Ateş alevlenmişse itfaiyeci rolünü oynamak lazımdır. İtfaiyeci yangın yerine vardığında “Yangının sebebi nedir?” diyerek işe başlamaz, önce yangını söndürmeye bakar. Yangını söndürür, ateşi soğutur, sonra yangının çıkış noktasını arar. Bütün devlet seferber olmuş, bakanlar gecesini gündüzüne katarak altı binden fazla insanla ve bütün ekipmanlarla ateşi söndürmekle mücadele ederken, sanki hiçbir şey yapılmıyormuş gibi bütün kitle iletişim araçlarıyla dezenformasyon yapılmaktadır.
Yardım Twitlerle olmuyor efendiler! Sahaya inerek ve yurdumuzun ciğerleri ormanlarımızı nasıl kurtaracağız hesabını yapacaksınız. En ufak bir sıkıntıyı siyasi ranta çevirmenin ahlaki bir tarafı yoktur. Yalan, dolan, demagoji ve manipülasyonlarla sağduyulu insanımızı etkileyemezsiniz, bunu aklınıza koysanız iyi edersiniz. Ben hiçbir partiyi Allah’ın ipi olarak görmem, ancak sizler yedi suyla dahi yıkanmış olsa inançlı insanların kümelendiği hiçbir topluluğa tahammül etmiyorsunuz. Rahmetli Cemil Meriç’in dediği gibi, “Bu memlekette din düşmanlığı yok, İslam düşmanlığı var” sözleri sizin için biçilmiş kaftandır.
Samsunlu bir öğretmen emeklisi kardeşim ile telefonda sohbet ederken “İnanınız iki dönemdir Ak Parti’ye oy vermiyordum, ama bunların inadına bu sefer vereceğim” diyordu. Sayıları azımsanmayacak sağduyulu insanımız böyle düşünmektedir. Bu memleket size teslim edilmez, zira sizler yalanlarla bilgi çarpıtma ile bu memleketi emperyalistlere peşkeş çekeceksiniz.
Arifiye'deki Tank Paleti Fabrikası ile ilgili her türlü yalanı söylüyor ve mülkiyeti yüzde 51 hissesi devlette olan bu fabrikanın yüzde 49’una Katarlılar ortak olduğu için “Savunma sanayii Katarlılara peşkeş çekildi” diyebiliyorsunuz. Üstelik yüzünüz kızarmıyor, hiç utanmıyorsunuz. Atatürk'ün 1930’larda Kayseri'de kurduğu Uçak Fabrikası’nın hâkim ortağının Alman Junkers Firması olduğunu hatırlattığımızda, kırmızı görmüş boğa gibi öfkeleniyorsunuz. Laf kalabalığı yapıp saldırıyorsunuz. Üstelik “Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun”(Ali İmran: 61) ayeti olmasına rağmen.
On parmağınızda on kara var. Nereyi kirletmek istiyorsanız oraya sürüyorsunuz... Twitter, Facebook, Youtbe, Instagram gibi sosyal medya devlerini arkanıza almış, karşınıza kim ve ne çıkarsa kirletip itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz. Bütün işleriniz yalan, dolan ve talan... “Çamur at, tutmazsa izi kalır” misali her tarafı çamurla kirletiyorsunuz. Ama gözden kaçırdığınız bir şey vardır ki, “Güneş balçıkla sıvanmaz.”
Eskiler; “Hamama yakın olan kirlenmez, imama yakın olan cinlenmez” demişlerdir. İttifakınızda yer almış bir hatibi dinledim de “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın”(Ali İmran: 103) ayetini bir topluluğa söylüyordu. Ayet batıla karşı Müslümanların birlik ve beraberliğini vurgularken, meğer hatibimize göre Allah’ın ipi Kur’an yerine sizlermişsiniz! Bunu da başardınız ya tebrik ediyorum sizleri!
Bütün emperyalist güçler koro halinde Müslüman düşmanlığı yapıp tavırlarını ortaya koyarken, Müslümanlar onlara karşı birlik ve beraberliğini ihdas etmezken, inanç konusunda hiç kimseye sıra vermeyen Erdoğan düşmanlığını bahane ederek, memleketimiz ve inancımızın düşmanı olan emperyalistlerin dostlarıyla dirsek temasına geçenleri de Allah’a havale ediyorum.
Bilmezler mi ki, bir insan ya hakkın yanındadır veya batılın yanındadır, gerisi münafıklıktır. Hak nerededir denilecekse; derim ki, hak yoksa da “ehaf” de yok mu? “Hepsine ulaşılmayan şeyin tümü terk edilmez” kaideleri de yok mu? “İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve Allah’a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Biz Hristiyanlarız” diyenleri bulursun”(Maide: 82) ayetleri de yok mu? Bunları kavramayacak düzeydeyseler, ağıtçılar üstlerine ağıt yaksın.
At izi ile it izi birbirine karışmış, ancak milletimiz bu izleri birbirinden ayıracak kadar ferasetlidir. Şu an emperyalist güçler Türkiye’ye karşı savaş başlatmışlar ve içerdeki fondaş medya desteğiyle bütün muhalefet onlarla tandanslıdır. Erdoğan zarar görecekse, tüm ormanların yanmasına, yangınların günlerce sürmesine razı olacak bir ruh haline, kin ve nefrete sahiptirler. Erdoğan nefretiyle yapmayacağınız şey, söylemeyeceğiniz yalan yoktur. Bunun adına da muhalefet diyorsunuz!
Manavgat yanarken her şeye muhaliflerden bir vekil ağaç altında kahkahalar atarken diğer vekil de üstünden uçak geçiyor ve pişkin pişkin ben uçak ve helikopter göremiyorum diyerek gülünç duruma düşüyordu. El-İnsaf! Bu nasıl bir düşmanlık, bu nasıl bir ruh hali? Ciğerlerimiz yanıyor bari yalanlarınızla yaramıza tuz basmayınız… Mal bulmuş mağribi gibi saldırıdasınız, zira efendileriniz böyle istiyor. Ama başaramayacaksınız. Çünkü eskiler “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demişler ama sizin yalanlarınız, anında ortaya çıkıyor ve Allah da sizi setr etmiyor.
Her meselede olduğu gibi bu yangın meselesinde yaptığınız bilgi çarpıtma ve spekülasyonlar aleyhinize dönecektir. Yangında zarar görmüş kardeşlerimizi konuşturun bakayım veya anketler yapın, siz masa başında Twitter, Facebook, Youtbe, Instagram gibi sosyal medya kullanarak bol keseden vaidler vererek veya göstermelik olarak yangın mahalline gidip selfiye çekerek boy gösterenlere mi itibar ediyor yoksa gecesini gündüzüne katarak, insan gücü ve ekipmanlarıyla çalışanlara mı itibar ediyor?
Kendilerine “Ateşin Çocukları” ismini veren emperyalist güdümlü birileri de yangınları üstlenmişti. Devlet düşmanı hain Jan Dündar; “Ne yapıyorsunuz! Böyle bir şey Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmek olur” diye danışmanlık yapmıştı da Twitt kaldırılmıştı. Halinizi Hz. Süleyman’ın yanına gelip rüzgârı şikâyet eden sivrisineğe benzetiyorum. Çünkü Hz. Süleyman sivrisineğe, peki rüzgârı çağıralım, iki tarafı dinleyelim demişti. Rüzgâr gelince sivrisineği sürükleyip götürmüştü. Vesselam.