İslam muarızları ve kalbi hastalıklı olanlar; Hz. Peygamber’in çok evliliği dolayısıyla, saldırılarda bulunmaktadırlar. Bundan mütevellit bu önemli konuyu araştırıp okuyucunun istifadesine sunmayı arzuladık. Bu mevzuyu bir makaleye sığdırmak elbette ki zordur, bundan dolayı konuyu özetleyip, presleyerek vermeyi uygun gördük. “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” demiş ecdadımız.

 


Hz. Hatice’den sonra Hz. Peygamber’in evlenmesi, şehvet bakımından hiç de zaruri değildi. Eğer onlar vasıtasıyla şeriatın ince ve mahrem kısımlarını müslüman kadınlara tebliğ etmek gayesi olmasaydı hiç de onlarla evlenmezdi. Çünkü gençlik çağının meyvelerini validemiz Hatice ile yemişlerdi. Bu evlenmeler siyasi veya şefkat hissiyle olmuştur. İslamiyet için son derece haris olan kimselerle akrabalık kurdular. Bu olaylar validemiz Hz. Hatice ve amcası Ebu Talib’in vefatından sonra başladı. Peygamberimiz iki büyük temel taşı ödevini gören yardımcılarından Ebubekir ve Ömer’i, (ra) kayınpeder olarak seçti. Diğer taraftan da kimsesiz kalmış, Allah’tan başka yardımcısı olmayan dul kadınlarla evlendi.

 


Eğer Hz. peygamber’in kalbinde şehvetini tatmin gibi bir şey bulunmuş olsaydı daha genç iken, bisetten önce istediği kadar kadınla evlenebilirdi. O zaman kuvveti tam yerinde olup çok güzel bir delikanlı idi. Evlenmesine mani olacak hiçbir engel yoktu. Gençliğin daha ilk günlerinde kendisini isteyen kadınlara rağbet etmedi. Hâlbuki o zaman Araplarda çok evlenmek umumi bir adet idi. hatta kimin on, kimin yirmi zevcesi bulunuyordu.(Ebu Davud) Peygamberimiz, ilk hayat arkadaşı olan Hz. Hatice ile tam yirmi beş yıl evlilik hayatı yaşadı. O hayatta iken hiç kimse ile evlenmedi.

 


Çok kadınla evlenmek hususunda Rasulullah ilk Peygamber değildi ki din düşmanları, “Peygamberlik makamı bu kadar evlenmeye manidir” desinler. Ondan evvelki Peygamberlerden de çok evlenenler vardır. Misal olarak Davut ve Süleyman (as) Peygamberler gösterilebilir. Demek ki evlenmek rütbe ve derecelerine her hangi bir nakisa ve halel getirmez. Peygamberlik sıfatı efendimizi, çok evlenmekten değil men, bilakis teşvik eder. Zira dava sahibi, davasını halka bildirmek çabasındadır. Yardımlara şiddetle ihtiyaç vardır ki, davasını halka istediği gibi duyurabilsin. Yayıcılar, duyurucular, tebliğ edilecek ne kadar çok olursa davanın ilanı o kadar çok yapılır, dava fazla yayılır, istenilen amaca daha çok ulaşılır. Hele doğruluğuna ve ebedi olduğuna güneş gibi açık delilleri bulunan Hz. Muhammed’in İslam davasının daha çok yayıcıya, yardımcıya ihtiyacı vardı. Herhalde insanlarla münasebet kurmak için akrabalıktan daha üstün bir vesile tasavvur edilemez.

 


Hangi kadınla evlenmişse onun ehli, aşireti ve kabilesiyle de bağ kuruyordu. Bu bakımdan bir kadın yüzlerce kişinin vazifesini görebiliyordu. Hz. Peygamber bu yolda yürüdü. Bazı kadınlarla evlendiği için çok kimseler kendisine ram oldu ve birçok fenalıklar, zulüm ve işkenceler kendisinden uzaklaştı. Bazı kadınlar da bu izdivaçtan dolayı felaketten kurtuldular ve İslamiyet onlara yüce mevkiler takdim etti. Müminlere anne oldular. Eğer onlar Hz. Muhammed’le evlenmeselerdi belki de tekrar müşriklerin ağına düşebilirlerdi.

 


Bahsi geçen illet ve sebeplerden başka Rasulullah’ın bu evlenmelerden diğer bir gayesi de, bu hanımların her birisi kendi çapında İslamiyet’in çağrıcısı olmaları idi. Başlı başına birer müderris, birer fetvacı, helal ve haram beyan eden birer âlime olmaları idi. Zira risalet ve nübüvvet merkezi olan Rasulullah’ın mübarek evi, hakiki bir kültür yuvası idi, ahlak ve insanlık öğrenmek yeri idi. Bu validelerimizin her biri Rasulullah’ın bilinmeyen taraflarından birkaçını öğrenip müslümanlara bildiriyorlardı. Rasulullah’ın evi müslüman kadınların tamamına, erkeklerden de hanımlarının yakınlarına açıktı. Oradan aldıkları irfanı yayarlardı. O zamanlarda insanlarda ihtiyaçların ne derece bir ilim ve irfan yuvasına ihtiyaçları olduğu herkese malumdur. Halkın nezdinde yeni bir hareketin ve yayılmış bulunan İslam dininin, böyle bir hareketin daha fazlasına ihtiyacı vardı. Kökü müminlerin kalbine, dalları ise ta arşa yükselmiş, her zaman meyve vermeye hazır bir durumda olmakla beraber, yine de yenilik tesiri vardı.

 


Rasulullah vefat ettikleri zaman hayatta bulunan, ahlak sembolü, dokuz validemiz, öğretmenlik ve ıslah edicilik görevi yaptılar. Kadınlara en mahrem mesleklerden fetva verdiler. Belki ve şüphesiz, kadınlarla ilgili meselelerde erkeklere de fetva verdiler. Hayır ve iyilik babından birer numune oldular. Hz. Peygamber de bütün beşeriyete ahlakça önderdi. Mübarek zevceleriyle de güzel güzel geçim yaptı, daima adaletle hareket etti, onlara kadınlarla ilgili ve açık birçok hükümleri anlattı. İşte Hz. Peygamber’in çok evliliğinin hikmeti, İslam’ın iktiza ettiği bu güzel siyasettir.

 


İmanlı, abid, zahid ve Allah’tan son derece korkan bu dokuz hanımın ancak taşıdığı bu büyük ve ağır yükü ne bir, ne iki hanım taşıyabilirdi. Onların hıfzettikleri Ahkâm-ı Şer’iyye’yi bir kadın, ne kadar kuvvetli ve kültürlü olursa olsun, hıfzedemezdi. Gerek erkek ve gerekse kadın raviler, bu dokuz validemizden, birçok hükümleri rivayet etmişlerdir. Bilhassa kadınlarla ilgili hükümler… Sözlerimizin şahidi hadis kitaplarıdır. Kalbi imanla dolu, ruh ve can kulağıyla bizi dinleyene bu kadar kâfidir sanırım. Doğruyu gösteren yüce Allah’tır. ALLAH’A EMANET OLUN.