Rabbim kimseyi cahillerle imtihana tabi tutma. Yönetim cahillerin eline geçince, sosyal hayatın bozulması daha da hızlanır. Cehalet, sosyal bünyeyi bir kanser virüsü gibi aşındırır, bozar. Bin yüce ve temiz kişinin ölümü, bir tane cahilin yükselip yönetme makamına gelmesinden daha az zarar verir. Zira devletlerin çöküşü, cahil ve istişareye uymayanların göreve gelmesiyle olur. Arap atasözünde “Cahil eşektir, sultan olsa dahi” denilmiştir. Akif; “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”(Zümer:9) ayetine vermiş olduğu mana da: “Olmaz tabi! Biri insan, biri hayvan!” demiştir. İmam Şafii; “İnsanlar arasında kendini en çok yıpratan kişi alçak ruhlu cahillerdir. O bir makama gelince yakınlarını sıkıntıya sokar, iyiliklerini inkâr eder, şereflileri küçümser ve erdemli insanlara da burun kıvırır.” Şair; “İnsanoğluna başıboşluk ve anarşi yaraşmaz/Cahiller baş olunca da başıboşluk ve anarşi son bulmaz” demiştir. Cahillerin dostluğu ayı dostluğuna benzer; “Ayı ile adam dost olmuşlar. Bir gün dağda gezinirken yorulan adam, bir ağacın gölgesinde şekerleme yapmak istemiş ve uyumuş. Bir sinek de mütemadiyen adamın yüzüne konuyor ve onu rahatsız ediyordu. Ayı bunu fark edince, birkaç kez sineği kovmuş ama nafile. Ayı pek kızmış ve gidip yassı ve geniş bir kaya parçasını getirmiş ve dostunun yüzüne konan sineğin üzerine indirmiş sineği öldürmüş, ayı sineği öldürdüğüne sevinirken dostunu öldürdüğünden bihaber şekilde beklemiş ki uykudan uyansın. Sonradan dostunu da öldürdüğünü görünce pek üzülmüş fakat elden bir şey gelmez.” Cahil dost sana faydalı olmak ister, ancak zarar verir. Cehalet böyle bir şey! Cahiller sonu böyle getirirler.
Akıllı insanın devleti de devamlı olur. Hadiste “Aklediniz akıl nimettir.”(Darimi) Atasözünde ise “akıl nerede olursa olsun, tanıdık bir dosttur” denilmiştir. Hz. Ömer; “Bu yönetim işi ancak zaafiyet ve gevşemeye dönüşmeyen bir esneklik, öfkeye dönüşmeyen bir kuvvetle mümkündür.” İslam’ın ilk sultanı Muaviye de şöyle demiştir: “Ben kamçımın yettiği yerde kılıcımı, dilimin yettiği yerde kamçımı öne sürmem. Benimle insanlar arasında bir kıl olsaydı kopmazdı. Halk kılın bir ucundan çekince ben gevşek bırakır, biraz sallardım. Onlar kılı gevşek bırakınca da ben çeker düzeltirdim.” Bunun için Şab’i; “Muaviye güngörmüş deveye benzerdi. Güngörmüş deve nasıl yürüyeceğini bilen, ayağını ancak gördüğü yere basan tecrübeli devedir” demiştir.
Cahillerle uğraşmak çok zordur, çünkü yaptıklarından övünç duyuyorlar. Bu gibi kişilerin işi bütün işlerden zordur. Tırnakla dağ delmek, soğuk demiri dövmek bunların irşat ve ıslahından akla daha yakındır. Araplar bu hususta, “İnsanoğlu için en şiddetli azap, kurtlara edep öğretmektir” demişlerdir. Söz, cahil olanın ağzına düşerse; silah da, kuşanmayacak kimsenin elinde ise; mal, infak etmeyenin yetkisinde ise; artık işler değerini yitirmiş demektir. Şafii: “İdrakten nasibi olmayanlara ilim vermek; onu, zayi etmektir/Oysa ehil olanlardan ilmi esirgemek; zulüm ve haksızlıktır” demiştir. Kişiyi, hangi alanda olursa olsun, uzmanlık alanı dışında istihdam etmek zulümdür. Zulmün sonucu ise; toplumda huzursuzluktur. Doğuracağı sonuç ise felaketle sonuçlanır. Osmanlı döneminde, filoyla birlikte yapılacak savaşta bereket olması için Buhari okuyan birisinin geldiğini haber verirler. Hâlbuki gelen şahıs Buhari hadisleri yerine gemiden anlayan bir usta olmuş olsaydı daha yararlı olurdu; çünkü “Filo, Buhari ile değil; buhar ile çalışmakta ve hareket etmektedir.” Buhari okumak geminin hareketi için yeterli değildir. Kaptanın Buhari okumakla yetinmesi, gemiyi harekete geçirmez.
Peygamber (sav) cahillere karşı pek tedbirliydi. Hz. Aişe’ye, “Ey Aişe! Eğer kavmin yakın bir zamanda küfrü terk etmiş olduklarını hesaba katmasaydım ve tepki göstereceklerini bilmeseydim. Kâbe’yi, yıkar ve bir kapı daha koyardım. İnsanlar birinden girip öbüründen çıkarlardı.”(Buhari) Kureyş kabilesi Kâbe’ye büyük bir önem verirdi onlar yeni Müslüman oldukları için, peygamber’in övünme ve kibirlenme maksadıyla Kâbe’nin yapısını değiştirdiğini zannetmelerini hesaba katarak bu meşru maslahattan vazgeçmişti. Hz. Ömer’in yanına bir adam geldi, haberin olsun, filanca kişi, Ömer ölürse ben filan kimseye biat ederim” dedi. İstişaresiz ve tek adam yönetimini çağrıştığı için Ömer: “Vallahi bu akşam halkın karşısına çıkıp, milletin mukadderatını gasp etmek isteyen bu adamları ortaya koyarak halkı onlardan sakındıracağım.” Abdurrahman b. Avf; “Ey Müminlerin emiri, böyle yapma! Çünkü bu hac mevsimi esnasında insanların cahilleri ve rezilleri toplanırlar ve senin meclisine galip gelirler. Bu onların senin konuşmanı yerli yerine koymayacaklarından ve onu her nakledip taşıyanın (süratle ve düşüncesizce) bir yerlere uçuracağından korkarım. Onun için sabret, nihayet Medine’ye, hicret ve sünnet yurduna, var ve orada Muhacir ve Ensardan olan Rasulullah’ın sahabeleri ile buluşur toplanırsın. Onlar senin konuşmanı iyi bellerler ve layık olduğu şekilde değerlendirirler.” Ömer: “Vallahi Medine’de ilk duracağım yerde elbette dikilip, bu konuşmayı yapacağım” dedi. (Buhari) Cahilin götürüsü getirisinden daha fazladır. Cahillerin hâkim olduğu memleketler yok olmaya ve tarihin derinliklerine gömülmeye mahkûmdurlar. Allah’a emanet olun.