Allah “Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır” (Bakara:120) diyor. Ayette “onların dini” ibaresinin “milletehüm” ile ifade edilmiş olması, üzerinde durulması gereken bir husustur. Millet, İslam’a vurgu olması bakımından bir dinin inanç esasları yani amentüsünden çok; bir yaşama biçimi, tutum ve davranışların düzenlenmesi, hayatın süren somut pratiği anlamına gelir. Kur’an ve hadislerde “millet”, din ve şeriat anlamlarında kullanılmıştır. Millet kavramı “hayat tarzı, dünya görüşü” manasına gelmektedir. 

      Cahiliye toplumu, Hz. Peygamber’i kendilerine uymaya teşvik ediyorlardı. Bu teşviklerinin etkili olması için de hoşnutluklarını kazanmayı bir ödül gibi ortaya sürüyorlardı. Demek ki rıza, benzemede, tabi olmada ve benimsemede söz konusudur; ayrılıkta sevgi ve rıza yok olmalıdır. Ayet, yanlışa meylederek kazanılacak bir kesimin rızasına karşılık, Allah’ın dostluk ve yardımının kaybedilmesi gibi büyük bir kaybın söz konusu olacağına işaret etmektedir. Onun için Müslümanlar, görüşlerinde, hayat tarzlarında ve yollarında yapacakları değişimden önce, kazanç ve kayıplarını iyi analiz etmeli ve bu konuda bilgiyi takip etmelidirler. Hadiste ifade edilen “onlar kelerin deliğine girseler, siz onları takip edeceksiniz ”in manası onları takip etmeyindir. 

      Müşrikler, Hz. Peygamber’in baskı ile dinlerine tabi olmayacaklarını “Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseniz, ben davamdan ve inandıklarımdan vazgeçmem” ifadelerden anlayınca teşvik primlerine devam ederek bir sene ilahlarına tapmasın diğer sene de kendilerinin onun ilahına ibadet edeceklerini teklif ettiler. Ama Peygamber, vahiy lisaniyle “Sizin dininiz size benimki bana” (Kafirun: 6) demişti. Müslümanların, en azından İslam muarızlarına bu kadarını söyleyebilmeleri gerekirdi. Yoksa Hz. Peygamber’in “Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır” (Ebu Davud) hadisi gereğince kendisi için tehlike çanları çalmış demektir. 

      Günümüzde ismi Müslüman fakat bütün yaşantısıyla ve kültürüyle Batı kafalılar türemiştir ve en tehlikelileri onlardır. Kültür babadan oğula irsiyet yoluyla geçmeyen, fakat, öğretim yoluyla geçen ve öğrenilerek kazanılmış şeylerin tamamıdır. Goethe “Ve bütün dünyaya yayılan kültür şimdi / Şeytana da yaklaştı, onu ele geçirdi” diyordu. Bu insi şeytanların kendilerine benzetme ameliyesinde maymunlar gibi batıyı taklit edeceğine, Müslümanların kendi inancıyla bir kale oluşturması gerekir. 

      Herkes kendini kendince kurtarmalı, başkalarını taklit ederek değil. Yani bizim Batı’yı taklit ederek varacağımız yer batıdan daha üstün bir nokta olamaz; taklit hiçbir zaman aslının yerini tutmayacaktır. Osmanlı şairi “İste nakkaşı, nakşe aldanma, / Kuru suretle iş biter sanma” diyordu. Romalılar “böl ve yönet” derlerdi. Bölündük ve yönetiliyoruz. 

      Akif “Alınız ilmini garbın alınız san ´atını; / Veriniz hem de mesainize son süratini” derken toptancı mantıkla mı alın diyordu? Hayır hayır; ilim, bilim ve hikmet müminin yitik malıdır, herkesten almaya daha layıktır. (Müslim) Zira mümin ilmi ve bilimin sonucu icad edilen şeylerin tümünü hayırda kullanacak, onlar ise insanlığın sonunu kendi icatlarıyla getireceklerdir. 

      Meseleye toptancı bakış yetersizliğin ve acziyetin alametidir. Bir bifteğin, yenilir mi yenilmez mi olduğunu anlamak için bütün bir öküzü yemek gerekmez. Öyle ya, birazcık biftek yerseniz, o bifteğin sert olup olmadığını anlamak için; ama bana öyle geliyor ki, biz bütün bir öküzü yemek zorunda bırakıldık. Televizyon ekranlarında yerli fakat batı kafalı ilim adamlarımız; delil sunarken batıda şöyledir diye başlar konuşmaya, ne acı değil mi? 

      Korkarım ki geleceğimizi, teknoloji putuna çok fazla sarılarak, kurtarmak isterken geçmişimizi ve ebediyetimizi kaybettik. Bizler, millet olarak, feda ettik geçmişimizi, ananelerimizi, geleneklerimizi, dinimizi, bütün kültürel değerlerimizi; İstiklal marşı şairi, “Garbin afakini sarmışsa çelik zirhli duvar, / Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var” diyordu. Ancak ne pahasına olursa olsun batılılaşma” şeklinde bir politika takip ettik. Tazminat ’tan beri bunun dozu giderek artmıştır. Halbu ki; geçmişle olduğu kadar gelecekle de yüzyüze gelebilmek için, bir ruhi disipline ihtiyaç vardır. 

      Ziya Gökalp “Her milletin kendi kültürü vardır; ama medeniyet farklı bir kavramdır, medeniyet beynelmileldir; binaenaleyh, biz kendi kültürümüzü, kendi şahsiyetimizi, kendi değerlerimizi terk etmeksizin batı medeniyetine girebiliriz” derken, İbn Haldun, “İptidailerin(ilkel) medenilerden her zaman, ahlaki vasıflar, insani vasıflar cihetinden, üstün” olduğunu işaret etmiştir. O zaman, böyle büyük problemlerle yüzsüze gelmemiştik; bugün teknoloji ve kültür gibi, kültür politikaları gibi sebeplerle, dünyamız büyük problemlerle yüz yüzedir. 

      İlim ve bilimde bizim kapılarımızda dilenen batılılara biz hilesiz bir ilim verirdik, onun için Gomeri Watt, “biz batılıların Müslümanlara karşı nankörlüğü vardır” diyordu. Ancak bizim batıdan alacağımız insanlığın sonunu getirmek içindir. Biz, ölülere hitap etmiyoruz, dirilere hitap ediyoruz, yani, dirilerin meseleleridir asıl olan, onlara çözüm üretmek, onlar hakkında düşünmek, zorundayız. Tolstoy’un dediği gibi, “İlim şarlatan bir simyagerin yaptığı bir altın çubuğa benzer.” Siz ilmi halka, insanlara yaymak isterseniz ve kitle iletişim araçları ile bunu yaymaya çalışırsınız. Bir de bakarsınız ki, bu altın sikkelerle sahte paralar basmışsınız, hiçbir şeye yaramıyor, insanlar bunların gerçek değerini gördüğü zaman, size minnettar olmayacak, size borçluluk duymayacaklardır. 

      Batı kültürü ölen, can çekişen bir kültürdür. Ama batı kültürü, son üç asırdan beri, bir manada silahların gölgesinde diyeyim, kendi üstünlüğünü zorla bütün dünyaya kabul ettirmiş bir kültürdür. Latinlerin bir sözü vardır, “insan aklı, ispat edilmeyen şeyi kabul etmez.” Siz istediğiniz kadar “batılıyız” deyiniz, batılı bizi sizden daha iyi biliyor ve ispat edemezsiniz bunu, batılı olduğunuzu, yani dininizi değiştirip onların dinine girmeden. Batının çöküşü bütün dünyanın çöküşü anlamına gelecektir. Çünkü onların “Tanrıyı kıyamete zorlamak” gibi bir planları vardır.  

      Batılı şair, “Eskiden Hıristiyanlar haça inanır, haça güvenirlerdi. / Şimdi elektrik dinamosunun gücünü itikat ediyor” diyordu. Sular yokuş yukarı akmaz, seviye farkı, kanununa itaat eder, suyun yokuş, yukarı tırmandığını gören var mı? Bugün ortaya çıkan insan tipi şahsiyetsiz bir insan tipi ve hiçbir itikadı, inancı bulunmayan bir insan tipidir. Batıyı taklit etmekten ve kendi geçmişimizi taklit etmekten vazgeçmek bir formüldür, bu formülün içinde, yeni fikir gerekiyorsa, kendimize göre yeni teknolojiler üretmek fikri de vardır. Kendi teknolojimizi kendimiz üretmemiz gerekir. Kendi geçmişimizi veya batıyı yahut başkalarını taklit ederek bir yere varamayız. Fikri açıdan yaratıcı olmalıyız ki, yeni bir kültür ve kendi tercihlerimize göre yeni ve istediğimiz gibi bir teknoloji üretmemizde mümkün olsun diyorum. Varşova paktı dağıldı, Nato Paktı da dağılacaktır. Bunun bize yeni ufuklar açmasını diliyorum. Vesselam.