardan ibaret değil. Yağmur denilince akla rızık, bereket ve rahmet gelmeli. Yağmur aslında bizim için en az nefes kadar önemlidir. Eğer yağmasa çiçekler, sümbüller yeşermeyecek, yeşermeyince de bahar gelemeyecek ve kuşlar şen şakrak ötemeyecek.
Yağmur bereketin kaynağı, rahmetin sembolü, aşkın mümessili ve huzurun habercisidir. Tüm bunların ötesinde de yağmur, yüce yaratıcının biz kullarına rahmetinin en büyük temsilcisidir. Yağmur, şairlerin şiirlerinde aşkı anlatmak için kullandığı, âşıkların altında buluşmayı hayal ettiği ve son olarak susuzluktan damağı kurumuş kuşların, çiçeklerin ve toprağın kavuşmayı hayal ettiği bereket ve rahmet kaynağıdır. Yağmur, aynı zamanda yüce Allah’ın gücünün en bariz göstergesidir. Yağmuru istediğinde yazın yağdıran Allah, dilediğinde nisanda dahi bizi yağmura hasret bırakabilir.
Özellikle son yıllarda insanlık olarak başta corona virüsü olmak üzere kuraklık vb. sorunlarla uğraşıyoruz. Hepimiz evlerimize kilitlenmiş, işimizi olabildiğince yürütmeye çalışıyoruz. Sonbaharda ülkemizin genelinde yağmurlar zaten geç gelmişti. Tam “Tükendik Mevla’m” derken rahmet bize tecelli etmiş yüzde onlara düşen barajlarımızın dolması ve ekilen tohumların suya kavuşmasıyla derin bir nefes almıştık. Ama bahar aylarında özellikle de ekinlerin ve çimenlerin suya aşırı ihtiyaç duyduğu bu günlerde yine yağmura hasret kaldık.
Evet biliyorum kainatın tüm ipleri Allah’ın elinde olduğu gibi yağmurun da ipleri yüce rabbimin elindedir. Ama bizlerin de bunda hiç mi payı yok? Düz ve sulak arazileri betonlaştırmadık mı? Meraları ve hayvan otlaklarını dahi imara açıp yok etmedik mi? Su israfında bulunup saatlerce boşuna muslukları akıtmadık mı? Cennet vatanımızın dört köşesindeki ormanlarına sarı kepçe ve kamyonları madencilik adına talan etmedik mi? Hâlbuki biz “kıyametin kopacağını görsen bile yine de fidan dik.” diyen bir peygamberin ümmetiyiz.
Sakın yağmura sadece ekin ile uğraşan çiftçilerin ihtiyaç duyduğunu düşünmeyin. Aksine memur, esnaf hepimiz yağmura muhtacız. Yağmur yağmasa buğday yeşermez, buğday yeşermeyince ekmek bulunmaz ve nihayetinde Allah muhafaza” kıtlığa düşeriz. İşte o zaman da yakılan ağıtlar pek fayda etmeyebilir. Gelin hep beraber hatalarımızdan vazgeçip yaradana el açıp yalvararak: “Ey Allah’ım!!! Biz senden başka bir kapıya sahip değiliz ki gidelim. Sen vermesen yağmuru, ıslatamaz hiç bir güç kuruyan dudakları. Bizi çaresiz bırakma Allah’ım” diyelim.
Yağmurlar altında ıslanmak dileğiyle saygılarımı sunarım. Ekrem TURĞUT