Ülkemiz dâhil olmak üzere tüm dünyayı çember içine alan virüsle mücadele etmek için idareciler aklıselim hareket etmeli, tamam malum etrafımızı çevreleyen bir salgın hastalık var ama o hastalığı def etmenin yollarını ararken, halka verdiğiniz zarar, virüse yakalanmasından daha büyük bir zarar olmamalı,  kaş yapayım derken göz çıkarmamalısınız. Sokağa çıkma yasağı olduğu zaman doğal olarak gıda ürünlerini satan hariç tüm dükkânlar kapalı oluyor. Böyle bir durumda bu dükkânları kapalı olanlar, geçimini gündelik işlerle sağlayan, seyyar satıcılar ne yiyecek ne içecek çoluk çocukları varsa nafakalarını nasıl temin edecek, bunu da düşünmeniz gerekmez mi sayın idareciler?

Peygamberimiz(s.a.v) şöyle buyurmaktadır: ’Günahlar açıktan işlenip çoğaldığı zaman zelzele ve felaketler meydana gelir, idareciler emrindekilere zulmettiği zaman yağmurlar azalır, kıtlık meydana gelir. deylemi, müsnedül-firdevs

Resmi işi olmayan, dükkân ve bakalı kapalı olan, günlük yevmiye ile kendi ve çoluk çocuğunun nafakasını temin edenlere belli ölçülerde ücret ödemeniz gerekmez mi? Zaten açlık derdine giren bir vatandaş virüs hastalığını da unutur, virüs umurunda bile olmaz. Çünkü siz virüsün, halkın içinden çıkması için amansız bir mücadele ve olabilecek tüm tedbirleri alıyorsunuz, âmâ insanları açlığa mahkûm ettiğinizi unutuyorsunuz. Hâlbuki kişinin virüse yakalanması açlıkla karşı karşıya gelmesinden daha mantıklıdır. Şimdi soruyorum ülkeyi yöneten idarecilere: bu 17 günlük sokağa çıkma yasağında, dükkânı, bakalı kapalı olan, günlük işlerde yevmiye ile çalışan insanları umutlandıracak, onları kendi hallerine terk etmeyecek, mübarek ramazan bayramında çocuklarının yüzünü güldürecek, maddi yâda manevi yaptırımlarınız var mı? Yoksa eğer bilmenizi isterim ki bu onlara virüse yakalanmaktan daha büyük bir acı olacak.

Hz. Ömer(r.a) diyor ki dağlara buğdaylar serpin Müslüman ülkede kuşlar aç demesinler. Dikkat ederseniz, Hz. Ömer kuşlardan haberdardır, artık insanları siz düşünün. Allah’a emanet olun.