Hürriyet, insanın varlık olarak yaşaması için zaruridir. Başka manada insan, insan olarak yaratıldığı için hür olarak yaşamak mecburiyetindedir. İnsanları diğer varlıklardan ayıran etken hürriyettir. İnsanlık ve hürriyet İslam’da aynı şeydir. Hürriyet, “gelişme ve saadet” demektir. Allah insanları yoktan yarattı ancak onları, kendini tanıyıp tanımamaları konusunda bile serbest bıraktı. “İnsana, Allah, itaat etmemek gibi ‘korkunç hürriyeti’ dahi verdi. “Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin” (Kehf: 29) kaidesinden sonra şu ayetlerle de özgürlüğü güvence altına aldı. “Dinde zorlama yoktur.”(Bakara: 256) Hürriyet her varlığın hakkıdır. İnsan, hayvan, kuş vs… Hürriyet çok pahalı ve yüce bir şeydir. Şu kuşun dilindeki şiir, hürriyeti ne güzel bir şekilde anlatmaktadır: “Hapis yatmak benim huyum ve ahlakım değildir./Ben buna altın kafeste dahi olsam razı değilim.”
Kölelikle hürriyet, şerefle rezelilik, yücelikle alçaklık arasında çok büyük fark vardır. Eğer bir toplumda hürriyetin derecesini ölçmek istiyorsak, o toplumdaki fertleri araştırmalıyız. Onlara verilen hakları incelemeliyiz. Haklarının korunup korunmadığından, fertlere gösterilen saygı ve sevgiden toplumun ne derece hür olduğunu kavrayabiliriz. Beşeri sistemler hürriyeti yanlış tarif ediyorlar. Ferdin hürriyeti toplumun hürriyeti demek değildir. Hâkimin ve idarecilerin hürriyeti, halkın hürriyeti değildir. İnsanların sokakta dolaşmaları hür olduklarına delalet etmez. Büyük hapislerde yaşamak gibidir. İstendiği zaman dışarı çıkılamıyorsa, hapisler aynıdır.
Beşeri sistemler bazılarına hürriyet veriyor, diğer bazılarını rahatça sömürsün haklarını ellerinden alsın diye. Bunun adı diktatörlüktür. Bazılarının hürriyetini tam serbest bırakıp diğerlerini kısıtlamak yanlıştır. İslam herkese hürriyetini tam verir. İslam, sistemiyle başlı başına hürdür. O Allah tarafından bahşedilmiş ve korunmuştur. O sistemde adalet, kardeşlik, sevgi ve hoşgörü vardır. Birilerinin hürriyeti, diğerlerinin varlığına veya yokluğuna bağlı değildir. Kişinin hürriyeti başkasının hürriyetinin başladığı yerde bitmesi gerekir. Mısır valisi Amr b. As’ın oğlunun bir müsabaka esnasında bir Hıristiyan gence yenilgiyi hazmetmeyerek Hıristiyan genci vurduğu zaman, Hz. Ömer’in de kendisini misli ile vurması ve babasına da vurun çünkü o, babasının makamını kullanarak bu şımarıklığı yapmıştır deyip Amr’a “Anasından hür doğmuş olanları ne zaman köle yaptınız?” İslam’ın uygulamasını özetlemektedir. Hürriyet toplum için olmalı ve her fert o toplumda bu hürriyetten payını almalıdır. Bir toplumda fertler hür ise, orada fert ile idareciler arasında sorun yoktur. Ülke sağlam bir direğe tutunmuştur. Fertlerin hür olduğu bir toplumda, ülke düşmanlara karşı daha güçlüdür.
Kendi vatandaşları arasındaki hürriyet dengesini bozan toplumlar, kargaşa ve kaosun içinde yok olurlar. O toplumda insanlar arasındaki diyalog yoktur. Orada siyasi, iktisadi ve kültürel sıkıntılar vardır. Hatta askeri problemler de vardır. Çoğu idareciler böyle durumlardan çıkış yolu olarak daha çok baskı, daha çok eziyet yolunu tercih etmektedirler. Hâlbuki bu yola başvurmak çok yanlıştır. Toplumsal patlamalara yol açar. Bilindiği gibi; bir şeyi fazlaca sıkıştırsak mutlaka patlar. Veya kediyi odaya koyup sopa ile vuran kişiyi kedi, üstüne atlayarak burnunu yakalayıp sıkıştırması sonucu, kendisine zarar vermemesi ve bırakması için kediyi okşamasını beraberinde getirecektir.
Allah’a ibadet, Onun emirlerini yerine getirmek en büyük hissiyattır. Allah kullarına çok merhametlidir. Allah’ın dışındakilere itaat, insanları köleleştirir. Bu tarih boyunca böyle olmuştur. Allah’a itaat Onun emirlerini yerine getirmek asla kölelik değildir. Bu Rebi’ b. Amr’ın İran’ın Ünlü Komutanı Rüstem’e “Biz insanları kula kulluktan kurtarıp Allah’a kul yapmaya geldik” dediğinin bir yansımasıdır. Kanunlar ve Müslüman kişilerin vicdanları toplumun ana kaynağıdır. İslam sömürgeciliğe karşıdır. Sömürücü yöneticinin baskısı altında yaşamak insanı köle eder. O ülkenin fertlerini rahatsız eder. Huzur ve güvenlik kalmaz. Allah’a ibadeti ve hür olmayı emreden İslam dini sömürücü ülkelerin emirleri altında yaşamayı kabul etmez. Sartre’nin ifadesiyle; “Bir hâkimiyet, bir despotluk, bir baskı karşısında, hürriyetin her şeyden önce zorbalığa boyun eğmeyi inkâr ve ret olması gerekir.”
İnsanların hürriyetlerini elinden alan hiçbir idare ebedi değildir. Yapmış oldukları zalimliğin cezasını mutlaka çekmişlerdir. Tarih o idare ve idarecileri asla af etmedi ve affetmeyecektir. Asrımızda zalimlik yapanlar da cezalarını çekeceklerdir. Halka baskı yapıp hürriyetlerini ellerinden almak ancak o halkı uyandırır, isyana teşvik eder. Zalimler hayatlarında rahatlık bulamazlar İslam gölgesinde hürriyet istemek Ülkenin güvenliği ve huzuru için şarttır. Kardeşlik, eşitlik, sevgi, hürriyet, halkın ve devletin kaynaşması… Bütün bunlar İslam’da vardır. Gerçek hürriyet Allah’a kullukla olur. ALLAH’A EMANET OLUN.