Ne yazık ki yine coğrafyamız zor ve acılı günlere doğru hızla ilerliyor. “Coğrafya kaderdir” derler ya evet coğrafyamızda umutlar bir türlü yeşermiyor. Bir sorun bitime den diğeri başlıyor ve her sorun diğer sorunu tetikliyor.
6 yıldır bitmeyen Suriye’deki kanlı savaş tüm gücüyle yıkıcı etkisini sürdürürken, savaş, acı ve dramlar devam ederken; şimdi de Irak Kürdistan Bölgesel yönetimin yapmış olduğu referandum yeni bir gerginliğin ve eğer bir çaresi bulunamazsa tüm bölgeyi kapsayacak bir acıların habercisi gibi görünüyor.
Kimse kimseyi dinlemiyor.
“Niçin” ve” neden” sorularına vicdani cevaplar yerine kışkırtıcı, incitici ve aşağılayıcı dil kullanılıyor.
Bu da insanları derinden yaralıyor.
Sanki Türkiye de milyonlarca Kürt yaşamıyormuş gibi sürekli yaralayan söz ve yazılar söylenip yayınlanıyor, hatta bu artarak devam ediyor.
Bu coğrafya kaderi Kürtler ve Türklerin ortak gözyaşı ve umutlarıyla ayakta durdu ve bu coğrafyanın da çimentosu budur.
Ama çok üzülerek söylemeliyim ki artık korkuyorum;
Endişeliyim
Kaygılayım
Ve acılıyım…
Biz bunları hak etmedik.
Bizim birbirimize en çok ihtiyaç hissettiğimiz bir dönemde bunların yaşanması korkularımızı daha da artırıyor.
Türkiye hem kendi hem de bölgede ki Kürtlere sahip çıkmalı ki, kimse bizim fay hatlarımızla oynayamazsın.
Ama gelişmeler bunu göstermiyor.
Türkiye, İran ve Irak yeni bir ittifaka giderken bu ittifakı bir Kürt düşmanlığına götürecek operasyonlardan uzak durmak gerekiyor.
İran ve Irak Türkiye’yi Kürtlere karşı bir pozisyona çekmek için her şeyi yapabilirler
Nitekim sınırları Irak yönetimine devretme kararı bunun göstergesi olduğu görülmekte ve sınırları ancak Habur’dan girerek teslim almaları söz konusu.
Türkiye’den buda herhangi bir çatışmanın olması halinde Türkiye sınırlarının içinde olması demektir.
Bunu Irak yönetimi bilinçli yapıyor, içerden gelmek yerine Türkiye’nin içinden geçerek sınır kapılarını almaya çalışması Türkiye’yi de işin içine çekmek istemesinden kaynaklanıyor.
Türkiye bu tuzağı görmeli ve sorunun bir çatışma ile değil görüşerek çözülmesine öncülük etmelidir
İçerden kimi ırkçı ve saldırgan kesimlerin yapmış oldukları propagandalara kulak asmadan ve sorunun daha da derinleşmesine fırsat vermeden Türkiye bu meseleye Türklerin ve Kürtlerin çıkar ve kardeşliğini gözeterek el atmalıdır.
Kimilerinin Irakta Türkmen kardeşlerimizi bahane ederek olayı başka yönlere çekmesine fırsat verilmemelidir.
Bunu yapanlar 2014 Haziranından 2017 Temmuzuna kadar IŞİD zulmüne ve işgaline uğrayan yani tam 3 sene Türkmen katliamlarına ses vermeyen insanlar olduğunu da bilmek gerekiyor.
Onların derdi Türkmenler olmuş olsaydı IŞİD bu katliamları yaparken Türkmenlere sahip çıkarlardı. ama tek bir gün bile Türkmenlerle ilgili bir eylem dahi yapmadılar bunların tek derdi var oda Kürt nefreti.
Bizim bu topraklarda
Kürt nefretine
Türk nefretine
Arap nefretine
Şii nefretine
Sünni nefretine
Hiç bir zaman yol vermememiz gerekiyor.
Bizim nefretlere değil, Kardeşliğe ihtiyacımız var.
Ve Bu coğrafyanın tek nefes borusu olan Mazlumların, mağdurların yaşamak adına sığındıkları tek kapı olan ülkemizin birliğine ihtiyacımız var.
Birilerinin acıları içeriye taşımasına müsaade etmemeliyiz.
Bizim gidecek başka bir yerimiz yok
Bizim ikinci adresimiz kara topraktır. (Devam edecek)