Prensip olarak İslam savaşa karşıdır. İslam kelimesi, “Silm; barış, güven ve huzur, selam da mutluluk, esenlik ve güvenlik” demektir. “Ey iman edenler, hep birlikte barışa girin.” (Bakara:208) Fakat istibdat ve fesat karşısında, müdafaa olmaksızın ne barış ne de güvenli yaşam kalır. Savaş, bir anlamda zorunluluk gereği başvurulan bir alternatiftir. “Şiddet bir anda haksızlık gibi görülebilir, ama fenalığa karşı seçilmiş bir haksızlık olarak düşünülürse bu haksızlığın da giderilmesidir. 

      İslam’da savaşın nedeni İslam topraklarını dış saldırılardan korumaktır. “Barış istiyorsan, savaşa hazır ol” “Barış isteyen, savaşı göze alır” “Savaş, barışın aracı olmalı” batılıların özdeyişleri ve “Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-felah / Hazır ol cenge, istiyorsan sulh-u salah!” özdeyişleri bu anlamda kullanılmıştır. Hz. Peygamber, “Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Onlarla karşılaşacak olursanız da sabredin” (Buhari, Müslim) demiştir. 

      Allah’ın “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et. (Enfal:61) Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar”(Şura:39) çağrısı, şerre karşı mücadele çağrısının ve zulme direniş emrinin gereğidir. Hz. Peygamber’in; 9 kılıç, 3 mızrak, 3 yay, 7 cebe ve 3 kalkanı vardı. Hz. Peygamber “savaşçı bir peygamber” olan Hz. Musa’ya çok benziyordu. 

       İnsan, kötülüğün zaferi karşısında sürekli olarak elini kolunu bağlayacak değildir. Sağ yanağına tokat atılan bir kimsenin sol yanağını uzatması ile öldürülmek istenen bir çocuğun yardımına koşmak görevi arasında zaruri bir zıtlık mevcut değildir.” “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın” (Bakara 190) ayetleri burada belirleyicidir. Buna rağmen Emperyalist güçler saldıran tarafın İsrail olduğunu bile bile İki tarafı sükûnete davet ediyor ve İsrail meşru müdafaa hakkını kullanıyor diyorlardı. Bütün dünya hukuklarında saldıran tarafın meşru müdafaası diye bir iddiası olamaz.    

      Savaş, insanlık ile mutluluk arasında kara kedi gibi duran sömürüye dayalı tahakkümün ortadan kaldırılması yolunda kullanabilecek meşru bir araçtır. Roma tarihinde, “Savaş gerekli olduğu kişiler için haklıdır ve silahtan başka hiçbir umut kalmadığında silahlar kutsaldır” diye geçer. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları aralıksız devam etti. Yaklaşık yirmi gün süren saldırılarda aralarında çocukların da olduğu 700’e yakın Filistinli yaşamını yitirdi. İsrail saldırıları “Hamas’a karşı savaş” söylemiyle meşrulaştırmaya çalışıyor ve Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği katliama kılıf uydurmaya çalışıyordu.   

      Netanyahu ve Tel Aviv Hükümeti’nin söylemlerinin aksine Gazze’de İsrail saldırganlığına karşı direnen birçok örgüt vardı. Filistinli örgütler daha önceki saldırılarından farklı olarak ilk kez İsrail’e karşı bu kadar ortak hareket ediyorlardı. Filistinli örgütler son savaştan sonra direnişi tamamen yeraltına indirdiriyorlardı. Ortak merkezde Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları, İslami Cihat'a bağlı Kudüs Tugayları, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin (FHKC) Ebu Ali Mustafa Tugayları, Mücahidin Tugayları, Nidal el Amudi Taburu, Nasır Selahaddin Tugayları, Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi'ne bağlı Ulusal Direniş Tugayları, Ensar Tugayları, Abdulkadir el-Hüseyni Tugayları, Şehit Cihat Cibril Tugayları, Şehit Eymen Cude Grupları ve Fırtına ordusu yer alıyor. Ortak oda İsrail'e roket yağmuruna “Kudüs Kılıcı” adını verdi.   

      Kazılan yüzlerce tünelle roket fırlatma rampalarını gizledi. Tünellerden açılan gözler roketlerin yeraltından fırlatılmasına imkân verirken yerinin saptanmasını da zorlaştırıyor. İsrail sınırlarına kadar uzanan bu tüneller sayesinde atış menzili de genişledi. Filistinliler tüneller sayesinde İsrail’in karadan ilerlemesine engel oluyor. Erez, Sofa, Şicaiyye ve Ayn el Salise’de İsrail sınırına geçip arkadan çevirme yapan Filistinliler, İsrail ordusuna ağır kayıplar verdirtti. Filistinli örgütler kendi silahlarını üretmeye başladı. Hamas ile İslami Cihat artık roketleri kendi yeraltı tesislerinde üretecek kadar uzmanlaştı ve dışa bağımlılık çok azaldı. Suriye'den temin edilen tanksavar kornet gibi bazı silahlar ise Mısır'ın Sina Yarımadası'ndan Gazze'ye tünellerle sokuluyor.  

      Gazze'den İsrail'e şimdiye kadar roketlerinin yanı sıra kamikaze droneları ve kornetler kullanıldı. Aşdod, Aşkelon, Dimona, Negev, Bir Şeba, Lod, Ramle, Kudüs, Tel Aviv şehirlerinin yanı sıra Ben Gurion Havaalanı hedef alındı. Hem askeri sonuçlar hem de toplumsal seferberlik bakımından yeni bir tablo oluştu. Roketlerin en az yüzde 10'unun Demir Kubbeyi delmesi, özellikle çoklu atışlarda kalkanın yakalama oranının düşmesi, 2014 savaşına kıyasla roketlerin menzil, isabet ve etki gücünün artmış olması, petrol rafinerisi, liman, havaalanı gibi önemli stratejik tesislerde ciddi hasarların oluşması çatışmada yeni bir eşiğe işaret ediyor.  

      Epey zamandır İsrail Gazze'yi vururken ya da Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te gerilimler yaşanırken İsrail, vatandaşı Filistinli Araplardan sivil itaatsizlik benzeri ciddi meydan okumalarla karşılaşmıyordu. Yafa, Akka, Lod, Ramle, Nasıra, Bir Şeba, Şefa Amr, Umm-ul Fehm, Kafr Kanna ve Kafr Manda gibi pek çok yerde sivil itaatsizlik eylemleri ve iç savaş çağrışımları yapan şiddet olayları yaşandı. Bu da İsrail'in Kudüs'te adım atarken dikkate almak zorunda kalacağı yeni bir direnç damarı. Bütün bu türbülans, İsrail'in Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'le imzaladığı, ilişkilerin normalleşmesine yönelik Abraham Anlaşmaları sayesinde Arap ülkeleriyle kendi baharını yakaladığı bir döneme denk geldi. Bu da Filistin davasının kolayca gömülemeyeceğini ve kendi iç dinamikleriyle İsrail'i zorlayabileceğini gösterdi. 

      Kur’an’da “Allah ve Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal:46) Türkiye Cumhur Başkanının ve Parlamentosunun takdire şayan girişimleri ve Filistinli örgütleri birleşme kararı almayıncaya kadar terör devleti İsrail bundan istifade ederek yoluna devam ediyordu, ne zaman ki, Filistin örgütleri beraber hareket edeceklerini deklare ettiler o zaman İsrail ateş kes yollarını aramaya başladı. Çünkü İsrail'in anlayacağı dil bu dildi. Buna rağmen Türkiye’nin girişimleri sonucu ve örgütlerin başarılarını gölgelemek ve onlar mal olmaması adına gizli bir şekilde Mısır ve Suriye sözde öncülüğünde ateş kes sağlanmıştır. Olsun bizim maksadımız üzümü yemekti ve bütün dünya bunun nasıl olduğu konusunda feraset sahibidir. Tebrikler Türkiye ve Filistin Örgütleri! Vesselam.