Tarihi bilgilerden yoksun iz’an ve akıl fukarası, “beyaz Türkler!” Lakaplı mutlu azınlığın temsilcileri! Atatürk’ü istismar eden yobazlar! Her seferinde milletimizin inançlarına saldırmayı bir marifet bilen partinin grup başkan vekili; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın okul öncesi Kur’an Kursları için açıklamalar yapmış, skandal ifadeler kullanarak Diyanet’in okul öncesi eğitimi için “Orta çağ zihniyeti” demiştir.
Edward Gibbon, “Kur’an sadece akait alanında değil, ceza ve medeni hukuk alanında da temel bir yasa olarak belirmektedir. İnsanın eylem ve tasarruflarına düzen getiren Kur’ani yasalar, Allah iradesinin değişmez sünnetiyle biçimlendirilmişlerdir.” diyor. İslam medeniyetinin bireyleri ve toplumunun hayatında bu kadar önemli bir yer tutan Kitap'ın, eğitim ve öğretim alanında büyük bir etkinliğe yol açtığı ve rol oynadığı ortadayken çocuklarımızın erken yaşta öğrenmesi niye sizleri bu kadar rahatsız ediyor? Diyanet bu yaştaki çocuklarınızı bale okullarına ve yüzme havuzlarına yazdırın deseydi aynı tepkiyi gösterecek miydiniz?
Allah’a giden merdivene hiç kimse kirli ayaklarla, yıkanmamış ellerle dokunamaz. Saf olmayanın saf olana dokunması kutsala saygısızlıktır. Müslüman evladı, müslümanların içinde İslam için “Orta çağ zihniyeti” diyebilmektedir. Bire gafil! Taklit ettiğin Batılı ilim adamları ve ilahcıklarınız bile İslam’ın “orta çağı” yoktur itirafında bulunuyorlar. Köpekler bile her zaman yabancılara havlar!
Thomas Bauer, “Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktur?” diye bir kitap yazarak müslümanların bilime ve ilime katkılarını ve İslam hep aydınlatıcı olduğundan dolayı onun hiçbir zaman “Orta Çağı” olmadığını ispatlamaya çalışmıştır. “İslami Orta Çağ” teriminin “Nesnel bir temeli yoktur, çünkü Avrupa ve Ön Asya’da Geç Antik Çağ’daki dönüşüm süreçleri oldukça farklı ve çoğu zaman tutarsızdır ve çağların gerçek sınırlarını görmeyi engeller.” diyor.
Batılı akademisyenler Batı Roma İmparatorluğu'nun 476'daki çöküşünü antik Avrupa tarihinin (geleneksel olarak kabul edilmiş) sonu olarak tanımlarlar. Thomas Bauer, “Antik Çağ’a ölüm döşeğini hazırlayan İslam’dır. “İmparatorluk var olmaya devam edeceği için” 476 yılı bir çağ eşiği olarak reddedilmiştir ancak bu 600’e kadar değil, 1453’e kadar yapılmıştır. Fakat “din tarihi açısından çok güçlü bir süreç olan İslam, yeninin eskiye bağlı olduğunu gösterdiği kadar, Antik Çağ’ın açık bir şekilde sona erdiğini de gösteriyor.” Şair; “Ecel gelmedi, süre dolmadı İslam ümmetine / Kalu bela’ya uzanır bu ümmetin kökü.” diyordu.
“Orta çağ” dediğin dönemde ilim müslümanlarda tavan yapmış ve bu ilim müslümanların vasıtasıyla karanlık içinde yüzen batılı babaları aydınlatmıştır. Memun dönemi, “Beytu’l-Hikme”yi düşünün, “Endülüs İslam devleti”ni hatırlayın, azıcık kitap okuyun da “kara cahil” olmayın ki gülünç duruma düşmeyesiniz. Batılılar dinlerini terk ettikleri ve Rönesans’larını gerçekleştirdiler de ilerleme kaydettiler ve biz dinimizi terk ettiğimiz için gerilemiş bulunmaktayız. Zira hırıstiyanlık insanlar arasından tecrit edilmiş ruhbanlıktı. İslam’da ruhbaniyet olmadığı gibi din ve siyasetle içiçedir. “İnsanların arasına girip onların sıkıntılarına göğüs geren, insanların arasına girmeyip sıkıntılarına katlanmayandan daha hayırlıdır”(Tirmizi) fermanı her zaman müslümanların şiarı olmuştur.
Gibb’in dediği gibi; dünya “Avrupalı barbar sürülerinin iğrenç muameleleriyle kirletildi.” Avrupa semalarını asırlar boyunca zulüm bulutları kaplamışken feodal beylerin ve onların ilham kaynağı olan papaların kelepçeleri altında ezilirken aniden hayatlarına giren İslam kültürü gözlerini açtırdı ve bugünkü modern kimliklerini onlara keşfettirdi. Bu nankörlükleri nedeniyle Montgomery Watt; “İslam’a kültürel borcumuz konusunda biz Avrupalıların kör bir noktası vardır." Gustave Le Bon; “Müslümanlar, sanat, bilim, yetenek ve ahlak konularında batılıların öğretmeni olmuştur. Bizlere medeniyeti getirmiştir” demişlerdir.
Bu barbar sürüsü medeni ve ilerici! İslam “orta çağ” karanlığı! Değil mi? bre gafil Allah’tan korkmaz, Peygamberden utanmaz, “Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir sâha? Nedir bu salladığın çifte, Kitabu’llâh’a?” Sizler için “yaşasın cehennem!” Hayvandan ödü kopacak kadar korkan adamın, yanından hayvan geçip ona dokunmayınca, köylülere hayvanı anlatmış, köylüler de “o domuzdan başkasına dokunmaz” demişlerdi. İnanınız, “yakıtı insan”(Tahrim:6) olan cehennemin kabul ettiği sadece siz insan türüsünüz. Müslümanın sükûneti ikrarından geliyor sanmayın, ziyan edecek sözleri yok artık! Akif’in “Tükürüğüme acırım billahi tükürsem yüzüne” şairin “yüzüne tükürseniz onu kalafat sanır” dediği vasıftaki insan türlerisiniz.
Tamamıyla Tevrat ve İncil’den alma ve kulaktan dolma bilgilerden yola çıkarak, Hz. Âdem ve Havva’ya “cahil” diyen, toplumun en düşük seviyesindeki ve mesleği itibariyle sadece insanları eğlendirmek olan “mırtıp”lığını sanat adı altında müslümanların kutsalına saldırma cesaretini nereden alıyor? İBB Başkanı, “Sanatçıdır konuşacak. Sanatçılar bu ülkenin iç sesidir. Kimse gündem değiştirmek için bu sesleri kısamaz” diyerek, hadsizliği görmezden gelerek cehaletini ortaya koymuştur. Binlerce Tel'ini, bir Tel'inle birleştirerek okkalı bir şekilde sizi ve sizin gibilerini Tel'in ediyorum. Kur’an, “Allah Âdem'e bütün isimleri (ilimleri), öğretti.”(Bakara:31) diyor. Buyurun Âdem (as) mi cahil yoksa siz mi eçhelsiniz?
Bir siyasi partinin genel başkanı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Türkiye ancak fikir ve ifade özgürlüğü zemininde yükselebilir. Sanatçılarımız da sanatlarını icra ederken özgür olmalıdır.” demiştir. Malcolm X’in dediği gibi; “İslam’a sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil İslam’a sövmenin hürriyetini istiyorlar.” Seni de Allah’a havale ediyoruz Genel başkan! Rabbim seni ıslah etsin, kutsala saldırmak ne zaman “fikir ve ifade özgürlüğü” kapsamına alındı? Mutlak özgür olan bir özgürlük yoktur. Kime yaranmaya çalışıyorsunuz? Gitgide batıyorsunuz. Kininiz sizi adaletten çıkarmış ve müslümanlık nerde, sizden geçmiş insanlık bile. Vefa bilmeyene ayıracak zamanımız, kıymet bilmeyene verilecek selamımız bile yoktur. Biz biliyoruz ki ikiyüzlü tayfa müslümanların ayak bağıdır. Vesselam.