Değerli dostlarım! Toplumu tüm kurum ve bileşenleriyle çökerten ve tahrip gücü en yüksek bir hastalık olan “ihanet” konusu ile karşınızdayım. Bir esnaf olarak bu konuyu neden seçtiğimi belki de merak ediyorsunuzdur. Çünkü ben hem toplumun bir ferdi hem de bu toplumu yakından müşahede eden bir mesleğin icracısı olarak bu hastalığın yıkıcı etkisini bizzat gören ve yaşayan biriyim. Üzülerek belirtmeliyim ki bu hastalık, “Bizi aldatan bizden değildir” diyerek aldatmanın ve ihanetin her türlüsünü şiddetle reddeden ve bu hastalığa bulaşanları İslam toplumunun bir ferdi olarak görmeyen İslam dininin müntesipleri olduğunu iddia eden bir toplumda yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öncelikle “aldatma” nedir? Gelin biraz onu konuşalım. Sadakat ve güvenilirliğin zıddı olan aldatmayı gerek İslamî gerekse de insanî olarak en geniş çerçevede şöyle tanımlamak mümkündür: Kişinin kendisine tevdi edilen bir görevi veya emaneti, kendi menfaati ekseninde kullanması veya kullanılmasına göz yummasıdır. Bu kapsama toplumun en küçük kurumsal yapı taşı olan aileden sorumlu kişilerden tutun da devlet mekanizmasında görev alan tüm yetkili ve sorumlu kişiler dahildir. Bu nedenle de ailede baba aile fertlerine karşı aldatıcı olamayacağı gibi toplumun can, mal ve huzurundan sorumlu olan tüm devlet görevlileri de kendilerine tevdi edilen görev kapsamında sorumludurlar. Kendilerinden beklenilen davranışlar dışındaki her türlü eylem ve tasarrufları, topluma karşı işlenmiş aldatma kapsamında değerlendirilebilir. Daha da detaylandırmak adına konuya spesifik olarak şu örnekleri vermek mümkündür:

Bir öğrencinin eğitim için kendisine teslim edilen araç gereçleri amacı dışında kullanması, ailelerin eğitilmeleri için çocuklarını emanet ettiği bir öğretmenin eğitim dışında öğrencilerin zamanını heder etmesi, esnafın kâr elde etme amacıyla müşteriyi yalan beyanlarla ikna ederek fiyatından fazlasıyla mal satması veya iddia edildiği kalitede olmayan malı satması. Veyahut, bir çobanın emanet edilen sürüyü hakkıyla otlatmaması, halkın kendilerini koruması için vergilerinden maaş bağladığı kolluk kuvveti mensuplarının hukuka uygun zemin ve alanda topluma karşı suçları görmezden gelmesi, kaynakları halk arasında fark gözetmeksizin toplum yararına kullanması gereken harcama yetkililerinin harcamayı kendilerine veya yakın çevrelerine ya da yersiz ve müsrifâne şekilde kullanması, toplumu idare eden siyasilerin veya atanmışların, yaptıkları görev karşılığında uygun görülen maaşın dışında nüfuzlarını kullanarak devletin imkânlarından yararlanması, iktidar veya ekonomik güce sahip olanların yetenekli ve başarılı ancak referansları olmayan fakir binlerce çocuk arasından kendi çocuklarını öne çıkarıp hak etmedikleri vazifelere atamaları, şehrin sokakları çukur ve çamurdan geçilmezken belediye başkanının evine giden yolu asfaltlaması, maaşla bir asır toplanamayacak servetin bir dönem milletvekilliği yapılarak kazanılması, fakirler dururken zenginlerin devlet yardımı alması, devletten iş kurmak üzere alınan paranın başka yollarda kullanılması, ücretlerinde bir aksama olması halinde aşırı tepki gösterip haksızlığa tahammülleri olmadığını açıkça beyan edenlerin görev yaparken kaytarmanın yollarını aramaları, kendi özel işlerini günün son dakikasına hatta gecelerini gündüzlerine katarak takip etmelerine rağmen kamu hizmetini yapan memur ve işçilerin mesai saatlerine dikkat etmemeleri veya vatandaşlara gereken özeni göstermemeleri, yabancılara nezaketten kırılacak kadar kibar davrananların akrabalarına kaba olması, kişinin dışardaki herkese tebessüm ettiği halde evde eşine ve aile fertlerine huzur vermeyip surat asması, evde dizi kalıp tutmuş ve günlerce özensiz dolaşan kadınların dışarıya çıkarken süslenmesi, erkeğin yabancı bayanlara kibar davranıp evdeki can yoldaşı, keder arkadaşı eşinden güzel bir söz esirgemesi, aşırı süslenmiş camilerde en kaliteli halılar üzerinde altın kaplamalı mikrofonlarda aç insanlara sabretmenin telkin edilmesi, etrafımızda yokluktan iman sıkıntısına giren binlerce insan varken umreyi turistik bir adet haline getirip onlarca kez umre yapılması, işçinin patronuna karşı dürüst davranmaması gibi davranışlar aldatmanın sadece birer örneğidir. Kısacası kendimize yapılmasını istemediğimiz birçok şeyi ele geçen ilk fırsatta yapmak, toplumumuzdaki aldatmanın yaygın örnekleridir.

Dostlarım! Gelin hep beraber birbirimizi daha doğrusu kendimizi aldatmak yerine sadakat ve güvenilirliğe sarılalım. Emin olun ki bir kaybımız olmayacak hepimiz kazanacağız. Aşırı hırsımızla boğazımıza kadar battığımız bu kötü huyumuzdan vazgeçip bize iç huzur ve dünya-ahiret saadeti getirecek olan doğruluğa, sadakate ve güvenilirliğe dört elle sarılalım. Emin olun bugün çekilen ıstıraplarımız hafifleyecektir. Aldatmayıp aldatılmadığımız bir dünyada görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla…