İsraillilerin Amerika ve Batılı ülkelerin öncülüğünde Filistin'e yerleştirildiğinden bugüne kadar orta doğuda Müslümanlar için bir çıban, Amerika ve Batı Hıristiyan dünyası için bir ileri karakol durumundadır. Böylece İsrailin muharref Tevratlarında geçtiği üzere “bu topraklar bize Allah’ın bir vaididir” dini argümanları gereği toprakla yetinirken; Amerika ve Batılı müttefikler ise Müslümanların yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürüyorlar. Öyle birilerinin zan ettiği gibi İsraili çok sevdikleri için değil çıkarları gereği yapıyorlar.
Terörizm Müslümanların yapmak istediklerinin karşısına dikilen her şey olmuştur. Amerika küresel süper olduğundan, Müslüman ülkeler ve diğer ülkelerden çıkarları bulunduğundan ya da çıkarları varmış gibi davrandığından terörizm bu hegemonyayı idame ettirmek için kullanışlı bir araç heline geldi. Amerika ve yerli uşakları işsizliğe karşı, doğal kaynakların kaybedilmesine karşı halk hareketlerinin hepsi terörizm olarak adlandırıyor.
Bu kısır döngü, terör örgütlerini beslemekten başka yararı olmuyor. Dünya Ticaret Merkezine ve Pentagon’a yönelik terör saldırılarını gerçekleştirenler apaçık bir şekilde orta sınıftan gelen Florida’daki uçuş eğitimine katılacak kadar eğitimli ve İngilizce konuşa bilen kimselerden müteşekkil olmasına rağmen fatura Müslümanlara kesilmiştir.
Müslümanlar terörize edilirken, İslam dünyasının içlerine, petrol üreticisi olan ülkelere, Arap dünyasına ve Ortadoğu'ya müdahil olmasının sonucu. Petrol ve stratejik gücü de kapsayan Amerika’nın İran Körfezinde konumlanması ve kontrolü, İsrail, Suudi Arabistan ve diğer müttefiklerinin korunması. Ayrıca bu diyalektik ve amansızca ortaya çıkan bir dizi etkileşim vasıtasıyla Amerika, bu bölgenin sakinlerine karşı, çoğu Amerikalının ya hiç farkında olmadığı ya da algılarının itinayla perdelendiği oldukça ayırt edici bir rol oynamıştır.
İsrail Terör Devleti kendi ordusuna İsrail savunma güçleri ismini veriyor, burada taktik, İsrail ordusuna savunma gücü izlenimini vermektir. Halbuki hakikatte, oldukça yanıltıcı bir şekilde medya, İsrail Savunma Güçlerini İsrail’i, esasen taş atmaktan başka bir şey yapmayan Filistinlilere karşı korumaya çalışıyor gibi sunuyor. Bu terör devleti bütün gücünü en büyük terör devleti Amerika’dan alıyor. İsrail dünyada, Amerika’dan, bugünün rakamlarıyla 135 milyar dolara varan, askeri ve ekonomik yardım alan tek devlettir.
Halbuki Filistinliler açısından gerçekte meydana gelen, 1948 ve İsrail devletinin kurulması, tarihi Filistin'in tarih boyunca Arap olarak kalmış bulunan %78’inin İsrail tarafından işgal edilmiş olmasıdır. Batı Şeria ile Gazze birlikte tarihi Filistin'in %22’sini teşkil ediyorlar ve şu anda kavga konusu olan yer burası, Filistinliler, hâlihazırdakaybetmiş oldukları %78’lik kısım için kavga etmiyorlar, onların kavgası geride kalan %22’lik kısım içindir. Terör devleti ise sanki Filistinliler saldırıyor ve onlar savunmadadırlar algısını servis ediyor.
Lenin, “Yalan söyle, yalan söyle, yalan söyle! Taki insanlar seni kabul edinceye kadar…” Henry Kissinger, “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir” diyordu. 5 Şubat 2003 tarihinde Amerika’nın Afrika kökenli dış İşleri Bakanı Colin Powell. BM Genel Kurulu’nda similasyon eşliğinde konuşmuş ve Saddam Huseyin’in kimyasal silah ürettiğine dair ‘kanıtlar’ sunmuştu. 19 Mart 2003 tarihinde başlatılan Irak işgalinin yasal dayanağını bu konuşma oluşturmuştu. Pawoll, 2005 Eylül ayında “kimyasal silah” iddiasının doğru olmadığını açıkladı. Ancak Powell’ın itirafı sonucu değiştirmedi ve bugün Ortadoğu’daki gelişmeler onun söylediği yalanın üzerine bina edildi. Dünya halkları kandırıldı.
Bugün Müslümanlara fundamentalist, aşırı dinci, kökten dinci vb. yaftalar yakıştırılmasının kökeninde yine algı yönetimleriyle Müslümanları terörize etmek ve gözden düşürmek vardır. Müslümanlar ise şanlı peygamberlerinin “bir mümin bir delikten ikinci kez ısırılamaz” dediği halde aynı delikten ısırılıyorlar. Bugün aşırı Müslüman örgütlerin şu veya bu şekilde finansörleri yine bu algı yöneticileridir. İşit militanına: “siz ne zaman İsraili vuracaksınız? Militanın; Müslüman olduğu zaman!” demesi ne kadar acıdır. Camiye giden cemaatin, pazarda çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden bombalayan sözde Müslüman olan örgütlerin yaptığına ne demeli?
Aşırılık ortaya çıkmasından bu yana mesajlar insanlara ulaşmıyor, çünkü gerçekte gelecekle ilgili bir mesajları yok. Basit bir şekilde İslam’ın tek çözüm olduğunu söylemek yetmiyor. Adalet, eşitlik, hürriyet ve özgürlüklerin savunulması ve İslam’ın yaşanılması gerekir. Dini siyasetten, ayırmaya çalışanlar; ancak dini yıkmaya ve anarşinin yayılmasına gayret eden kimselerdir. “Din; Allah’ın, vatan; herkesin” sloganı, cahiliye kaynaklı propagandadır. “Dini siyasetten ayırmak”. “Sonunu getirmek için dine karşı bir komplodur… Şüphesiz dinin, siyasetten ayrılması, kurulan düzenin halka karşı bir inkılâbıdır.
“Tek yol İslam” sloganı, siyasi bir slogan olarak kullanıldığı zaman, bu sloganı kullanan kimse, siyaset ve özellikle de yönetim meselesi konusunda belirli, açık ve detaylı birtakım içtihatlar geliştirip vaat etmedikçe, içi boş bir slogan olarak kalacaktır. Allah insanlardan dini sloganlaştırmalarını, onu tabelaya indirgemelerini istemiyor. Önemli olan adaletten sapmamaktır.
Aşırı Müslüman guruplar “ilahi” bir karaktere bürünmüş, insan haklarını, adaleti ve özgürlükleri savunmak yerine Allah’ın haklarını savunmaya koyulmuşlardır. Sanki din, insanların maslahatlarını sağlamanın bir vesilesi olarak değil, başlı başına amaç olarak algılanmıştır. Bu bakış açısına göre şeriat ceza hukukundan ibarettir. İnsanlara haklarını sağlamadan önce onlardan görevlerini yapmalarını ister. İnsanları “ya hepten iman et ya tamamen inkâr et” ikilemine sokarak islamı uygulamak isterler. Farklılığa, ıslahata, değişime hiç yer vermezler. Sanki İslam insanları ıslahata değil yeryüzünde fesat çıkarmaya ve insanlardan öc almaya, peygamber de âlemler için rahmet olarak gönderilmemiş sadece hadleri uygulamak için gönderilmiştir. Peygamber’imiz prensip itibariyle düşmanları dahi imhayı değil, hep kazanmayı gaye edinmiştir. Allah’ım iz ’an ver, İslam’ı hakkıyla anlamayı Müslümanlara nasip et. Vesselam.