“Hz. Peygamber’in annesi, babası, dedesi, nenesi, büyük dedeleri ve 6. Kuşaktan atası Kusay’a kadar hepsi bellidir ve nikâh usulüyle evlenmişlerdir.” 30 yıllık akademik hayatımda bu düşünce dışında farklı bir şey düşünmedim, konuşmadım, yazmadım. 

    “Siyeri Farklı Okumak” adlı eserimde kaynaklarda aktarılan “Onun insanoğulları içinden seçilerek en asil soydan olduğu ve Hz. Peygamber’in beş yüzüncü nenesinin bile tespit edildiği ve hiçbirinde kötü işlerden bir şeye rastlanmadığı” şeklindeki uydurma rivayetleri tahlil bağlamında; bu tür şeylerin İslam açısından önemli olmadığını; çünkü İslam’ın asil nesep ve ırk üstünlüğüne değer vermediğini, Hz. Peygamber’in öz amcası Ebu Leheb’i, Hz. İbrahim’in put yapıcısı babasını, Hz. Nuh’un isyan eden oğlunu örnek vererek Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Ameli geri bırakanı nesebi ileri götüremez” şeklinde ilkeye göre yukarıdaki rivayetlerin uydurma olduğunu izah ettim.  

    Bu anlatımlarımda hedefim; “bu tür ifadeler ile Hz. Peygamber’i yüceltmeye çalışmaya onun ihtiyacı yoktur. Hz. Peygamber’i övmek adına uydurulan bu rivayetleri onun hayat hikayesinden temizlemek gerekir” şeklindeki düşüncemdi.  

    2008’de basılan kitabımın ilk baskılarında bulunan ve okuyucularımı rahatsız ettiğini sonradan anladığım bir ifadeyi de 2011'deki 4. baskıdan sonra kaldırdım. Ancak; iki gündür ilk baskının içeriğini ve sonraki baskıların kapağını kullanarak tarafıma saldırdılar, hiçbir zaman düşünmediğim şeylerle itham ettiler. İlk baskılarda bazı okuyucularımı rahatsız eden kastı aşan ifademden dolayı özür dilerim. Ancak bu özrüm; iki gündür anneme ve bana küfür, hakaret ve ölüm tehditleri yapanlar için geçerli değildir…” demiştir. 

    Kur’an’ın hangi ayetinde fikrini açıklamanın suç olduğu ve cezalandırılması gerektiği anlatılmaktadır. Kur’an, “O, akıllarını kullanmayanları murdar kılar.”(Yunus:100) İman yolunu maddi harika ve meditasyoncuların etkisinden, dogmaların otoritesinden, kurtararak özgürleştirmiştir.  Hz. Ali, “Silahlarınızı halka karşı kullanmadığınız sürece istediğinizi söylemede serbestsiniz” demişti haricilere.  Ancak aciz olanlar ve kendi fikirlerine güveni olmayanlar fikre karşı tehdit tedbirleri savunabilir.  

    Mehmet Azimli’ye yapılan küfürler, tehdit ve linç girişimini insaf dışı görüyorum. Türkiye’de siyer dalında yetişmiş ender şahsiyetlerden biridir olup ve siyeri abartılı rivayetlerden temizliğe tabi tutmuş ve bunu alışılmadık bir üslupla yazdığından dolayı, bazı kesimlerin tasnife tabi tutulmayan siyerleri okudukları ile çelişik bulduğundan dolayı maalesef linçe tabi tutulmuş ve gerek sosyal medya vasıtası ile ve gerek üniversitenin önüne kadar gidip fiili tehditlere maruz kaldığına şahit oluyoruz. 

    Mehmet Azimli ve onun gibilerin, Hz. Peygamber’in lisaniyle, “isabet etseler iki, etmezlerse de bir sevaba”(Buhari, Müslim) nail olacaklarını düşünüyorum. Hadis insanları ilme teşviktir, çünkü insanlar Kanaatlarını ve düşüncelerini rahat bir şekilde söylemeleri gerekir ki yeniden yapılanma ve asrın idrakina bir içtihatlar manzumesi çıksın. Tarihe baktığımız zaman İbn Teymiyye, İbn Rüşd, İmam Gazali, Şatibi’nin kitapları yakılmıştır. Söz gider yazı kalır, İnsanlar asırlar boyu Mehmet hocayı eserleriyle hatırlayacak, ona saldıranların ise esamesi kalmayacaktır.  

    İçtihat hareket ilkesidir, durağanlık kabul etmez. Durgun bir suyun üstüne su gelmez ve bir taraftan akıntı (sirkülasyon) olmazsa tadı, rengi ve kokusu bozulur. İslam, Kur’an ve sünnetten istifade edilerek yeniden yorumlanması gerekir yoksa işlevliğini kaybedecek bir din durumuna düşer. Eskilere sadık kalmak onların küllerine değil kor ateşini aktarmakla olur. Suyun denize akması onun asaletindendir. Suyu tersine döndürmek mümkün değildir. Eski müçtehitlerimizin attıkları temelin üzerine yeni binalar yükseltmek onlara sadakattır. Aksi ise kokuşmuş bir balçığın içerisinde debelenmektir.  

    Mehmet Azimli de İmam Malik’in Hz. Peygamber’in kabrini göstererek; “Bu kabirde yatanın dışında kim olursa olsun sözü alınır da terk de edilir” sözlerinin muhatabıdır. Hata eder, isabet eder bu âlimlerde sık sık görülen durumlardır. Hz. Ömer’in, “Bu benim bu seneki görüşümdür” demesi daha önceki görüşünden vazgeçtiğini ve yeni malumatının geçerliliğini vurgulamıştır. İmam Şafi’nin “kavli kadim, kavli cedid” (Eskisi ve yenisi) diye görüşleri vardır.  

    Mehmet Azimli ilk kitabının ilk baskısındaki bahse konu olan görüşlerini diğer baskılara almadığını ifade ederek yanlış anlaşılmalara mahal vermemesi için kaldırdığını açık bir lisanla ifade etmiştir. Âlimlerin ayak kayması olur fakat ilimleri onları doğrultur. Âlimin yerinde sayması ve hiç mesafe kattetmemesi ilmi donukluktur. “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur”(Necm: 39) ve “Ameller niyetler göredir.”(Buhari) Lütfen bu meseleyi Allah’a havale ediniz ve kimsenin ilmi gayretini engellemeyiniz. Yoksa bir âlimin ilmi gayretlerine engel olma mesuliyetinin hesabı yüce yaratıcıya verilecektir. 

    Türkiye’mizde bir trol takımı vardır ki, ilme hiçbir katkıları olmadığı gibi, üstat Fehmi Hüveydi’nin de dediği gibi; bunlar hep çöpçü vazifesini görürler, nasıl ki belediye çöpçüleri gezdikleri her sokakta görevleri icabı sadece gözlerine çöp takılıyorsa veya sinek bir sandık dolusu elmanın içinden en bozuğu hangisi ise ona konar misali; bunların da kitaplar arasında hep kendilerine göre şaz gördükleri meseleleri cımbızlar ve servis ederler.  

    En büyük ilim adamlarının ilimleri ve hatiplerin hitabeleri ve ihlaslı kişilerin iyi niyetleri bu yolda heder olup gidiyor. Bunlar şairin “Dirilere seslenseydin elbet duyururdun, / Heyhat! Diri yok ki, kime seslenirsin.” Kur’an’da, “Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde bir perde vardır…”(Bakara:7) “Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun?”(Furkan:44) dediği gibidirler. 

    Bunların sahih Ehl-i Sünnet akidesinin en güvenilir temsilcisi olarak takip edildiği bu memlekette, tehlikenin adresi saptırılmaktadır. Bu memlekette yapılacak en doğru şey, bu işi bidatçı ve hurafecilere terk etmemektir. İslam ve ilme hizmet hurafecilerin, mutaassıp ve mukallitlerin işi değildir. İçtihat; ilimde derinleşenler, zamanı iyi tanıyıp hür düşünenlerin işidir. Vesselam.