Kaynaklarda, Peygamber Sa’doğulları yaylasında bulunduğu sırada “Muhammed (as) çocuklarla oynarken Cebrail onun yanına geldi. Onu aldı ve yere yatırdı ardından da göğsünü yardı. Kalbini çıkardı. Ondan pıhtılaşmış bir kan parçasını çıkardıktan sonra, “Sendeki şeytan payıdır” dedi. Sonra bir altın tabakta Zemzem ile yıkadı. Sonra da iman ve hikmeti göğsüne boşalttıktan sonra kalbini topladı ve yerine iade etti. Çocuklar koşarak sütannesine geldiler ve şöyle dediler: “Muhammed öldürüldü” bunun üzerine hemen yanına koştular ve rengi değişmiş olarak onu buldular.”(Müslim)

      Muhammed (as)’in Peygamberliğe aday olması, kalbinin melek’ler tarafından açılmasını, yıkanmasını, temizlenmesini veya başka şeylerle doldurulmasını gerektirmez. Çünkü Peygamber’in küçüklüğünden itibaren günah işlemekten korunduğunu söylemek, sonra melek’ler tarafından göğsünün açıldığını, kalbinin çıkarıldığını, hikmetle doldurulduğunu, kalbinden çıkarılan parçanın şeytanın payı olduğunu söylemek birbiriyle çelişmektedir. Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğduğuna(Buhari, Ebu Davud, Tirmizi) ve dolayısıyla bütün çocuklar günahsız addedildiğine göre, o yaşta hangi çocuğun kalbindeki şeytanın nasibinden söz edilebilir? 

      Bu mantık, farkında olmadan, Hıristiyanlığa sonradan sokuşturulan asli/suç doğuştan günah/şeytanın aldatması/ilk insan Âdem’in hatası, anlayışını çağrıştırmaktadır. Bu inanç, Hıristiyan din adamlarının sonradan benimsedikleri sözde asli suç ’tan insanları arındırmak veya herkesin doğuştan getirdiği iddia edilen günahtan kurtarmak için İsa (as)’nın bile bile Roma çarmıhı üzerinde idam olmaya razı olduğu inancına götürmekte yahut asli günahtan temizlemek ve Hıristiyanlığa kabul etmek için doğan çocukları papazların vaftiz ettiği gibi bir nevi “yürek vaftizi” inancına çanak tutmaktadır.

      Hadisten elde edeceğimiz sonuç apaçık ortadadır: İlahi inayetin Muhammed (as) gibi mümtaz bir insanı diğer insanlara arız olan küçük vesveselerden muhafaza için terk etmemesi ve yalnız bırakmamasıdır. Kötülüğün her tarafı dolduran dalgaları varsa ve bazı kalpler bu dalgalara kapılacak ve etkisi altında kalacaksa, Peygamber kalpleri elbette bu kirli cereyanlara kapılmayacak ve sarsılmayacaktır. Böylece de Peygamberlerin gayretleri düşüşe karşı mukavemet değil, etrafı münkerden temizlemek yönünde olacaktır. Çünkü Allah onları münkeratın pisliğinden muhafaza buyurmuştur. “Aralarında kendisi ile bulunmak üzere görevlendirilmiş cinlerden bir arkadaşı bulunmayan yoktur.” Ashab: “Sen de mi ey Allah’ın Rasulü! dediler. O; “Benimle de. Ancak Allah ona karşı bana yardımcı oldu. O da Müslüman oldu. Bu sebeple bana hayırdan başkasını emretmiyor”(Müslim) buyurdu. Ümmet, Nebi’nin cisminde hatırından geçenlerde ve dilinde şeytandan korunmuş olduğu üzerinde icma etmişlerdir.

      Göğsünün yarılmasını ihtiva eden hadisler Allah’ın Muhammed (as)’i çocukluğundan beri insan tabiatının düşebileceği tehlikelerden uzak tutarak sahip çıkmasına işaret edebilir. “Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü senden alıp yükünü senden alıp atmadık mı?”(İnşirah:1-3) Ayetlerin kastettiği göğüs açılması bir melek veya tabibin icra ettiği cerrahi bir ameliyat değildir. Bu kalp ameliyatı, batını bir durum olup, Peygamber’in kalbini temizlemek, dünyevi kirlerden arındırıp onu genişletmek ve hüsnü niyet ile Allah’ın vereceği Peygamberlik görevini taşıyabilecek bir kalp haline getirme ameliyatı idi. 

      İnşirah süresinde sözü edilen göğsün açılmasından murad, arayış içerisindeki Peygamber’e hak dinin gösterilmesi, ayrıca yüklenmiş olduğu son derece ağır Risalet yükünü nasıl omuzlayacağı, yükümlülüğü nasıl yerine getirileceği şeklindeki endişelerinin, korkularının, Allah tarafından gönlüne genişlik verilerek giderilmesidir. İbn Abbastan gelen rivayet de bu yöndedir: “Allah Peygamber’e göğsünü İslam için açıp genişlik vermiştir.”(Buhari) “Allah hidayetini dilediği kimsenin göğsünü İslam için açar”(En’am:125) ve “Allah’ın İslam için göğsüne genişlik verdiği kimse Rabb’i tarafından hidayet nuru üzerinde değil midir?”(Zümer:22) ayetleri de bu tefsiri desteklemektedir.

      Muhammed (as) için böyle bir operasyonun yapıldığını belirten rivayetler, Kur’an’a da, akla da aykırıdır. “Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir”(Fetih:2) dediği ve hadiste Muhammed’ (as)’in geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığı açıkça belirtilmişken(Buhari, Müslim) temizlemek için maddi bir operasyona ihtiyaç kalır mı?

      Şakk-ı sadır hadisesi, aslında manevi bir operasyondur, fakat insanların bu hakikati görür ve duyar gibi kavrayabilmeleri için maddi bir formda anlatılmıştır. Hz. Peygamber göğsünün yarıldığına ilişkin olayın gerçekliği nasıl olursa olsun, önemli olan tertemiz ve arınmış bir çocuğun (Muhammed’in) olağanüstü durumlarla kuşatılmışlığıdır ve Allah’ın dışında onun kalbine halis tevhitten başka bir şey getirmeyişidir. “Çocukluğunda cereyan eden olaylar bunun gerçekleştiğine delalet etmektedir. Bundan dolayı hiçbir günah işlemedi ve Kureyş’te yaygın olmasına rağmen hiçbir zaman putlara secde etmedi.” Şüphesiz bulunduğu asır ve kıyamete kadar Peygamberliği ve liderliği sürecek olan Üsve-i hasana, küçüklüğünden beri ismet sıfatına haiz olmuştur. 

      Allah, Peygamberini onun yüce tabiatına ve yüce siretine aykırı olan her şeyden muhafaza buyurmuş, apaçık olaylarla korumuş ve kollamış olduğunu göstermektedir. Çocukluk dönemi, kişinin hayatında en önemli devreyi temsil etmiş olması bakımından, Muhammed (as)’in hayatının bu dönemine dair yapılacak çalışmalar, onun hayatı hakkında bizlere ciddi fikirler verecektir. “Kişinin çocukluğu, büyüklüğünün babasıdır” denilmiştir. Zira daha sonraki hayatında kişinin hareketlerini, davranışlarını duygularını, düşüncelerinin, zevklerini, tercih ve telakkilerini bu dönemde edindiği intibalar ve geçirdiği tecrübeler yönlendirecek ve şekillendirecektir. Kişi bu devrede aldığı intibaların ve edindiği tecrübelerin izlerini, ömrünün sonuna kadar üzerinde taşıyacaktır. Bu itibarla çocukluk dönemi, kişinin şahsiyetinin gelişmesi ve karakterinin oluşması bakımından en önemli devredir. Bu devrede çocuk, insanlarla kurduğu ilişkilerinde ve oynadığı rollerinde kendisi için en uygun olanları tespit edip seçmesiyle şahsiyet yapısını tamamlayacaktır. Bundan dolayı Allah bu devrede Muhammed (as)’in cahiliye dönemindeki kabaih ve gayri meşru şeylerden korumuştur. Bunun sebebine gelince, büyük davaları omuzlayacak olanların tabiatlarında cahiliye insanlarının yaptığı çirkinliklere ilgi duymalarını önlemek ve onların şanına layık bir şekilde hayat sürmelerini sağlamak içindir. Vesselam.