Sadece dünyanın AK Parti’ye bakışı değil, özellikle AK Parti lideri ve Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’a yönelik büyük öfke de değil, AK Parti için bu yıl aşması gereken ve kurulduğu günden beri karşılaşmadığı bir zorluk.
Bu daha çok partinin kendisinden kaynaklanan ve aşması en güç olan sınav olarak AK Parti‘nin önünün de duruyor.
Hem de sıcacık, patates gibi elleri her an yakacak bir yangın alevi gibi.
Artık Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından neredeyse her gün yüksek sesle tekrar edilen partideki ‘metal yorgunluk’ artık başka adlarla anılmaya başlanıyor.
Bugün için;
"Kibir virüsü "
"Makam sevdalıları "
"Davaya inanmayanlar"
Gibi sürekli ‘artık kendiliğinden bırakıp gitsinler’ psikolojik baskısıyla iyice gün yüzüne çıkan partinin 15 yıllık serüveninde değişime ciddi bir direniş olduğu gerçeği.
Bu saklanamaz bir gerçek olarak AK Parti’nin sinir sistemini tahrip ediyor.
Çare ve çözüm arayışları duymamazlıktan geliniyor
Üç maymuna yatılıyor…
“Duymadım”
“Görmedim”
“Konuşmadım”
Ama bu sürdürülemez bir boyutta artık.
Parti teşkilatları ve belediyeler fokur fokur kaynıyor.
19 Ağustos’ta başlayıp Kasım ayına kadar sürecek olan ilçe kongreleri ile Kasım 2017’den, 2018 Şubatına kadar devam edecek il kongreleri ile 2018 Martında başlayacak yerel seçim süreci öylesine bir negatif atmosferde bulunuyor ki; bunu aşmak için AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın radikal çıkışları bile rahatlatmıyor.
AK Parti açısından ne yazık ki tablo böyle.
Artık kamuoyunda yüksek sesle konuşulan “AK Parti belediyelerle geldi, belediyelerle kaybedecek” inancını besleyen o kadar çok şey birikti ki, en kabul edilemez olanı belediye başkanlarının kibir ve ego da tavan yapmalarıdır.
AK Partiyi, AK Parti yapan belediyelerin ‘halka dokunması’ ve sürekli hizmet anlayışı gitmiş, ‘aylarca belediye başkanlarından randevu alamama ile belediyeleri sadece müteahhitlerin bürolarına dönüştüren bir anlayış hakim olmuştur’ inancı; toplumun AK Parti’yi artık kendi sosyolojisine yabancı bir parti olarak görmesine neden olmuştur.
Bu birikmiş yerel ve genel iktidar doyması ile iktidar yorgunluğu birleşince AK Parti’de zorunlu değişime karşı bir direnci de beraber doğurmaktadır.
Makamları terk etmeme, koltuklara ölümüne sarılma ve mevki sevdası birleşince, bu direnç AK Parti’yi en zorlu sınava doğru hızla sürüklemeye aday olarak önümüzde duruyor.
Dışarıda ve içerde biriken bunca sorun da buna eklenince AK Parti açısından hayati derecede önemli bir seçim olan 2019 başkanlık seçimi de tehlikeye girmiş oluyor.
Yüzde 51’i yakalama artık çantada keklik değil…
Ve AK Parti değişimi gerçekleştiremez ise onu çok büyük bir tehlike bekliyor demektir
Hele ki secimde CHP ile HDP’nin secim ittifakına gidecek olmaları zaten bıçak sırtında olan büyük şehirlerin kaybedilmesine neden olacak gibi görünüyor.
Tüm bunlardan ötürü AK Parti değişimi çok geciktirmeden hayata geçirmeli, partiy yenilemeli, kadın ile gençliğe temsil edilme yolunu açmalıdır.
Özelikle de Güneydoğu’da bu çok daha acil olarak hayata geçirilmelidir.
Eğer AK Parti kendisini değiştirir, kadrolarını yorgunlardan temizler, kadın ve gençliğe ön açar ise; tekrar kazanması için hiç engel kalmamış olur. Bunu yapacağına inancımı belirtmek istiyorum, umudum da bu yönde, bekleyip göreceğiz…
Sağlıcakla kalın…