Kişinin girdiği ortamlarda yumuşak ve uysal olursa ezileceğini, sert ve dik kafalı olursa da herkesi karşısına alacağını anlatmak için “Pek yaş olma sıkılırsın; pek de kuru olma kırılırsın” denilmiştir. Çoğunlukla bu söz, söz ve davranışların yerine göre yumuşak, yerine göre de sert olması gerektiğini belirtmek için kullanırız “her yerin bir konuşması vardır” bu nerede, nasıl hareket edileceğini ve ne diyeceğini bilmekten geçer bu sebeple, “Ne diyeceğini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz” “insanların aklına göre onlarla konuşmak” tebliğin metotlarındandır.
Ayette, “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız.”(Ali İmran:110) Hadiste de “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”(Müslim) denilmiştir. Sezai Karakoç’un dediği gibi; “Bir şey, sınırını aştımı zıddına dönüşür. Sevinç acıya, sevgi nefrete, haz ıstıraba ve ümit külfete.”
Hadis, münkerin, kötülük ve fenalıkların nasıl değiştirileceği konusunda temel teşkil edici bir özelliğe sahiptir. İyiliği emir ve kötülükten nehiy görevi, her müslüman mükellefi kapsayıcı niteliktedir. Bu hadisin ifadesinden ve görevleri sıralayış tarzından, bunu bir kere daha açıkça anlamış oluyoruz. Her seviyedeki insan, bunların hangisine güç yetirirse onu yerine getirir. Bundan dolayı İngiliz tarihçi Arnold; “İyiliği emir ve kötülükten sakındırma müslümanların sigortasıdır, yerine getirilmediği zaman, sigorta atmış ve karanlıkta kalmışlardır” demiştir.
Müslümanların bu ülvi görevi yerine getirmesi için iyi donanımlı bir ilim ve hikmetle beraber, ne dediğini bilen, neyi nerede kullanacağın hesaba katan olmalıdır. Bir mecliste nasıl konuşacağını bilen kimsenin de ağzından çıkan sözler insanların gönlüne değer. Örneğin, çok bilgili olmasına rağmen insanların bilgi ve anlayış seviyesine göre konuşmayan bir hatip, maksadına ulaşamaz. Onun kadar bilgili olmadığı halde insanların bilgi ve anlayış seviyesine göre konuşan başka bir hatip ise kalplere inmeyi başarabilir. Böylelikle maksadına da ulaşmış olur.
Unutmayalım ki insanlar kısım kısımdır. Bazıları fıtri olarak yumuşak, bazılarının anlayışı kıttır, bazıları çokbilmiştir, bazıları da alabildiğine sert mizaçlıdır. En iyisi orta yolu tutturmaktır. “İşlerin iyisi ortancasıdır” Bundan dolayı insanın zayıf yönlerini güçlendirmesi gerekir. Herkes şu hayatta nereden yara alacağını gayet iyi bilir. Özellikle yumuşak huylu insanların genel derdi, iyi niyetlerinin başkaları tarafından sömürülmesidir. Belki de onların önündeki en büyük bariyer budur. Bu arada sert mizaçlılar da dostlarının sayısını azaltmakla meşguldür. Sizin anlayacağınız, zayıf yönlerimizi güçlendirip orta yolu tutturmak için bir eğitim almalıyız. Ümmet siyaseti, aşırılıklar üzerine değil, orta yol (itidâl) esası üzerine kurulur. İslâm’ın emrettiği orta yolu benimsemek, aşırılıktan uzak durmaktır.
Orta yol, denge ve basiretle anlaşılma anlamında İslam sisteminin ve uygarlığının topluca ifadesidir. “Orta yolu tutunuz, amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah´a yakın olmaya gayret ediniz.”(Buhari) Rabimiz, “Böylece sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de sizlere bir şahit (ve örnek) olsun diye orta bir ümmet yaptık.”(Bakara:143) Konfüçyüs'e göre, “Zhong” orta anlamına gelir ki bunun anlamı kişinin sözleri ve davranışlarında orta yoldan gitmesi, makul olmasıdır.”
Efendimiz; “Orta yolu tutun, orta yolu tutun ki; (maksadınıza) ulaşasınız.”(Buhari) Hz. Ali; “Orta yolu izleyin. Geri kalan ona yetişecek, sınırı aşan ona geri dönecektir” demiştir. Ayette geçen ve “orta yolu tutan” diye terceme edilen “vasat” kelimesi ‘orta yol’dan maksat, iki uç tarafın ortası demektir. Bu felsefenin konu edindiği orta kavramıyla bütün erdemlere yerinde bir ölçü getirir. Müslümanlar dinlerinde orta yolu tutmuşlardır. Onlar ne hıristiyanlar gibi ruhbanlıkta aşırı gitmişler ne de İsa (as) hakkında, ilahlık derecesine çıkaracak sözler söylemişler ve ne de yahudiler gibi Allah’ın kitabını değiştirerek kendilerine gönderilen peygamberleri öldürerek ve rab’lerini yalancı çıkararak isyana düşmüşlerdir.
Doğru olan orta yolu bulmak için yaşadığımız hayatta nasıl ki düşe kalka yürümeyi şu hayatın içindeyken öğrendiysek, zayıf yönlerimizi güçlendirmeyi de orta yolu tutturmanın uslunü de aynı merkezin kalbinden öğreneceğiz. Bu merkezin kalbinde tecrübe vardır. Tecrübenin de en büyük gayesi bize vazifelerimizi öğretmektir. Haram ve şüpheli şeylerden kaçınıp ölüme hazırlanmak bizim için en büyük yardımcıdır. Zira ölümün açmadığı kapı, girmediği konu yoktur. Nihayetinde her canlı ölümü tadacaktır.(Ankebut:57) Hz. Ömer’in en büyük nasihat ölümdür ve birisini her gün bana ölümü hatırlat demesi de pek manidardır. En büyük frenleyici güç olüm!
Bizi asıl vazifemizi yapmaktan alıkoyan her yumuşak ve uysallık ya da sert ve dik başlılık, orta yoldan uzaklaşmamıza sebep olmaktadır. Bundan kurtulmanın yolu da gerektiğinde “hayır” veya “evet!” demesini bilmekten geçer. Aklımız estiğinde bir şeyi onaylayıp “evet” ya da “hayır” demek, görgü kurallarına ters düşen bir durumdur. Bundan dolayı “Sözü yerinde söyle, demiri tavında döv.” denilmiştir. Her durumda orta yolu tutanlardan ve yolun sonuna geldiğinizde, asla pişmanlık duymayanlardan olasınız. Vesselam.