Ahşap (Hendek) harbinde milletler Hz. Peygamber ve arkadaşları için nasıl ki ittifak kurup birleşmişlerse ve 1096 yılında başlayan Haçlı seferleri, 1291’de Latin Hıristiyanların Doğu’da son merkezi olan Akkâ’dan çıkarılmasına kadar süren yaklaşık iki yüzyıllık bir dönemi kaptıysa, II. Abdülhamid’in başına emperyalist haçlı milletlerinin ve içerdeki dostlarıyla üşüştüğü gibi Rahmetli Erbakan’ın 54. Hükümeti yine milletler ve içerdeki dostlarıyla beraber irtica yaftalarıyla tartışmaları ve 28 Şubat olayı sonrasında hükûmet pek çok siyasi kaynağa göre ‘post modern darbe’ ile düşürülmüşse bugün de aynısı yapılmak istenmektedir.
Millet ittifakı, Bıde’nin “Erdoğan'ıdevirmemiz lazım” dediğinden beri kanun dışı herzelerinin dozunu arttırarak devam etmektedir. Bir yandan kuyruk acısı olan partiler diğer yandan Ak Partiden ayrılan ve hazımsızlık yaşayanlar ve her dönem hükümetleri dizayn eden dış destekli sermaye babaları MÜSİAD ve bir kısım medya patronları taki on hadsiz büyükelçinin Türkiye’nin içişlerine müdahale edecek kadar ileri gitmesine sebebiyet vermişlerdir.
Nev York Times yazmış: “10 Büyükelçinin ‘Kavala çağrısı’nın arkasında Bıden var” Yazmasa da insanımız bilmiyor mu? Bu elçiler devletlerinin haberi olmadan böyle bir hadsizlik ederler mi? Millet ittifakını oluşturan omurgalar bu milleti ne zan etmektedir? Bütün bunları değerlendirmeye tabi tutmayacağını düşünüyorlarsa, yalanları ve algı yönetimlerinin oy’a dönüşeceğini, Haçlıların dışarıdan yardımlarının kendilerini iktidara taşıyacağını umut ediyorlarsa, bilmeliler ki bu millet kısırlaşmamış eskiden olduğu gibi haçlı saldırılarına karşı nasıl bedenlerinden duvar örmüşlerse şimdi de aynısını yapacak kudrettedir.
Ümmetin düşmanları sürekli planlar hazırlanmakta ve yeni yeni oyunlar sergilemektedirler. Bunların bir kısmı deşifre edilmekteyse de büyük bir bölümü geniş halk kitleleri nezdinde gizliliğini muhafaza etmektedir. Amaç, İslam ümmetini bölmek, birbirine sımsıkı bağlı kitleleri sonu gelmez bir hercümerce sokmaktır. İslam muarızları, ümmeti sömürmeye ve köleleştirmeye giden en iyi yolun “böl ve yönet” gibi son derece etkili bir taktikle iş görmektedirler ve Müslümanlar da pek çok nedenle onun kurbanı olmuşlardır.
Hz. Peygamber buyurdu: “Sizler, öncekilerin yollarını karış karış, arşın arşın takip edeceksiniz. Öyle ki onlar, bir keler deliğine girseler, siz de onların ardından oraya girmeye çalışacaksınız” ashap: “Ey Allah’ın rasulü, Yahudilerle Hristiyanları mı kastediyorsunuz?” Peygamber: “Ya başka kim olabilir?”(Müslim) buyurdu. Rabbimiz, “Birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider”(Enfal:46) diye ferman buyuruyor. “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, / Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” diyen Akif tam da bunu söylüyordu.
Konuşmaktan kaçınmak, yersiz bir konuşmadan daha hayırlıdır. Yerinde kullanılan bir tek kelime yanlış yer ve zamanda söylenen yüzlerce cümleden daha hayırlıdır. Bunu hesaba katarak söylüyorum; bu işin İslam’la ne alakası var demek kadar saflık olamaz. Adamlar Türkiye elden gitti, eskisi gibi yönetemiyoruz, Osmanlı ruhu yeniden canlanıyor derken İslam’ı kastediyorlar. Biz ne kazandığımızın farkında değilsek de, onlar ve yerli işbirlikçileri ne kaybettiğinin farkındadırlar.
Her seferinde İslam’a ve Müslümanlara saldırıda kusur etmeyen zihniyetten beklentimiz yok! “Tilki hacca gidip gelmişti, tavuklar kendi temsilcilerini hoş geldine göndermişlerdi, tilki tavukları görünce ağzından salyalar akmış, tavuklar hoş geldin efendimiz, Allah kabul etsin demişler, bu muhabbet bittikten sonra ikramlarını alıp diğer tavukların yanına dönmüşler, kalan tavuklar tilkinin tavrını sormuşlar; “tüyleri yumuşamış ama tabiat ayni tabiattır” demişlerdi. Hikâyecikte olduğu gibi zaten bu kesimin tabiatı şimdilerde esnek görünüyorlarsa da tilkinin tabiatıdır.
On elçinin açıklamasından sonra Allah rızası için çağrımızdır, ey inançlı kesim! Aklınızı başınıza devşirin ve birbirilerinize yardımcı olun, önerilerinizi ve tecrübelerinizi mevcut hükümetten esirgemeyin, yapılan hataların üzerine gidin ve emribilmaruf (iyiliği tavsiye) vazifenizi yerine getirin, muarızların safında yer almayın. Zira öyle bir Tusinami ile karşı karşıyayız ki devlet elden gidecektir ve hepimiz dünya ve ahiretimizden de olacağız. Akif’in “Ya rab beni evvel getireydin ne olurdu?” demenin bize hiçbir faydası olmayacaktır. “Girme şu alçakların hizmetine; / Konma sinek gibi pislik üstüne, / İki günde bir somun ye, ne olur? / Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.” diyordu Ömer Hayâm.
Biz yolumuza devam edelim, Necip Fazıl’ın dediği gibi: “Tohum saç, bitmezse toprak utansın! / Hedefe varmayan mızrak utansın! / Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! / Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Başkan Erdoğan’ın belki birçok maslahatı gözlemlediği; 2003’de ABD askerlerinin, Türk askerinin başına çuval giydirildiği, 2014’de ABD, terör örgütüne açık bir şekilde silah gönderdiği, 2016’da 15 Temmuz Feto kalkışmasında ABD’nin açık desteği ve son olarak ABD başkanı Trum’un Barış Harakatından münasebetiyle Erdoğan’a hakaretamiz mektup göndermesinden sonra bu dört önemli olaydan dolayı ABD elçisinin gönderilmemesi ABD’yi pervasizleştirmişti. ABD öncülüğünde, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada ve Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçileri, imzaladıkları ortak bildiri ile Osman Kavala’nın “derhal serbest bırakılması” için çağrıda bulunmuştur. Beklemedikleri bir cevapla bu çağrıya Erdoğan Afrika ziyareti dönüşünde çok sert tepki göstererek, “Bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz” deyip dışişleri ve içişleri bakanlarına talimat vermesi ve bu konuda kararlı olduğunu gören, başta Amerika ve diğer ülkeler geri adım atmak mecburiyetinde kalmışlardır.