Erkeğin kadına yönelik taşıdığı zihniyet, kuvvetlinin zayıfa karşı zihniyetidir. Bundan dolayı, mizacına uygun olarak, hanımı haklı mı veya yapmasını istediği şeyde hak sahibi mi değil mi, buna bakmaksızın kendisinde hanımına şiddet hakkını görmektedir. Bu şiddet daha örtük biçimlerde, örneğin dilsel bir şiddet olarak da karşımıza çıkabilir. Keskin bir dilin şiddeti de fiziksel şiddet gibi olumsuzluk üzerine bina edilmiştir.  

Bu konuda hüküm açıktır. Eş olan kadın, genel insani ilişkiler konusunda kocasına tamamen herhangi bir yabancı kadın gibidir. Fiziksel, cinsel, sözlü, duygusal, ekonomik şiddet uygulayamaz, ona sövemez, onu dövemez veya haksız yere onu evinden kovamaz. Ona kötü muamelede bulunması, ona eziyet etmesi, bu kelimelerin içerdiği anlamın tümüyle bu davranışları sergilemesi, yabancı bir kadına eziyet etmesi veya onu dövmesi nasıl caiz değilse bu da aynen öyledir. Çünkü Allah hiçbir insanı diğer bir insan üzerinde, bu hayati daire içerisinde yetkili kılmamıştır; ister bu bir insanın diğer bir insanla olan ilişkisinde olsun veya bu tür bir ilişkide olsun. Kadını dövmek insanlığı dövmekle eş değerdedir. 

Erkek de kadın da Allah’a itaat etmekle mükelleftirler. Kur’an kadına cinsiyeti üzerinden değil şahsiyeti üzerinden seslenir. Kadın dövülür diyenler, kocasına itaat etme kıstasından yola çıkıyorlar. Ayrılma sürecinde evliliğin kurtarılması ameliyesinde Kur’an saygı ve sevgi temeline dayanan evliliğin devamı için bir metot takip edilmesini önermektedir. “Başkaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün.”(Nisa:34) 

Ayette ‘başkaldırması’; kadının “kötü niyet”i, evlilik sorumluluğunu kasıtlı ve sürekli olarak ihmal etmesine delalet eder. Bu çerçevede kadın, kocasına karşı serkeşlik yapması yani onunla birlikte olmaktan kaçınması ve aile huzurunu bozacak, yuvanın mutluluğunu kökten sarsacak şekilde sertleşmesi, kabalaşması, huyunu bozması, aldırışsız olması, görevlerini ihmal etmesi, sorumluluklarını yerine getirmemesi, saygısız davranması, eşini, ailesini, çoluk çocuğunu utandıracak uygunsuz davranışlarda bulunması, yüz kızartıcı suç işlemeye yeltenmesi, çocuklarını zalimane bir şekilde dövmesi, onlara gerekli ihtimamı göstermemesi, küstahlaşması, hiçbir şekilde söz dinlememesi vb. Davranışlar sayılabilir. 

Bu ayetten dövün manası üzerinde ısrar edilirse o zaman kocası da ayni geçimsizliği yaparsa o da ayni muameleye tabi tutulması gerekir. “Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur”(Nisa:128) ayetinde sulh önerilmektedir. İki taraf için sulh en geçerli olanıdır. Esas olan Peygamber’in; “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun, onları Allah’ın emaneti olarak aldınız, Allah’ın adı ile onlar size helal kılındı” fermanıdır. Ancak hadisin sonunda, “böyle bir şey yapacak olurlarsa onları iz bırakmayacak şekilde dövünüz.”(Müslim, Ebu Davud) Bu da “yarayı dağlamak tedavide son çaredir. Bu evlilik hayatını kurtaracak ameliyat gibi bir şeydir.  

Söz konusu edilen vurma kadının herhangi bir organına zarar verici, kemiklerini incitici, derisini, yüzünü, gözünü morartıcı, iz bırakıcı dayağın yasak olduğu, bu türden dayak atan adam hakkında kanuni soruşturma açılması gerekir. İmam Şafii, son çare olarak “dövme mubah olsa da dövmemek daha üstün ve övgüye layık bir tutumdur” der. Hadiste, “Kadınlarını dövenler dövmeyenlerden hayırlı değildir.(Ebu Davud, İbn Mace) İçinizden biri, köle döver gibi karısını dövüp sonra da gece onunla yatabilir mi?(Buhari, Müslim) denilmiştir. Bu söylemlerden anlaşılan “vurma” amir bir hüküm değildir. Nebi hayatı boyunca “Eliyle hiçbir şeye vurmadı ne bir kadına ne bir hizmetçiye.(Buhari, Müslim) Allah’ın hizmetkârlarını hiçbir zaman dövmeyiniz”(Nesai, İbn Mace) sözleriyle kadını dövmeyi yasaklamıştır.  

Şüphesiz sünnet Kur’an’ın tefsiridir. Kur’an’ın dövme hükmü “ibahe” sünnet ’teki hükmün ise “kerahet” ifade eder. Dolayısıyla erkek karısını dövemez. İlk önce öğüt verilir, anlayışlı kadın, bu öğütle kendisine çeki düzen verir ve davranışlarını gözden geçirip otokritik yapabilir. Yatağını ayırma, yatak sebebiyle erkeğe karşı gelmeleri sebebiyle onları terk edin demektir. Kocasını seven ve onun kendisini terk etmesine tahammül edemeyen kadın için bu bir tedip/cezalandırma çeşididir. Kadın serkeşliğinde devam eder ve daha da ileri götürürse, o zaman başka bir metot denenecektir. “Darabe” kelimesinin birçok manası vardır; bunlardan “kovmak, terk etmek” manaları da vardır ki bu uygulanabilir. “Onları kovunuz” şeklindeki mana psikolojik olarak daha etkili olacağını düşünüyoruz. Öğüt ve yatakları ayırma takip edilecek iki önemli yoldur. Ancak her ikisinin sonuç vermemesi durumunda mutlaka üçüncü yola, kadın dövmeye başvurmak gerekmez, üçüncü müeyyide kamu otoritesine bırakılabilir. Aile mahkemeleri geçimsizliğe el koyar ve erkeği haklı bulması durumunda boşanmaya karar verilebilir.  

Bu konuda İslam’ın çizgisi budur Allah’ın koymuş olduğu sınırlar dışında hanımlarını dövenler zalim insanlardır. Şeyhülislam Ebussuud, “kişi hanımını döver ve kendisine bu yaptığın İslam’a aykırıdır denilse ve o da ben böyle bir hüküm tanımam derse; kendisinden mihri ve hak ettiği malları alınır ve nikâh akdi derhal iptal edilir demiştir. Çünkü kişinin hanımlarını dövmeleriyle, kız kardeşlerini dövmeleri veya başka kadınları dövmeleri arasında hiçbir fark yoktur.” demiştir.  

ABD’de her yıl 1500 kadının eşi tarafından öldürüldüğü, 21 bin kadının hasta haneye yatırıldığı ve iki milyon kadının da dövülerek yaralandığı ve kadınların %50’si şiddet görüyor ve boşanma da aynı orana yakın olarak basına yansıyan bilgilerdir. Avrupa kadın Lobisi'nin (EWL) verilerine göre AB ülkelerinde her beş kadından en az biri kocasından-sevgilisinden şiddet görüyor. EWL verilerine göre Avrupa’da kadınların şiddet oranı%25 ile %50 arasında değişiyor. AB’nin kurucusu ve çekirdeği olan 15 ülkenin tamamında ise her yıl 600’den fazla kadın aile içi şiddet ve cinsel saldırılar sebebiyle öldürülüyor. Merkezi Duisburg’da olan İnsan Hakları ve Onuru Derneği’nin yayınladığı rapora göre, Almanya’da dört milyon kadın dayak yiyor. 340 sığınma evi var, yılda kırk bin kadın çocuklarıyla beraber bu evlere sığınıyor ve sayı her yıl artıyor. Bütün bunlar Batının şiddet konusunda samimiyetsizliğine işaret eden önemli verilerdir. Buna rağmen Batı insanı ve onların yerli uşakları İslam’a saldırıdan vazgeçmiyorlar. Vesselam.