Rubaide, “Dün gece yolum Tus harabelerine düştü, Horozun yerine baykuşun konduğunu gördüm; Dedim ki “bu virane hakkında ne bilirsin,” Dedi ki “eyvah eyvah”. “Biri dese ki, benim şu kılıcım bir asadan daha iyidir, kılıcın değeri düşer.” Biri saf çelik diğeri odun parçası, kıyasta bir yanlışlık var. Onun için Erbakan hocamdan özür dileyerek başlıyorum. Çünkü Erbakan soy ismi ile Türkkan soy ismini beraber zikrediyorum; zira birinin değeri düşerken diğeri değer kazanıyor. Kaçak çiftliğiyle ve korumalarının gazeteciyi dövmesiyle gündemde olan İYİ Partili Lütfü Türkkan, Kanal İstanbul’u eleştirdiği konuşmasında Erbakan’ı hedef aldı. Türkkan, “Erbakan çok temel atardı. İş bir ara o kadar ilerledi ki boş tarlaya temeller attılar” ifadelerini kullanmıştır. Her lafa verilecek bir cevabımız var… Lakin bir lafa bakarız laf mı diye, Bir de söyleyene bakarız adam mı diye! Çünkü biz bir bilenin eleştirisini milyonlarca cahilin alkışına tercih ederiz.

     Bu kadar cehalet, çalışarak elde edilemez/Cehaletin bu kadarı kolay olmaz. Bu kadar cahil olmak için, cehalet öğrenimi yapmak lazım. Akif’in deyimiyle “Doğu'ya bakmaz, Batı'yı bilmez görgüden yok vayesi(nasibi). Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz, bütün sermayesi!” Eğer “Kim bu?” diye sorarsanız ayıp olur, lakin “Hangisi?” diye sorarsanız, haklısınız, elinizi sallasanız ellisi... Yerinde sayanlar yürüyenlerden, ilerleyenlerden daha fazla gürültü çıkarıyorlar. Abraham Lincoln, “İnsanları bir süre kandırabilirsiniz, birtakım insanları sürekli kandırabilirsiniz ama tüm insanları sürekli kandıramazsınız” diyordu. Amerikalı din adamı Gandi’ye seni en çok ne endişelendiriyor? Gandi: “Eğitimlilerin katı yürekliliği… Önyargı yeryüzünden yasalarla kaldırılamaz. Bu ancak sabırla bir eğitim çalışmasıyla başarılabilir” diyordu. İyi bir eğitim ve rehabilite edilmeniz gerekiyor.

      “Şecaat arz ederken Merd-i Kıptî sirkatin söyler.” Kıpti mertliğini anlatırken hırsızlığını söyler manasındadır. Yani olumsuz hasletleri olan kişinin kendi açısından övünülecek özelliği de aslında toplum tarafından doğru bulunmayan olumsuzluklardır. Bize göre her Ebubekir künyesini alan sıddık değildir. Her Ömer isminde olan da Faruk değildir. Ancak Ebu Cehil ve Ebu Leheb’liğe siz niye bu kadar meraklısınız. İşlediğiniz kocaman günahları çuvala basarsınız, başkasının küçücük yanlışını duvara asarsınız. “İnsanın kalbini, kırdığın zaman / Dünyası, kararır, olur bir zindan / Son pişmanlık, inan vermiyor aman / Yaşanan her şeyin, bir bedeli var.”

 

      Sıradan hırsızlar senden malını, çantanı, saatını ve telefonunu ve benzeri şeylerini çalar. Siyasi hırsızlar ise geleceğini, düşlerini, işini, eğitimini, sıhhatini, kuvvetini ve tebessümünü çalar. Aradaki hayret verecek fark ise sıradan hırsızın seni seçmesi, siyasi hırsızın da senin seçmendir. Sıradan hırsızı polis tutuklar. Siyasi hırsız ise dokunulmazlığını kullanarak hırsızlık yapar. Yunus’un, “Gezdim Halep ile Şam’ı eğledim ilmi talep, meğer ilim bir hiç imiş ille edep ille edep” dediği gibi; edebiniz yoksa eğitim de yapsanız, makam da alsanız, zengin de olsanız boşunadır.

      Merhum Erbakan'a cahilce sataşıyor. Bu kadar cahilliği siyaset kaldırmaz. Bu gün Türk sanayisi Merhum Erbakan’ın attığı temeller üzerine yükselmektedir. Organize sanayi fikri onundur ve Türkiye’nin ilk 76 Organize sanayi bölgesini bizzat Merhum Erbakan kurmuştur. Erbakan’ın sanayi bölgesi temeli attı yıllarca hayali temel diye arkasından konuşanlar, bugün o organize bölgelerinde milyonlarca işçi çalışıyor ve fırsatımız olsaydı da Erbakan’dan helallik dileseydik diyorlar. 

      Türkkan, hayali denilen ve çalılığa atılan bu temelin üzerinde bugün 7 – 24 çalışan 350 fabrika, 15 bine yakın çalışan var ve Erbakan bunlardan 76 tane kurmuş, bu 76, çoğalarak 300'ü aşmış 3 milyona yakın çalışanı var. Ayrıca 200'e yakın ağır sanayi tesisini bizzat kurmuştur. Türkkan’a tavsiyemiz merhum Erbakan’ın mezarının başına gidip helallik istemesidir. Ayrıca eleştiri konusu yaptığı Sayın Erdoğan 25 yıldır aktif görevdedir ve attığı tüm temeller gerçekleşmiştir. Geçtiği köprülere, gittiği yollara baksın görür. Kendisi ise hazine arazisine (yıkılan) kaçak çiftlik yapmakla anılacaktır.

      Efendilerinizin bastığı düğmeyle bu milleti kandıramazsınız. Sizler celladınıza âşık olmuş belki de sendrom yaşıyorsunuz. Her seferinde de milletimize mal olmuş Kurtuluş Savaşı Gazisi Mustafa Kamal’a “Atam izindeyiz” sloganı, maliyeti düşük bir meşruiyet zemini oluşturma amacına hizmet eden bir araç işlevi görmektedir. Gazi milliyetçi değil miydi, dışa bağlılığı mı isterdi? Komünizm ve masonlarla sonuna kadar mücadele etmedi mi? Türkiye'yi muasır medeniyetin üstüne çıkarmak için çalışmadı mı? Siz bu işin neresindesiniz efendiler? Dürüst ve akıllı insan yerinde söyler, dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz.

      Allah’ın vaadıdır, “Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır.”(Enbiya: 105) Buna engel olamazsınız. İbn Haldun diyor ki; “İnsanları açlık değil, alışmış olduğu tokluk öldürür.” Tokluğunuz sizi zehirlemiştir. Fakiri düşündüğünüz yok, sizler işin istismarındasınız. “Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin.” Güzel günlere yürüyenlere ayak bağısınız, efendileriniz size biçtiği rol budur. Bizler yese düşmez ve üzülmeyiz ayağımıza batan dikenleri aradığımız gülün habercisi olarak kabul ederiz.

      Güvercin her seferinde haçı pisletmiş, papaz efendi, bir gün haçın önüne bir tas şarap koymuş, bu sefer güvercin haçın üstüne konmuş pisliğini yaptıktan sonra da şaraptan içmiş, ama zilzurna sarhoş olmuş ve bayılmış, papaz efendi, güvercini eline almış ve Hıristiyan olsaydın haçı pisletmezdin, Müslüman olsaydın şarap içmezdin, olsa olsa sen (…..) demiştir. Erbakan hocanın deyimiyle; sizde olsa olsa gâvur aşığısınız! Nimetullah adında biri Güya düzene muhalefet olsun diye ismini değiştirmek için mahkemeye başvurmuştu. Biri ona soruyor ismini değiştirdin mi? Evet, peki ne koydunuz? “Nimet'i bıraktım fazlalığı kaldırdım. Adam o zaman senin sorunun Allah’ladır, düzenle değil demişti ona. İnanınız sizin de İslam’la sorununuz var, ama o kadar da mert değilsiniz, söyleyemezsiniz.

      İnanan insanlar “İpek böceği gibi ki, önce ağını örer, sonra iş tersine döndüğünde ördüğü ağın merkezinde yok olur” onun için Erbakan ve onun gibi inanan insanlar millete faydalı olanı yapar ve bedelini de ödemeye hazırdırlar. “Sizi yüce divanda yargılarız” sözleriniz de vız gelir. İnanan insan sizin gibi korkak değil, kefeni giyer ve hesabını da ona göre yapar, onları engelleyemezsiniz. Efendileriniz, dostlarınız ve fikir müttefikleriniz 15 Temmuz'da denedi de ne oldu? Bu asil millet ne yapacağını pekiyi biliyor. Görmediğini umarsar ve onu sabırla bekler. Yüz rengi sarıya solsa da biliyor ki, güneş de batarken sarı rengini alır. Vesselam.