Üç insanın dünya düzenini bina edebildiği veya tahrip edebildiği sabittir. Yani bu üç insanın salah ve ciddiyetinin bütün insan hayatının refaha kavuşturduğu, bu üç insanın fesat ve ciddiyetsizliğin de bütün insanların hayatını tahrip ettiği bilinen bir hakikattir. Bu üç insanın biri âlim, biri idareci ve biri de zengindir. Eğer bu üç insan tam dürüst, müşfik, insan sever, çalışkan ise bütün insanlık âlemi refah içinde olacak, eğer bu üç insan bu seviyede değilse insanlık hayati temelinden sarsılacak, insan mutluluk nimetinden yoksun olacaktır. Zira hayat mekanizmasının düzgün işleyişi ilme âlime bağlıdır, hayatin harcı maddiyattır, bu da zengine aittir. Hayatın adil taksimi, düzgün dağlımı da, idareciye aittir. Dikkatle baktığımızda her çeşit dünya düzenin düzgün yürümesinin bu üç insanın müspet icraatıyla alakadar olduğunu idrak ederiz, düzenin ters işleyişinin de bu üç insanın düzgün olmayışından olduğunu idrak ederiz.  Çünkü eğer hayat düzeninde ilim değil, cehalet hâkimse düzen mecrasından sarsılacak, eğer maddiyat sahibi olan zengin maddiyatın faydasız tüketiminden yana ise veya idareci adalet sıfatından yoksun ise mutlak hayat duracak veya düzen çarkı ters dönecektir. Durum bu kadar ciddi olduğuna göre idareci her zaman âlim ve zenginle bir araya gelip kendi görevlerini tavizsiz icra etmeleri için istişare edecek, her üçü kendi salahiyetlerini tavizsiz tatbik edecektir. Elbette ki bu üç insan düzgün yürüdüğünde halk onların emir, nehiylerine tam uyacak, muhalefet etmeyecek, düzgün icraatlarına yardım edecektir ki bu üçlü birlik tam faal ve müfit olsun.

Hayat düzeni üç insana bağlıdır.

Toplum bunların müeyyidesidir.

Bu dört parça düzgün olacaktır.

Hayatın çarkı bu birliğe bağlıdır.

Hakka namzet ol